KÜSUF NAMAZI NASIL KILINIR?
Hadis kaynaklarında, aralarında bazı rivayet farklılıkları bulunmakla birlikte güneş tutulduğu zaman Hz. Peygamber’in küsûf namazı kıldırdığını ifade eden çok sayıda hadis mevcuttur. Bu hadislerde Resûl-i Ekrem’in bu namaz sırasında kıraati uzun tuttuğu, namazı tamamlayınca güneş ışığının tekrar ortaya çıkmasından sonra cemaate hitap ederek, “Ay ve güneş Allah’ın varlığını ve kudretini gösteren alâmetlerdendir. Bunlar hiç kimsenin ölümünden veya yaşamasından/doğmasından dolayı tutulmaz. Ay veya güneş tutulmasını gördüğünüz zaman açılıncaya kadar namaz kılın, dua edin” dediği, bazı rivayetlerde ise Allah resulünün bu iki hadiseye şahit olunduğunda tekbir getirilmesi, sadaka verilmesi ve köle âzat edilmesini istediği ifade edilir (Buhârî, “Küsûf”, 1, 2, 6, 9, 15, 17, 19; “Bed?ü’l-?al?”, 4; “?It?”, 3; Müslim, “Küsûf”, 1-4, 10, 29; Nesâî, “Küsûf”, 10).
Konuyla ilgili hadisleri ve bizzat Resûl-i Ekrem’in bu namazı kıldırmış olmasını dikkate alan fakihler güneş tutulduğu zaman namaz kılmanın sünnet olduğu görüşündedir. Ayrıca bu konudaki hadislerden birinde Hz. Peygamber’in “namaz kılın” şeklinde emir kipi kullanmasından hareketle Hanefî mezhebinde bu namazın vâcip olduğu yolunda bir görüş de vardır (Kâsânî, II, 251). Küsûf namazının vakti, ne şekilde kılınacağı ve hutbe okumanın gerekli olup olmadığı gibi konular Resûl-i Ekrem’den nakledilen farklı rivayetler sebebiyle fakihler arasında tartışmalıdır.
Küsûf namazı ezan ve kamet okunmaksızın cemaatle ya da tek başına kılınabilir. Ancak fakihlerin çoğunluğuna göre cemaatle kılınması daha faziletlidir. Seferî durumundaki kimseler tarafından da kılınabilen bu namazın vakti güneş tutulmasının başlamasından sona ermesine kadar süren zaman dilimidir. Hanefîler’e, Hanbelîler’e ve İmam Mâlik’ten gelen bir rivayete göre namaz kılmanın mekruh olduğu vakitlerden birine tesadüf etmesi halinde küsûf namazı kılınmaz. Bu durumda namaz yerine tesbih, tehlîl ve istiğfar ile meşgul olunur. İmam Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’den gelen bir rivayete göre ise bu namaz her zaman kılınabilir. İmam Mâlik’ten gelen bir diğer görüşe göre küsûf namazının zeval vaktinden sonra kılınması câiz değildir. Vaktinde kılınamayan küsûf namazı kazâ edilmez.
Namazdan önce gusül abdesti almak, cuma ve bayram namazları gibi camide kılmak, rükû, kıraat ve secdeleri normal zamanlara göre daha uzun tutmak küsûf namazının sünnetlerindedir. Ayrıca güneş tutulması sırasında Allah’ı bolca zikretmek, günahların bağışlanmasını dilemek, tekbir getirmek ve sadaka vermek Hz. Peygamber’in tavsiyeleri arasında yer alır.
Hanefî fakihlerine göre küsûf namazı en az iki rek‘at olup dört veya daha fazla rek‘at olarak da kılınabilir. Her iki veya dört rek‘atta bir selâm verilir. Diğer nâfile namazlarda olduğu gibi her rek‘atta tek rükû ve iki secde yapılır. İmam Mâlik, İmam Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’e göre ise küsûf namazı her rek‘atta uzunca bir sûrenin okunduğu kıyamdan ve rükûdan sonra tekrar aynı şekilde kıyam ve rükû yapılarak iki rek‘at olarak kılınır. Diğer taraftan İbn Rüşd gibi bazı fakihler, bu konuyla ilgili olarak nakledilen rivayetlerin tamamının sahih oluşunu dikkate alarak küsûf namazının bu rivayetlerde yer alan bir şekle uygun olarak kılınmasının yeterli olacağı görüşündedir (Bidâyetü’l-müctehid, I, 179). Rivayetler arası farklılık, Hz. Peygamber’in güneş tutulma süresinin uzunluk ve kısalığına göre kıraat ve rükû sayısını artırdığı ve farklı olaylar vesilesiyle kılınan küsûf namazları arasında bazı farklılıklar bulunabileceği şeklinde telif edilmiştir. Mâlikî ve Şâfiî fakihleriyle Ebû Hanîfe’ye göre küsûf namazında kıraat gizli, Hanefî fakihlerinden İmam Muhammed ve Ebû Yûsuf ile Ahmed b. Hanbel ve İmam Mâlik’ten gelen bir rivayete göre ise açıktan yapılır.