MEVLİD KANDİLİNDE YAPILABİLECEK İBADETLER NELERDİR?
Mevlid Kandilinde yapılacak ibadetler hakkında net bir ifade bulunmazken 14. yüzyılda yaşayan İslam alimlerinden İmam Suyutî, konuyla ilgili olarak özetle şunları söylemiştir:
“İnsanların Mevlid-i Nebevi için toplanıp Kur’an okumaları, Hz. Peygamber (a.s.m)’in veladetiyle ilgili haberleri / menkıbeleri seslendirmeleri, bu münasebetle yemek tertiplemeleri bida-i hasenedir / güzel bir bidattır. Çünkü, bu toplantılarda Hz. Muhammed (a.s.m)’e karşı büyük bir tazim, bir saygı, onun dünyaya teşriflerinden ötürü büyük bir sevinç söz konusudur. Bu ise, sahibine büyük bir sevap kazındırır.” (bk. Suyutî, el-Havî li’l-fetavî, 1/272-şamile).
Mevlid gecelerinde toplanarak, mevlid kasidesi okumak, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehaptır. Salihlere elbise ve benzeri hediye vermek, bu geceye hürmet etmek olur. Bunları Allah rızası için yapmak çok sevap olur. Mevlid cemiyetinde, salihleri toplayıp, salevat okumak, fakirleri doyurmak, her zaman sevaptır.
Mevlid cemiyetinde, sadaka, hediye vermek, neşe ve sevinç göstermek, haram karıştırmadan mevlid kasidesi okutmak çok sevap olur. Bu gecede tesbih namazının kılınması, alimler tarafından yapılan diğer bir öneri olarak yer alıyor.
Bu gece, Resulullahın doğum zamanında görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır. Bugün veya ertesi gün oruç tutmakta mahzur yoktur. Tutmak iyi olur, sevab olur. İslam âlimleri mevlid gecesine çok önem vermişlerdir.
Muazzez Peygamberimizin doğumunu anarken, yalnız mevlid okumak, ilâhiler söylemek ve kandil simidi dağıtmak yeterli değildir. Onun doğumunu anmaktan asıl maksat, evrensel olan risâletini, yüksek ahlâkını, fazîletini, adâlet ve doğruluğunu hatırlamak ve bunları hayatımızda uygulama azmini tazelemektir. Yüce Allah’ın sevgisine, hoşnutluğuna ve bağışlamasına ermenin yeğane yolu, Hz. Peygamber’in yolundan gitmektir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “(Ey Muhammed!) De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân, 31) Bu ayette de belirtildiği gibi, Allah’ı hoşnut etmek, O’nun Peygamberine uymak ve onu örnek almakla mümkündür.
Peygamberimiz (S.A.V.)'e hiç olmazsa bir tesbih salat ü selâm okumalıyız. Can ü gönülden, "Es-salatü ve's-selamü aleyke ya Resûlallah" demeliyiz.
ALLAHü Teâlâ'ya tam bir huşu içinde dua ve niyazda bulunmalıyız. Çünkü dua, rahmet kapılarının anahtarı, kulluğun ruhu ve ibadetin özüdür. Yalnızlaşan insanın sınırsız ve sonsuz kudret sahibi olan ALLAH'ın azameti karşısında aczini kabullenmesi, O'na sığınması ve O'na yakarması, ne isteyecekse O'ndan istemesidir. İnsanın yaratıcısına yaklaştığı en vasıtasız andır. Dua, sınırlı, sonlu ve aciz varlık olan insanın, sınırsız ve sonsuz kudret sahibi Rabbi ile kurduğu bir köprüdür, Mevlid-i Mutlak'ı imdada çağırmasıdır. Dua, kulluk esprisi içinde ve sıradan isteme anlamlarının ötesinde, ALLAH Teâlâ'nın Rablık ve ilahlık hakikatine en köklü bir sığınma hadisesidir.