Avrupa'dan ara karar istenebilir

AVRUPA Birliği, Kıbrıs ile ilgili koşulu ilk kez Türkiye'nin karşısına çıkartmıyor.

Gümrük Birliği Anlaşması'yla birlikte, 1995'ten bu yana Kıbrıs ve Ege sorunları Türkiye-AB siyasi diyalog'çerçevesi içinde yer alıyor.

Hatırlayın. Türkiye'ye adaylık tanınan 1999 Helsinki Zirvesi'nin sonuç kararında da Kıbrıs ve Ege sorunları Türkiye'nin karşısına yine çıkartılmıştı.

Zamanın Finlandiya Başbakanı Paavo Lipponen, bu nedenle Ankara'da doğan sıkıntıyı dağıtmak için Başbakan Ecevit'e bir mektup yazarak, ‘‘4 ve 9a paragraflarına atıfta bulunulmasının üyelik kriterleriyle ilgili olmadığını, siyasi diyalogun ima edildiğini’’ söylüyordu.

4 ve 9a neydi? Bunlar Helsinki kararında, adayları tam üyeliğe hazırlama sürecini tarif eden paragraflar arasında yer alıyor.

4'üncü paragraf, adayların tam üyelik için komşularıyla sınır sorunlarını çözmesi gerektiği koşulunu getiriyor. Eğer 2004'e kadar bu gerçekleşmediyse, şikayetçi tarafın konuyu o yılın sonuna kadar Lahey Adalet Divanı'na götürmesi gerekiyor.

Bu madde, Türkiye'nin durumunda Ege sorunlarını kapsıyor.

9a ise Kıbrıs sorunuyla ilgili.

Son ilerleme raporunda da Kıbrıs bu çerçevede, yani Finlandiya Başbakanı'nın mektubunda vurguladığı gibi siyasi diyalog çerçevesinde geliyor gündeme.

Pekiyi ‘‘diyalog’’ tehlikeye girerse, ‘‘müzakere’’ nasıl başlatılacak?

O nedenle, bu konu Kopenhag kriterleri arasında değil demenin anlamı yok.

* * *

2004'de verilecek kararda siyaset çok önemli bir ağırlığa sahip olacak.

İşte meselenin püf noktası da burada. 2004'de Türkiye ikinci bir Lüksemburg yaşayabilir.

1997'de Mesut Yılmaz Hükümeti'nin yaşadığı hayal kırıklığı ile şimdi AKP karşı karşıya kalabilir.

Türkiye-AB ilişkileri ikinci bir hayal kırıklığını kaldırabilecek mi?

Kaldıramazsa ne olur? Sadece Türkiye açısından değil ama Avrupa açısından da istikrarsızlık dolu bir bilinmezliğe bir kapı açılmaz mı?

* * *

NE yapmalı? Türkiye Avrupa hedefinden vaz mı geçmeli? Reformlardan geri mi dönmeli? Bence hayır.

Avrupa Birliği'ne tam üyelik yolu hem içeride hem de dışarıda verilmesi gereken bir mücadele süreci.

Üstelik Türkiye'nin durumunda bu, her an gol yemeğe hazır olmak zorundaki bir kalecinin dikkatini ve hızlılığını gerektiren bir süreç.

Yapılacak hiçbir şey yok mu? Var.

Avrupa Birliği Kopenhag'da, Türkiye ile ilgili kararını 2004'e ertelemişti. Neden 2003 Aralık geçiştiriliyor?

Berlusconi madem bu kadar dostumuz, dönem başkanlığını devredeceği zirvede bir jest yapabilir.

Türkiye'yi müzakere sürecine bir adım daha yaklaştıran bir ara karar çıkartılması için kolları sıvayabilir.

Avrupa Birliği konularında az sayıda uzmanımız arasında aklıma ilk gelen isimlerden olan Büyükelçi Nihat Akyol, böyle bir şeyin yapılabileceğini söylüyor. ‘‘Kıbrıs bir engel olarak gösteriliyor. Bu ifade olumluya çevrilebilir ve Türkiye'nin çözüm çabalarını desteklemesi durumunda 2004'de tam üyelik müzakerelerinin başlaması için karar alınacağı sonuç belgesine net bir ifadeyle girebilir’’ diyor.

Bu rapora yansıyan ‘‘siyasi isteksizlik’’i telafi edecek ‘‘siyasi iradeyi’’ gösteren bir ara karar. Neden olmasın?
Yazarın Tüm Yazıları