Ayılmanın zamanı geldi

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Hem geçmişimizi hem de geleceğimizi katletmek üzereydiler. Üstelik linyit kömürü gibi çevreyi kirleten bir maden uğruna...

Bu katliam, kalori değeri çok düşük, kükürt değeri, kül ve nem oranları çok yüksek linyit kömürü için yapılacaktı. Hem de dünya ülkelerinin çevreyi çok fazla kirlettiğini tesbit ettikleri ve artık kullanmaktan tamamen vazgeçtikleri linyitler için... Örneğin, Romanya'da linyit yatakları çok zengin olduğu halde tek bir hafriyat bile yapılmıyor. Çünkü, ağaçlar linyitten çok daha değerli.

Biz ise, vali ve belediye marifetiyle linyitin kent sınırlarına girmesine engel olmaktan başka ne yapıyoruz?

Böylesine ucuz bir meta uğruna asırlık ağaçlarla birlikte eşine rastlanmayan türdeki bitkiler ve tabii bunlarla birlikte yaşayan hayvanları da üç kuruşa satabiliyoruz. Üstelik bu bitkilerin gizlediği toprak altında binlerce yıldır keşfedilmeyi bekleyen antik mezarlığın da ortadan kalkacağını hiç düşünmeden.

Asırlık ağaçlarla kaplı koca orman bakanlıklar ve kurumlar arasındaki yazışmalar, iletişim kopuklukları ve bürokratik karmaşada yok olup gitmek üzereydi. Bu karışıklıktan Gür-Tem Madencilik karlı çıkarken devlet, memleket ve dünya zararlı çıkacaktı. Hem de ne zarar...

Çünkü, Kaz Dağı dünyanın en önemli gen kaynaklarının bulunduğu merkezlerden biri. Asırlık kara çamlardan oluşan ormanın değerini anlatmaya gerek yok. Bütün bunların yanında dünyanın kültürel mirası antik bir kentin mezarlığı da ortadan kalkacaktı.

Neyse ki, durdu. Durduruldu. Halkın duyarlılığı sağ olsun. Bakanlarımız da o ana kadar farkına varmadıkları böylesi bir zenginliğin ayırdına vardılar ve ayıldılar.

Ayılmak gerekiyor. Hem de toplum olarak, millet olarak, insan olarak hepimiz ayılmalıyız. Sahip olduğumuz zenginliğin farkına varmalıyız. Değil üç kuruşa trilyonlar karşılığında bile vermemeliyiz.

Çünkü, öyle büyük bir servete sahibiz ki, hiçbir şey bunun ölçüsü olamaz. Sadece ve sadece tek bir ölçüsü var, o da ‘‘Hayatımız’’

Evet, yanlış okumuyorsunuz... Yok edilen toprakların, ağaçların, bitki örtüsünün değeri, bizim hayatımızla eşdeğer. Canlılığın ve hayatın kaynağı bu verimli toprakların ve üzerinde yaşayan canlıların katledilmesiyle birlikte bizim hayatımız da yok olacak.

Belki şu anda bunun ne derece önemli olduğunun farkında değiliz. Fakat, en azından Avrupa'ya bakarak farkına varabiliriz. Çünkü, Avrupa sanayileşme adına, gelişme ve endüstrileşme adına hem topraklarını, hem bitki örtüsünü kaybetti. Sularını artık saymıyorum. Örneğin, Almanya'nın ünlü ‘‘Kara ormanları’’ her geçen gün ölüyor. Ve ormanların nasıl öldüğünü izlemekten başka hiçbir şey yapamıyorlar. Hem de milyarlarca değerinde ölçüm cihazlarıyla izliyorlar. Fakat, sadece izliyorlar. Çünkü, topraklar zehirlenmiş olduğu için yapabilecekleri birşey yok. Aynı şekilde göllerde tek bir canlı yaşamıyor. Yosun dahil. Çünkü, buralara asit yağıyor. İngiltere benzer durumda. Ve yok ettikleri değerlerin şimdi farkına varmış durumdalar fakat, artık yapabilecekleri hiçbir şey yok. Sadece ellerinde kalan bir kaç ağacı yaşatabilmek için akıl almaz önlemler alıyorlar. Örneğin İsviçre'de bir ağacın kesilmesinin cezası 8000 frank. Polis hemen ihbar ediyor ve anında savcılık dava açıyor. Mahkeme ücretlerinin hepsini ağaç kesenden alıyorlar ve bunun tutarı da yaklaşık 4-5000 frank. Üstelik evinizin bahçesindeki ağacı bile kesmenize izin vermiyorlar. Ancak, köküne zarar vermeden söküp başka bir yere ekerseniz izin veriyorlar.

Evet, bir tek ağaç için şu anda yaptıkları uygulama böyle. Fakat, bütün bunlar ne işe yarar? Giden gitmiş. Ölen ölmüş. Şu anda Avrupa topraklarında ne sebze yetişiyor ne meyve. Yiyeceklerinin tamamını dış ülkelerden temin ediyorlar. Ve en ufak bir kargaşa da açlık paniği yaşıyorlar. Öyle ya arabaları, makinaları, altınları, yiyemezsiniz.

Şu anda dünyanın nadir verimli topraklarına ve son derece zengin bitki örtüsüne sahip bulunuyoruz. Bütün dünyanın gözü üzerimizde. Bu çok büyük bir servet. Ve sahip olduğumuz bu servetin artık farkına varmanın, ayılmanın zamanı geldi diyorum, Yasemince...






 








Yazarın Tüm Yazıları