Başkaldırış, kötü bir Rambo kopyası

Yönetmen William Friedken, oyunculardan biri de Tommy Lee Jones olunca ister istemez Başkaldırış (The Hunted - Avlanmış) iştahımı kabarttı. Üstelik diğer oyuncu Benicio Del Toro'yu da çok beğenirim.

Film başladı. Ormanda avlanan iki kişi eğitimli bir nişancı tarafından halledildi. Orman morman, araziye uymuş adamlar görünce filmi birden bir yerlerden anımsamaya başladım. Dakikalar geçmeye, öykü de çözülmeye başladı. Karar verdim, Başkaldırış kötü bir İlk Kan kopyası.

Öykü şöyle: Aaron Halam (Del Toro) 1999'da Kosova'da savaşmış, burada maruz kaldığı vahşetten kafayı yemiş, kahraman kılıklı bir asker. Sanıyor ki herkes ona karşı. Bu yüzden önüne geleni temizlemeye başlıyor.

Daha sonra, her zaman olduğu gibi işe FBI karışıyor ve Halam'ın peşine onu öldürme makinesi olarak yetiştiren hocası Tommy Lee Jones'u takıyor. Sonra da kovalamaca başlıyor.

İşin ilginci ne biliyor musunuz? Film boyunca kaçanın niye kaçtığı, kovalayanın niye kovaladığı belli değil. Bazen kaçanla kovalayan da yer değiştirince işler arapsaçına dönüyor. Senaryoda gerçekten büyük boşluklar var. Öyküyü size özetlerken bile, emin olun, doğru dürüst bir özet olsun diye parçaları ben tamamladım.

Filmin sürekliliğini sağlayan öğelerde de sorun var. Film bitiyor ve siz hálá filmin başlarında öldürülen iki kişinin niye öldürüldüğünü anlayamıyorsunuz. Halam, niye onu yetiştiren hocasından nefret ediyor, o da belli değil. Oyuncular iyi ama senaryo karakter geliştirmeye elvermiyor ki. Bu durumda oyuncu ne yapabilir?

Anlayacağınız Şeytan ve French Connection filmlerinin unutulmaz yönetmeni üstad Fredlin, Başkaldırış'ta iyice çuvallamış. Kesinlikle gitmeyin, zamanınıza yazık. Yakınlarda bir kanalda yayınlanır, zamanınız bolsa orada izlersiniz.

Genç kızların istediği her şey bu filmde

Eğer 13-16 yaş arasında bir kızınız varsa hemen yarın Sevgi Herşeydir'i (What a Girl Wants-Bir Kız Ne İster?) görmesini sağlayın. Çünkü bu film, düşünülmüş, taşınılmış, 13-16 yaş aralığındaki bir kız çocuğu neden hoşlanırsa ona göre tasarlanmış. Filmin demografik hedef kitlesi resmen tanımlı.

Söyler misiniz 13-16 yaş arasında olup da özgür kız olmak istemeyen var mı? Filmin ergenlik çağındaki kızlar için en çekici yanı burası. Başrolde, Amerikan televizyonunda yıldızı parlayan Amanda Bynes oynuyor. Bynes özgür kız Daphne Reynolds rolünde (Amerikalı genç kızlar Bynes'a bayılıyorlar. Vanity Fair dergisi iki ay önce Bynes'ı ‘‘genç kızların bayıldığı on genç yıldız’’ arasına soktu).

Öykü bayat. Daphne bir İngiliz olan babasını, büyüyene kadar hiç görmemiş. Zaten babasının da ondan haberi yok. Film Daphne'nin, babasıyla tanışmak üzere Amerika'dan İngiltere'ye gitmesiyle başlıyor. Baba (Henry Dashwood) Lordlar Kamarası'na girmek üzere olan bir politikacı. Yakında da seçimler var. Daphne tabii ki İngiliz medyasının büyük ilgi odağı haline geliyor. Ayrıca Daphne'nin bir de cicianne adayı var. O ve kızı Daphne'yi bir seviyorlar, bir seviyorlar ki sormayın, böyle sevgi düşman başına...

Filmin bütün esprisi özgür Amerika ile aristokrat İngiltere arasındaki yaşam biçimi uyumsuzluklarına dayanıyor. Komik sahneler yok değil. Ama eğer yönetmen becerikli olsaymış film çok daha komik olabilirmiş. Kızınızın Sevgi Herşeydir'i seveceği kesin. Sonunu bildiğiniz filmlere katlanabiliyorsanız sizin de sevme şansınız var. Bir de tabii 'şirinlik muskası' bir karakter yaratmak için bazı zorlama komikliklere hoşgörüyle bakabilmeniz şartıyla...

(Not: Eğer 13 ile 16 yaşları arasında iseniz bu filmi mutlaka görün ama anne ya da babanıza ‘‘Benimle gel ya!’’ diye ısrar etmeyim. Eğer sevmezlerse bir araba dolusu laf ederler boş yere papaz olursunuz. Yan salondaki iyi film varsa, gönderin onları oraya, başınız dinleyin.)

Emniyet Genel Müdürü'ne soru: Garibanlar ölmez mi?

Emniyet Genel Müdürü'ne soruyorum. Bu ülkede motosiklet sürücüleri için kask takmak yasal zorunluluk değil mi?

Ben yanıt vereyim. Dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi motosiklet sürücülerinin ve o sürüş esnasında motorun üzerinde bulunanların kask takması yasal bir zorunluluk.

Neden? Nedeni basit. Bir kaza durumunda motordan savrulan kişinin ilk çarpacağı yer kafasıdır. Ve bu tür kazalarda ana ölüm nedeni kafa travmasıdır. Motordan düşüp kafasını çarpan kişinin kurtuluşu yoktur.

Böyle olmasına rağmen niçin trafik polisleri göz göre göre önlerinden geçen kasksız motosiklet sürücülerine ceza kesmezler?

Yine yanıt basit. Türkiye'de motosikleti garibanlar kullanıyor da onun için. Trafik polisleri de garibanlara acıyıp yasaları çiğnemelerine göz yumuyorlar.

Sanki insan gariban olursa, motordan düşünce kafasını vurmaz, kafa travmasından ölmezmiş gibi.

Trafik polislerine garibanların da ölebileceğini öğretmemiz lazım. Üstelik bir kazanın sonuçlarından daha fazla etkilenecek olanlar bu garibanlar. Kim bilir kaç kişi onların ellerine bakıyor, kim bilir kaç kişi onlar sayesinde geçiniyor?

Keşke bir kazanın sonucu sadece ölüm olsa ve ateş sadece düştüğü yeri yaksa..

Herhangi bir trafik kazası, hastane masrafları ve işten geri kalma nedeniyle hepimizi öyle bir yakıyor ki hesabını yapabilene aşkolsun..

Şimdi Emniyet Genel Müdürü'ne yine soruyorum: Bu ülkede kask takmak yasal zorunluluk değil mi? Niye İl Trafik Şube Müdürleri görevlerini yapmıyorlar? Niye görevlerini yapmayanları görevden almıyorsunuz? Mutlaka suç duyurusunda bulunmamız mı gerekiyor?

Tao usulü çocuk yetiştirme sanatı

Boyner Yayıncılık, Türkçe'ye değeri yüksek, anlamlı kitaplar kazandırıyor. Bir-iki ay önce de William Martin'in ‘‘Tao Usulü Çocuk Yetiştirme Sanatı’’nı dilimize kazandırdı. Raflarda bu isimde bir kitap aramayın çünkü kitabın adı ‘‘Modern Ailelere Bilgece Öğütler.’’

William Martin asker emeklisi bir araştırmacı. 10 yıldır Tao felsefesi çalışıyormuş. Şu anda da karısıyla birlikte Chicago'da Tao felsefesi üzerine kurslar düzenleyip danışmanlık yapıyormuş.

‘‘Kitaptan okumayla çocuk yetiştirilir mi?’’ diyorsanız hiç itiraz etmem. Martin'in kitabını da sakın ‘‘10 Derste Çocuk Yetiştirme Sanatı’’ olarak falan algılamayın. Yok zaten böyle bir şey. 10 derste çocuk falan yetiştirmeyi öğrenemezsiniz. Çocuk yetiştirmek, çocuklarınızdan her gün onların yetişmeleriyle ilgili bir şeyler öğrendiğiniz inanılmaz keyifli bir süreçtir. Tao usulü çocuk yetiştirmenin temeli de bu zaten. Bakın ne diyor Martin:

Çocuklarımızın öğreteceği dersler,

Öğrenmeleri gereken derslerden

Daha önemlidir.

Ne mi öğretebilirler?

Bir şeye tam anlamıyla kendini vermeyi,

Yorulmaksınız bütün bir gün oynamayı,

Bir şeyi bırakıp, ardına bakmaksızın

Bir başka şeyle uğraşmayı...

Kaslar stresten gerilmeden,

Kemikler sertleşmeden,

Nasıl hareket edilip,

Nasıl oturulacağını.

Bu dersleri öğrenenler

Yaşlanmak yerine

Gün be gün gençleşen ebeveynlerdir.

Her gün yaşlanmak yerine gençleşmek isteyenlere şiddetle bu Tao Usulü Çocuk Yetiştirme kitabını öneririm. Uzun süredir bu kadar içimi ısıtan bir kitap olmamıştı. Haftaya içimi sıcacık eden diğer Tao'cu düşünceleri paylaşmaya devam edeceğim. (Modern Ailelere Bilgece Öğütler, Boyner Yayıncılık, 2003)

Cuma Takıntısı

İki haftadır Samsun'dan Türkiye'nin her yerine palamut akını var. Bu sene palamutlar müthiş lezzetli. Kaçırmayın. Izgarasını tavsiye ediyorum. Pişirirken üzerine hafif zeytinyağı damlatmayı ve karabiber serpmeyi unutmayın.

Cuma LAKIRDISI

Yapabilirim diye düşünüyorsanız da, yapamam diye düşünüyorsanız da haklısınız.

(Henry Ford)
Yazarın Tüm Yazıları