Ayşe'nin gözlüğü

Bu Tarkan'ı tanımıyorsunuzŞımarık.İstediği zaman, istediği yerde, istediği lafı edecek kadar küstah.Beğenildiğinin farkında.O kadar farkında ki, bedeninin her kıvrımına yansıyor, sürekli hareket ediyor, Allah için de iyi dansediyor.Kendini dayanılmaz buluyor.Bakışlarından belli, gözlerini kocaman açıp insanın yüzüne doğrudan bakıp, kendine güvenen o haliyle ‘‘Ne hoşum değil mi?’’ diye soruyor.Güzel sesli.Genci ihtiyarı herkesi yakalayacak, hatta baştan çıkartacak kadar yetenekli.Seksi.Tartışmaya bile gerek yok.Atletini, atletinin altındaki bedenini, daracık pantolonunu, insanı çağıran beden dilini...Ezbere biliyoruz.Onun gerçeğini görmesek de...Ekranlardan kalan imajıyla...Biz onu böyle tanıyoruz.Çok paralı.Dolu malı mülkü vardır.Hatta parasını harcayacak yer bulamıyordur.Amerikalarda, ‘‘Dünyaya açılacağım’’ ayağıyla daha fazla para kazanmanın yollarını arıyordur.Tüketicidir.Bir biri ardına tükettiği sevgililerden anlaşılır ki, o, aşka, duyarlılığa inanmayan, genç yaşta yakaladığı şöhretin ve paranın nimetlerinden yararlanmak isteyen aklı havada ama şanslı biridir.*Tarkan dediğin üç aşağı beş yukarı bu değil midir?Benim kafamda kalan imaj buysa...Sizinki de çok farklı değildir.Seversiniz sevmezsiniz ayrı...Ama Tarkan denilince, başarılı, ünlü, uçarı, kaprisli, hafif meşrep, kısmen saygısız, çok bencil, şımarık, duyarsız ve seksi bir adam canlanmıyor mu gözünüzde?Siz öyle zannediyorsunuz!Hiç de öyle değilmiş.Demek ki insanları, imajlarından değerlendirmek, yargılamak doğru değilmiş.*Yonca Evcimik lafları çıkınca...Ve Pazar'a bir röportaj gerekince...O röportajın da herkes tarafından ilgiyle okunması söylenince...Kafamdaki şartlanmalarımla birlikte Tarkan'a ulaşmaya çalıştım.Önce yoktu.Sonra vardı ama yoktu.Yani uyuyordu.Sonra banyoya girdi.Bir türlü çıkmak bilmedi.Telefon kapalıydı.Telefon açıldığında çok işi vardı.Hali hazırda onunla doğrudan doğruya konuşamamıştım.Demek istiyorum ki, bu röportaja gitmeden önce şartlanmalarım hala mevcuttu. İmaj bombardımanı banyo küvetinden de devam ediyordu. Sanki insanlarla arasında bir örümcek ağı vardı... Ve o ulaşılmazdı.*Ulaştıktan sonra yaşadıklarım şaşırtıcıydı.En azından benim için.Gerçi arkadaşlarım kolay şaşıran biri olduğumu söylüyorlar.Doğru olabilir.Ama şaşırıyorum işte.Çünkü Tarkan bana öyle şeyler anlatıyor ki, hakkındaki ön yargılarım tek tek ve tel tel çözülüyor.Başta...Hayır, hiç de öyle seksi biri değil evet seksi seviyor ama seksi hayatının merkezine koymuyor. Çok daha önemli şeyler var. Duygusal bağlanmalar gibi. Her hangi bir yere, şehre, eve, şeye, kimseye bağlanmak, ait olmak istemiyor. Öyle ki, bir evi bile olsun istemiyor. O bu dünyada ‘‘kiracı’’ kalmak istiyor. Aynen oturduğu evde kiracı olduğu gibi. Alacağı her malın mülkün onu yiyip, bitireceğine inanıyor. Ama iddialı konuşmuyor. Mütevazı. Kibirli değil. Paylaşmacı, yardımcı, röportaj sırasında biten pillerin yenilerini bulduruyor, ama bu arada da son klibinin montajını izliyor, iyi niyetli, sevimli, güzel gülüyor, temiz kalpli ve bu gözlerine, sözlerine yansıyor.Sabırlı.Daracık zamana sıkıştırılan 50'nin üzerinde soruya cevap veriyor, kapris-mapris yapmıyor.Farklı.Çünkü hayatın çok daha psikolojik alanlarına kaymaya çalışıyor, çözümlemek istediği sorunlar, merak ettiği cevaplar asla kafanızdaki Tarkan imajıyla uyuşmuyor.En çok da kendini tanımak istiyor, bu aynı zamanda henüz tanımadığının ama pek çok insana kıyasla daha fazla tanıdığının da bir göstergesi. Çok soru soruyor. Kendisini sıkıştıran sorular soruyor, cevap bulmaya çalışıyor. Bulamadığı zaman çaresizliğini itiraf etmekten kaçınmıyor. Herşeyi bilenlerden haz etmiyor, bunu imkansız olduğunu da söylüyor, çevresindeki entellektüellerin kitaplarıyla yaşadıklarını söylüyor ve mutsuz olduklarını ekliyor. Oysa o mutlu olmak istiyor.Ve istediği şeyleri yapmak istiyor.Herşeye saldıranlardan, her alanda var olmak isteyenler hoşlanmıyor.Gülerek diyor ki, ‘‘Dizi film oyunculuğu, filmlerde aktörlük, gece kulubü ortaklığı, köşe yazarlığı, reklam teklifleri almayayım kalsın! Aman hepsi benden uzak dursun! Tüm bunlar aşar beni.’’*Uzun lafı kısası...Ben bir başka Tarkan tanıdım.Yeni tanıdığım Tarkan'ı yarın okuyacaksınız.Eski Tarkan'ı öyle tanımamızın suçlusu ne biziz, ne de o!Belki de o hep böyleydi.Ama bize tanıttıkları doku... Ya da o dokunun imajı... Farklıydı. Bizim kafamızda olan, bu yazının ilk kısmında anlattıklarım birer şartlanmaydı.Tarkan, bu dünyada kalıcı olmayı düşünen biri değil...Ama en azından benim için artık daha kalıcı.
Yazarın Tüm Yazıları