Güncelleme Tarihi:
Yenidoğan çetesi hakim karşısına çıkıyor. Türkiye’de infial yaratan ve milyonlarca kişiyi tedirgin eden Yenidoğan çetesi davası başladı. Tüyler ürperten olayda çete üyeleri yakalanmış ve bazı hastaneler kapatılmıştı. Bebekleri, para için önceden anlaştıkları özel hastanelerin yoğun bakımlarına sevk eden “yenidoğan çetesi”nin yargılanmasına başlandı. 10 bebeğin ölümüne neden olmakla suçlanan 47 sanık hakkında 1399 sayfa iddianame hazırlandı. Duruşmalar beş gün sürecek. İşte Yenidoğan çetesi davası son dakika gelişmeleri!
DAVAYA YARIN DEVAM EDİLECEK
Hakan Doğukan Taşçı’nın ve avukatının savunmasının ardından mahkeme, duruşmanın ilk celsesinin ikinci oturumunun yarın devam etmesine karar verdi. Duruşma yarın saat 10.00’da devam edecek.
İstanbul'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanık bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. 22'si tutuklu 47 sanığın hakim karşısına çıktığı duruşmada hemşire Hakan Doğukan Taşçı savunma yapmaya başladı.Taşçı savunmasında, "Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum" dedi. Taşçı savunmasına devam ediyor.
'HAKKIMDAKİ SUÇLAMALARI KABUL ETMİYORUM'
Sanık Hemşire Hakan Doğukan Taşçı savunmasında, "Savunmamı yapacağım. Öncelikle tutuklandıktan sonra kendimi bizzat yaptığım bir iki işlemi söyledim, kabul ettim. Soruşturmanın başından itibaren tüm dürüstlüğümle cevap verdim. Doktor istemi olmadan ilaç istediğim yönündeki iddia doğru değil, talepleri de kabul etmiyorum. Sağlık meslek lisesi mezunuyum ve 10 yıldır yenidoğan bebek ünitesinde çalışıyorum. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Birinci hastanesine başladım. 5-6 ay orada çalıştım sonra Florya Hastanesinde başladım sonra tutuklama oldu. Diğer sanıklardan, hepimiz sağlık sektöründe olduğumuz için çoğumuz birbirimizi tanıyoruz. Whatsapp grubu bile var sağlıkla ilgili. Can Polat yıldırımı Reyap Hastanesinden tanıyorum. Ceylan Çetin'i tanımıyorum. Deniz Korkmaz’ı tanıyorum kendisi arkadaşım olur. Fırat Sarı'yı Reyap Hastanesinden tanıyorum. Evrak üzerinde daha fazla para alınmak için oynamalar yapılıyor. Her sene bu hastaneler denetleniyor. Benim bir kuruş fazla para kazandığım yoktur. Yoğun bakımda gece bilakis doktor durmuyor. Acil müdahale olması gerektiğinde biz müdahale ediyoruz. Etmediğimiz zaman da 'Sen nasıl müdahale etmezsin' diyerek suçlamalar var dosyada" ifadelerini kullandı.
'FIRAT SARI KOMİSYONU KENDİSİ ALIYOR'
Taşçı, "Her hastane sahibi para kazanmak ister. 20 hastadan bahsettikleri, daha fazla para kazanmak istedikleri için Fırat Sarı'dan bahsediyorlar. Sevkiyatı yapılan bebek, sevkiyatı doktor Sarı'nın yaptığını biliyorum. Yoğun bakımdan birimim gelene kadar kayıt açılmayacağını söyledim. Aileden fazla para alınma muhabbeti oldu. Fırat Sarı aileye, total fiyat 30 bin TL demiş hastaneye 20 bin lira ödüyor komisyonu Sarı, kendisine alıyor. Olay duyulduğunda Fırat Sarı, 'Olay üzerime kalmasın, hastane yönetimi duymasın' şeklinde talimat verdi. 'Ölürse başımıza sıkıntı olacak' mesajlaşmalarına karşı şunu söylemek isterim, gelen hasta bebek yabancı uyrukluydu ve doğuştan kalp rahatsızlığı vardı. Bu nedenle, hastanın sevk edilmezse öleceğini belirttim. Mesajlaşmada bu durumdan bahsediyordum. Denetim sırasında kimseden emir ve bir talimat almadım. Orada arkadaşımla sohbet ediyordum olay bu şekilde" dedi.
'İLAÇLAR DOLAPTA BİRİKİYORDU HASTAYA VERİLMİYORDU'
Taşçı savunmasında "Buradan kafamıza göre bir hasta listesi belirledik, 'Bu çocuk nasıl birşey' mesajı üzerine, basamak listesi hasta şablonu ve kötü hasta şablonu var bizden yazılı istemiyorlardı bunlar gerçeğe aykırıydı. Biz sadece çarşaf liste yapıyorduk. SGK'ya bildirmiyorduk. Hasta 5 günlük entübeyken 10 günlük gösterilmiş. Hasta 3 günlük entübe ise SGK daha fazla para öder. O yüzden SGK’dan para almak için daha fazla entübe yazıyorduk. Bebeklerin kullandığı bir ilaç. Akciğer gelişimi sağlamak için kullanması gerekiyor. Bu ilaçların fazlalığı oluyordu. Bu ilaçları hastaya vermemek gibi birşey olmuyordu. Bu ilaçlar için SGK 9 bin 500 lira ödeme yapıyor. Toplu alınca daha fazla para kazanıyor hastane. Bu ilaçlar dolapta birikiyordu, hastaya verilmiyordu. İlaçların çöpe gideceğine satılması konusunda Fırat Sarı ile konuştuk. Hasan, hastaneden paraları topluyordu biz de satışları yapıyorduk. Reyap Hastanesi, TRG Hastanesinden alındığını söyleyebilirim ama özellikle şu kişiden alınıyordu diyemem. SGK’yı dolandırmak gibi bir amacım yok" cümlelerini de kullandı.Şablonlar varsa ben hemşireye sadece çarşaf listesi yazarım. Aile, doktor ya da muhatap bulamayınca, aileye kendimizi doktor olarak tanıtıyorduk bilgi veriyorduk." ifadelerine yer verdi.
‘BORÇ YÜZÜNDEN ÖLEN ÇOCUĞUN NAAŞI VERİLMEDİ’
Mahkeme başkanının '14 hastam var. Biraz hasta mı beklesek diye konuşmuşsun' sözü üzerine, Taşçı, “Bekleyen kişi ben değilim. Birim sorumlusu olduğum için söylüyorum. Yoğun bakıma bir hasta geldiğinde, aileye doktor olmadan bilgi veriyordum. Aile de bana doktor diye hitap ediyordu. Ben de doktor değilim demiyordum. Türkmen hastaydı. 500 bin lira ameliyat parası vardı. Aile, para olmadığı için ameliyatı kabul etmedi. Bir hafta yaşardı, ama şans eseri 1 haftadan fazla yaşadı. Hastanın kullandığı ilaçlar ve hastane yönetimiyle Fırat Sarı, ‘Bu çocuk zaten ölecek, bu kadar ilaç kullanmaya ne gerek var?’ dedi. Ancak 44 gün yaşadı. Çocuk öldükten sonra, çocuğun babaannesi aradı, ‘Bebeğin naaşını vermediler’ dedi. İçeride ödeme olduğunu, ödenmedikçe naaşını vermeyeceklerini söylediler. Ben de şok oldum, hastane yönetimiyle konuştum ve onlara yardımcı oldum. Çocuğun naaşını verdiler." dedi.
'FIRAT SARI 'HASTA YOK DOLDUR' DİYORDU'
Taşçı, "Yoğun bakım ne kadar doluysa hastane o kadar para kazanıyor, tabii ki bu yüzden hastaneleri doldurmamızı istiyorlar. Bu durumu da usulsüz sevk ya da fazladan yatışla yapıyorduk. SGK’dan biraz daha para kazanmak için. Mert ile sık sık iptal edilen taburcularla ilgili tartışıyorduk. Fırat Sarı'ya 'Doğukan hırsızlık yaptı' dedim. İlaç kaybolmuştu, Fırat Sarı bana söyledi. Bebek ilaçları kayıptı, ama öyle bir durum olmadı. Fırat Sarı ile konuşurken 'Mert’i şikayet edeceğim' dedim şikayette ettim, 112’ye şikayet ettim, usulsüz bebek sevkiyatlarıyla ilgili, mesela Kaya Bebek, ihmali olan bebeklerle ilgili. Doktor olmayan yerde kanıta da ihtiyaç yok. Elimdeki videoyu zaten sundum. Birinci hastanesinin sürekli akciğer filmi bozuluyordu. Hastayı takip ederken filmini çekemiyorduk, bu kötü birşey. Fırat Sarı sana 'Hasta yok, doldur' diyordu. Fırat Sarı, bir günde doldurmanı istiyor. Ne kadar çok hasta, o kadar para demek. 112 hasta geliyor, sürekli öyle para kazanılıyor, hastalar dolduruluyor" dedi.
'ÇEK FİŞİ GİTSİN DENİLDİ'
Taşçı, "Doktor Şehmuz Çelik adını bazen doktor Şehmuz Çelik adıyla hasta kabul ediyorum. Kaya Bebek ile ilgili, 'Çocuk gözümün önünde öldü' sözlerimin üzerine, gece 3 civarı Batuhan Çelik aradı, arkadaşım, ellerinde bebek olduğunu ve doktora ulaşamadığını, doktorun 'Çek fişi gitsin' dediğini söyledi. Rıza Hocaymış doktor, ama tanımıyorum, çocuk doktoru olarak biliyorum. Hasta kötüydü, ben de telefondan yardımcı olmaya çalıştım. O bebek öldü. Aileye böyle bir durum olmadı gibi gösterdiler. Batuhan hemşire yardımcısıydı, arkadaşımdı. Doktorun müdahale etmesi gerekiyordu" şeklinde konuştu.
'ÖRGÜT İÇİNDE BULUNMADIM'
Taşçı son savunmalarını yaparken, "10 yıldır sağlık sektöründe çalışıyorum. Hiçbir şekilde bir çocuğun zarar görmesini isteyecek ya da bir harekette bulunmadım. Hiçbir şekilde örgüt içinde bulunma, bilip de yardım etme konusunda bulunmadım. Aksi halde şikayetimi de yaptım belgeledim de, maddi sıkıntı içinde olduğum sürede 2-3 kez ilaç satımında bulundum. Çoğu şeye iddianamede yer verildiğini düşünmüyorum. Oysa ki bu hastaneler nasıl denetimden geçiyor, polis gittiğinde nasıl birşey olmuyor, bu işten maddi bir menfatimiz yok neden tutuklamalar bizim tarafımızdan oluyor. Sadece bir telefon kaydı üzerinden bilirkişi raporu yapılıyor. Ben nitelikli dolandırıcılık suçundan 7 aydır tutukluyum. Nasıl olur örgüt yönetici benden 7 ay sonra tutuklanır. Ben resmim 'Bebek katili' olarak paylaşılıyor. Benim ailem var dışarıda. Hiçkimse bebek ölsün istemez" ifadeleri kullandı.
Hemşire olarak görev yapan sanık Hakan Doğukan Taşçı savunmasında, "Öncelikle tutuklandıktan sonra kendimi bizzat yaptığım bir iki işlemi söyledim kabul ettim. Soruşturmanın başından itibaren tüm dürüstlüğümle cevap verdim. Üstüme atılı suçları kabul etmiyorum." ifadelerini kullandı. Savunmaların alınmasına devam ediliyor.
İSİMLERİ YER ALMAYAN AİLELERİN DAVAYA KATILMA TALEPLERİNE RET
Mahkeme başkanı, baroların davaya doğrudan katılma taleplerini reddetti. İddianamede isimleri yer almayan mağdur ailelerin davaya katılma talepleri de reddedildi.
Türkiye’de infial yaratan “yenidoğan çetesi”ne ilişkin soruşturmayı tamamlayan Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan fezleke, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca iddianameye dönüştürülmüştü. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede, ölen 10 bebek maktul, 5 kişi müşteki, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğü suçtan zarar gören, 19 hastane ve sağlık şirketi malen sorumlu, 47 kişi de şüpheli olarak yer almıştı.
İddianame, yargılamayı yapacak olan Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti. İddianamenin kabul edilmesi ile haklarında dava açılmış olan çoğu sağlık çalışanı 47 sanık yarın, Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak. 5 gün sürecek duruşmada, iddianamenin okunmasının ardından sanıkların savunması alınacak. Soruşturma kapsamında, çetenin anlaşmalı olduğu birçok hastanenin faaliyeti durdurulmuş ve tabelaları sökülmüştü.
İstanbul'da, 112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç elde ettikleri belirlenen 22'si tutuklu 47 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamenin detaylarına ulaşıldı.
Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Soruşturma Bürosunca yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan fezlekenin gönderildiği Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı 494 sayfalık iddianamesini tamamladı.
İddianamede, şüphelilerin, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarını sağlayarak SGK'den yüksek ücret tahsil ettikleri, bazı hasta yakınlarından fazladan para alınarak maddi çıkar elde edildiği ve karın çoğunluğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi şüphelilerle paylaşıldığı belirtildi.
Mahkemenin iddianameyi inceleme süreci devam ederken çete lideri Fırat Sarı'nın ifadesi ortaya çıktı. Reyap Hastanesi çalışanı ve Medisense şirketinin sahibi örgüt lideri Doktor Fırat Sarı ifadesinde etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemediğini söyleyerek, "Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldum. Tıp fakültesinde okuduğum zaman PKK örgüt üyeliğinden hüküm giyerek 5 yıl civarı cezaevinde yattım. Cezaevinden sonra okuluma tekrar dönerek okulumu bitirerek mezun oldum. Zorunlu hizmet süremi Bingöl Kiğı ilçesinde 3 yıl yaptıktan sonra İstanbul ilinde farklı farklı hastanelerde çalıştım. Medisense Sağlık Hizmetlerini yaklaşık 7-8 yıl önce kurdum. Yüzde 100 hisseli sahibiyim. Geçimimi doktorluk mesleğimi yaparak kazanıyorum" dedi.
Fırat Sarı kendisi hakkında suçlamalar hakkında ise, "Yenidoğan yoğun bakımında yetersiz sayıda hemşire çalıştırılması, bakımsızlıktan bebeklerin 'eks olması', dış nöbetçi hemşire görevlendirilmesi, hastanenin başka biriminde çalışırken yoğun bakımda görev alınıyor gibi liste düzenlenmesi olaylarının hiçbiri doğru değildir. İddia edildiği gibi bakımsızlıktan 'eks olan' bebek yoktur. Normalde yoğun bakımda 4 bebeğe 1 hemşire bakmalıdır. Tam zamanlı olarak bir doktor çalışmalıdır. Tam zamanlı doktor da benimdir. Her şey prosedüre uygundur" ifadelerini kullandı.
Fırat Sarı hesap hareketleri incelendiğinde gelen paralar hakkında ise, "Şirketim ve tarafımdan gönderilen paralar daha önce de açıkladığım gibi danışmanlık verdiğim hastanede çalışanlara gönderilen motivasyon amaçlı paralardır" dedi.
Sarı ifadesinde, "Benim hastanelerde çalışan doktor, hemşire veya herhangi bir sağlık çalışanına talimat vermem söz konusu değildir. Ben hiç kimseye entübe olmayan bir bebeği entübe gibi gösterilmesini, 1. Düzeyde olan bir bebeğin 2. veya 3. düzeyde gösterilmesini, uygulanmayan tedavileri uygulandı gibi gösterilmesi gerektiğini, hastane muhasebeleri dahil kimseye söylemedim. Yine konuşma içeriklerinde çok sık geçen curosoft veya başka bir ilacın saklanması, hastaneden dışarı çıkarılması, dışarı satılması veya hastaya uygulandı gibi gösterilip uygulanmaması gibi bir talimat vermedim" şeklinde konuştu.
Şüpheli Fırat Sarı'nın elebaşısı olduğu suç örgütünün Akabe Sağlık Tesisleri AŞ'ye ait özel Avcılar Hospital Hastanesi, Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri AŞ'ye ait Özel Avrupa Şafak Hastanesi ve Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Medilife Sağlık Hizmetleri ve Yonca Sağlık Hizmetlerine bağlı Özel Bağcılar Medilife Hastanesi ve Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Refik Arslan AŞ'ye bağlı Özel Bağcılar Şafak Hastanesi, Beymed AŞ'ye ait Özel Birinci Hastanesi, Doğamed AŞ'ye ait Özel Doğa Hospital Hastanesi, Reyap AŞ'ye ait Özel Reyap İstanbul Hastanesi ve Çorlu Reyap Hastanesi, Ekip Sağlık AŞ'ye ait Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Esenler Güney Hastanesi ve Silivri Kolan Hastanesi'nin yenidoğan yoğun bakım ünitelerini kiralayarak işletmesini devraldığı ve söz konusu hastanelerden tamamında doktorlar yerine hemşirelerin sağlık hizmeti sunduğu aktarıldı.