Tespit edilen canlının göl ve akarsularda yaşayan akrabalarında gelişmiş gözleri bulunduğu halde, yeni keşfedilen türde gözler bulunmadığını belirten Prof. Dr. M. Özbek, “Bu durum derin yeraltı sularında yaşamaya uyum sağlamış canlılarda sıklıkla görülen bir özellik. Bir canlının gözlerinin adaptasyon sonucu kaybolması için ortalama yüz bin yıl geçmesi gerekiyor. Işık olmayan bir ortamda yaşayan canlılar gözlerinin yerine kimyasal reseptörler ve uzamış ekstremiteler geliştiriyor. Bu yaptığımız keşif yeni bir tür tanımlamanın yanında, yeraltı sularında yaşayan canlılar arasında en derinden raporlanmış çalışmalardan biri olması bakımından da önemlidir” ifadelerini kullandı.
“Mağara aydınlatmaları canlı türüne zarar verebilir”
Prof. Dr. Özbek, “Dünyada biyolojik çeşitlilik açısından bazı önemli alanlar vardır. Bunlar sıcak noktalar olarak tanımlanmışlardır. Ülkemiz biyolojik çeşitlilik açısından bu önemli alanlardan üç tanesinin ortasında yer alır ve bu yüzden de biyolojik çeşitlilik açısından çok önemlidir. Son yıllarda özellikle akarsu ve göllerimizde çok büyük kirlilik sorunları var. Canlıların yaşamı için çevre bilincinin önemine dikkat etmeliyiz” dedi.
Bazı mağaraların turizme açılması nedeniyle, içeride aydınlatma yapılmasının orada yaşayan canlıların yaşam ortamlarında suni bir değişime sebep olduğunu, bu nedenle de orada yaşayan ve karanlıkta yaşamaya uyum sağlamış canlıların oradan kaçtığını veya tamamıyla ortamdan yok olduğunu belirten Prof. Dr. M. Özbek, “Bu durum ülkemiz biyoçeşitliliği açısından olumsuzluklara neden olmaktadır çünkü bir mağaraya endemik olan bir canlı türü başka bir mağarada genellikle bulunmaz. Mağara ekosisteminde meydana gelen bu değişimler genellikle türün tamamen yok olmasıyla sonuçlanabilir ki bu hiç istemediğimiz bir durumdur” şeklinde konuştu.ü mağarasında yeni bir 'yangıç' türü keşfedildi