6 Şubat'ın meydana getirdiği felaket, fatura unutulabilir mi? Şehitlerimiz, gazilerimiz unutulabilir mi? Gerçekleştiği alan ve etkilediği nüfus bakımından tarihimizin en büyük afeti olan depremlerin üzerinden henüz 5,5 ay geçti. Afetin etkilediği şehirlerimizde acil yıkılması gereken ve ağır hasarlı binaların enkazlarını tamamen kaldırdık. Orta hasarlı binalarla ilgili çalışmalar sürüyor. Bölgede 872 bin bağımsız bölüme sahip 311 bini aşkın binanın yeniden inşa edilmesi gerekiyor. 180 bin civarında konut ve köy evinin inşa süresi başlamıştır. Hızla inşa çalışmalarına geçilmektedir. Şu an itibariyle köy evlerinden hak sahiplerine teslim edilenler var. İnşallah sonbaharla birlikte konutları vatandaşlarımıza peyderpey teslim etmeye başlayacağız. Vatandaşlarımızdan gelen talepler doğrultusunda yerinde dönüşüm çalışmalarımızı başlattık. Projeye 83 binden fazla başvuru oldu. Depremden hemen sonra ilan ettiğimiz mücbir sebep uygulamasıyla afetzedelerimizin yükünü hafifletmiştik. Kısa çalışma ödeneğini 3 ay süreyle uzatıyoruz. Ödenekten 115 bin insanımızın istifade etmesini sağlayacağız.
Altını çizerek tekrar ifade etmek istiyorum. Türkiye'yi büyütme hedefimizden geriye gidiş söz konusu olmayacaktır. Zamana ve şartlara göre kullanılan araçlar farklılaşsa da sonuçta varmak istediğimiz menzil değişmemiştir. Son haftalarda atılan adımların hem daha önceki gelişmelerin depremin artık ertelenemez hale gelen mali yükünü karşılayabilmek için düzeltmeler olarak görüşmesi şarttır. Bu adımların faiz kur ve enflasyon üzerindeki etkilerini orta vadede ülkemizin asıl hedeflerine yaklaşmasına katkı sağlayacak gelişmelere dönüştürebileceğimize inanıyoruz. Ülkemizin her meselesini 21 yılda çözmüşsek bugünkü sıkıntıların üzerinden geleceğimize kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye'yi istihdamı ve üretimiyle büyütme hedefinden en küçük bir geriye dönüş söz konusu değildir.
Hükümet olarak uyguladığımız ekonomi politikasını, dünyadaki benzer politikalardan ayıran çok önemli bir özellik vardır. Önceliklerimizin en başında istihdamın geliyor olmasıdır. Türkiye'nin maruz kaldığı onca sıkıntıya, saldırıya, felakete rağmen her alanda dimdik ayakta kalmasının gerisinde bu politika vardır. Ülkemiz ekonomisini sonuçlarla uğraşarak değil sebeplere inip onları ortadan kaldırarak büyüttük, geliştirdik. Bugün de aynı anlayışla hareket ediyoruz. İstihdamı artıracak, enflasyonu düşürecek, finansal düzenlemeyi sağlayacak tedbirleri alacak, sonuçlandıracak, ortaya çıkan zenginliği milletimizin her bir ferdine yayacak politika izliyoruz. Önümüze çıkan zorluklar var. Her şeyden önce sadece arz talep ilişkisi üzerine kurulu iktisadi teorilerin ülkemizde tam karşılık bulamadığı bir gerçektir.
Küresel ekonominin dümenini elinde tutan güçlerin siyasi görüşlerin ekonomik mantığının önüne geçmesidir. Siyasi, ekonomik, askeri olarak güçlenen bir Türkiye fotoğrafı kimsenin işine gelmiyor. Bu yüzden de sürekli gizli, açık engellemelere, kural dışı uygulamalara maruz kalıyoruz. Kimi dönemlerde avantajımız olan esnek sosyal ve ekonomik politikalarımızın uzun vadeli politikaların ve kuralların kökleşmesini zorlaştırmasıdır. İnsanımızın tasarruf anlayışında döviz ve altın ağırlıklı yer tutuyor. Yastık altında duran bu varlıkların iktisadi işleyişe dolayısıyla istihdama ve üretime katkısı olmuyor. Onun için gelin. Milletime sesleniyorum. Biz verim ekonomisinden yana olalım, israf ekonomisini bir kenara koyalım. Bu ne milletime ne de devletimize hiçbir faydası yoktur. Yükselen fiyatlar sebebiyle gayrimenkul ve otomobil piyasasını cazip hale gelmesi de üretim artışının hak ettiği yere ulaşmasını engelliyor. Bu gerçekler çerçevesinde tamamen siyasi kaygılarla yapılan sözde değerlendirmelerin ne ülkemizi ne milletimize ne de yaşanan sorunların çözümüne faydası vardır.
Türkiye gibi rezerv para, petrol, doğalgaz gibi karşılıksız gelir kaynaklara sahip olmayan ülkenin tercüme değil telif iktisadi analiz ve çözüm yollarına ihtiyacı bulunuyor. Biz yaşadığımız tecrübeler ışığında ülkemizin önünde istihdam ve üretim dışında çıkış yolu olmadığına kanaat getirdiğimiz için kendi politikamızda ısrar ediyoruz. 21 yılda eğitim, sağlık, güvenlik, ulaştırma, enerji, konut başta olmak üzere tüm alanlardaki yaygın altyapı büyümemizin en önemli itici gücüdür.