Bildikleri bir şey vardır

VAN’da, basına yansımayan özel toplantı. Cumhurbaşkanı Gül sivil toplum örgütlerini dinliyor. Kimleri?

Örneğin, şoförleri. Şoförler kendi dertlerini anlatıyor. Gül:

"Farklılığımız zenginliğimizdir, zenginliklerimizi, bütünlük içinde bir arada tutalım, herkes üzerine düşeni yapsın, o zaman her sorunu aşarız".

Örneğin, mimarları. Mimarlar kentsel sorunları anlatıyor. Gül:

"Farklılığımız zenginliğimizdir, zenginliklerimizi..."

Örneğin, çiftçileri. Çiftçiler tarım sorunlarını anlatıyor. Gül:

"Farklılığımız zenginliğimizdir, zenginliklerimizi..." Ezberlenmiş gibi.

Kaldı ki, çağrılan sivil toplum örgütlerinin anlattıkları sorunlar, o alanlarda bölgesel değil, Türkiye’nin her yerindeki aynı.

EKSİK ZENGİNLİK

Güneydoğu’ya bir Cumhurbaşkanı gidiyorsa, o zaman özellikle o bölgenin sorunlarını dile getirecek sivil toplum örgütlerini çağırması gerekiyor.

Madem zenginlik, o zaman sivil toplum örgütleri arasında ayrım yapmadan çağırmak gerek. Oysa, çağrıda ayrım yapılıyor. Gürültü çıkarmayacak, ılımlı, cımbızla seçilmiş örgütler.

Örneğin, bölgede en önemli sorun göç. Göç-Der çağrılmıyor. Örneğin, insan haklarıyla ilgili bazı sivil toplum örgütleri çağrılmıyor.

Her cümlesine "farklılığımız zenginliğimizdir" diye başlayan Gül’ün gezisinde, zenginlik eksik kalıyor. Çünkü, farklı düşünen örgütler dışarda. Zenginlik nutuktan ibaret.

NASIL KUCAKLAMAK

DTP Van milletvekili Özdal Üçer bu ayrımı Gül’e iletiyor:

"Siz herkesi kucaklamaya geldiğinizi söylediniz, herkes de sizinle görüşmek istedi. Ama, ayrım yapıldı. Organizasyonu valilik yaptı, valiliği ikaz ederseniz, bu yanlışlık ortadan kalkar".

Gül’ün yanıtı çok çarpıcı:

"Demek ki, bildikleri bir şey vardır".

Ne olabilir, o bildikleri? Belli ki, Gül’ün duymak istemediği konuları açmak isteyenler ve hatta Kürtçü örgütler.

Bu durumda kucaklamak askıda. Siyasal anlamda kucaklamak, sadece sevdiklerini bağrına basmak değil. Tersine, en aksi, en eksi düşünceleri hoş görüyle karşılamak, onlara kucak açmak demek. Demokrasi de, zaten bu.

Gezinin medyaya yansıyan başlıkları yağdan geçilmiyor:

"Yollarına gül serdiler, Gül’e 23 bin gül verdiler, Gül’e gül suyu döktüler". Ve bir başka başlık: "Halk bariyerleri aşıp, Cumhurbaşkanıyla kucaklaştı".

Doğru, ama sadece bazıları kucaklaştı. Kucaklamak ne demek? Gül’e hatırlatmak üzere, bakınız, Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük cilt iki, sayfa 1396.

Küstah Emre

AVRUPA TV’leri Macaristan maçında, Macarlar lehine açık penaltıyı vermeyen İskoç hakemle dalga geçiyor. O an, maçın kırılma anı. Penaltıyı verse, sonuç kim bilir nasıl?

Maçta bir başka kırılma anı, Emre Belözoğlu’na ait. İlk gol sonrasında, çirkin el-kol hareketiyle, Malta maçı nedeniyle Terim’i ve futbolcuları eleştiren medyaya, öğrendiği üslupla saldırıyor.

Terim, Malta maçı eleştirileri karşısında, "benim ders almaya ihtiyacım yok, ben ders veririm" diyor. Belli ki, ders verdiği kişilerden biri de, o çirkin hareketlerin sahibi Emre adındaki futbolcu.

Bu federasyon bu futbolcuya ceza vermeyecek mi? Amaaan, görmezden gelir, olup biter.

Yazarın Tüm Yazıları