Kıymetli Müslümanlar!
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in, “Allah katında kabul olunan haccın karşılığı ancak cennettir.” müjdesine nail olmak isteyen mümin, önce ihrama girer. İhram; günah ve haram olan her şeyi terk edip takva elbisesine bürünmektir. İhram; bizlere, dünyevi hırs ve arzulardan, makam ve mevkiden, şan ve şöhretten arınmamızı öğütler. Kin, nefret, öfke ve şiddet gibi manevi hastalıklardan sakınmamızı öğretir. Dili yalandan, kulağı gıybetten, gözü haramdan, kalbi hasetten uzak tutmamızı hatırlatır.
İhrama bürünen mümin, haccın farzını eda etmek üzere Arafat’a çıkar. Arafat; insanı ve toplumu ifsat eden kötülüklerin ayaklar atına alındığı, huzur ve barışı sağlayan insani ve vicdani değerlerin dünyaya ilan edildiği yerdir. Arafat; ölümü, dirilişi ve mahşeri tefekkür etmeyi haber verir. Ümmet bilincini kuşanmamızı; birlik ve beraberlikten asla ödün vermememiz gerektiğini bildirir. Tevhidin yani Allah’ın birliğine inanmanın vazgeçilmez olduğunu vurguladığı gibi, vahdetin yani ümmetin birliğini muhafaza etmenin de vazgeçilemez olduğunu vurgular. Nitekim Yüce Rabbimiz, “Sizin ümmetiniz, tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.” ayetiyle bu hakikati bizlere haber verir.