Zenginlerin başbakanı mı?

Güncelleme Tarihi:

Zenginlerin başbakanı mı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 2018 10:19

Fransa kaynıyor... Yalnız başkent Paris’te değil, ülkenin çeşitli kentlerinde insanlar sokaklarda. Caddelerde otomobiller ateşe veriliyor, mağazaların, marketlerin vitrinleri, cafelerin, lokantaların, barların camları ‘gilets jaunes’ olarak nitelenen ‘sarı yelekliler’ tarafından kırılıp dökülüyor.

Haberin Devamı

 

Zenginlerin başbakanı mı
POLİS, ‘sarı yeleklileri’ göz yaşartıcı gaz ve copla durdurmaya çalışıyor. Şiddet kullanıyor. Tepki gösterenleri, caddelerde sürükleyerek zorla polis araçlarına bindirip gözaltına alıyor. Ama boşuna.
Fransızların tam destek verdiği ‘sarı yelekliler’, akaryakıt fiyatlarını bu yıl artıran ve gelecek yıl itibariyle mazota yüzde 23, benzine yüzde 15 oranında zam yapmayı kafaya koyan Devlet Başkanı Emmanuel Macron’a
“Seni istemiyoruz” diyor.
“Macron demission” (Macron istifa) diyor.
“Sen bizim değil, zenginlerin başbakanısın” diyor.
Oysa ki Macron ‘herkesin başbakanı’ olmak için yola çıkmıştı.
Evet, taban ne kadar da çabuk değişiyor.
Fransızları birleştirme ve bütünleştirme hedefiyle yola çıkan ve geçen yılki seçimleride kendisine tam destek verip, ikinci turda yüzde 66.1’le “Fransa’nın gelmiş geçmiş en genç Cumhurbaşkanı” seçtikleri Emmanuel Macron’a “Yetti artık, defol git” diyor ‘sarı yelekliler’...
Ve ‘sarı yeleklilere’ tam destek veren Fransızların önemli bir bölümü de.
*
Fransa sokaklarında adeta bir iç savaş havası yaşanmakta olduğu intibası bırakan bu gösterileri televizyon ekranlarından izlerken kendimi birden 1968 yılı Fransa’sında buluverdim.
22 Mart 1968’de Paris yakınlarındaki Nanterre’de sonradan ‘68 olayları’ olarak da nitelendirilen öğrenci hareketi başladı Fransa’da.
O günlerde ben Beyşehir Lise’si son sınıf öğrencisiydim.
Bu, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki ‘en büyük öğrenci hareketinin’ başlangıcıydı.
Bu, Vietnam Savaşı’na isyandı.
Bu, kapitalizme başkaldırıydı.
Nitekim sonradan hem Alman hem de Fransız Yeşiller Partisi’nden Avrupa Parlamentosu milletvekili seçilen 1968 öğrenci hareketinin liderlerinden Daniel Cohn Bendit, 17 Mayıs 1968 tarihinde Paris’te düzenlenen dev protesto gösterisinde bunu bir ‘devrim’ olarak niteledi.
Ancak daha sonraki yıllarda ‘devrim’ yerine ‘başkaldırı’ söylemini yeğledi.
Hedef, toplumsal düzendeki çarpıklığı gidermekti.
Hedef, her alanda kadın-erkek eşitliğiydi.
Hedef, dünyayı değiştirmekti.
Hedef, daha güzel, yaşanabilir bir dünya yaratmaktı.
Öğrencilere işçi kesiminden ve sendikalardan da tam destek geldi.
Fransa’da bir ay boyunca 9 milyona yakın işçi genel greve katıldı.
Bu aynı zamanda 1958-1969 yılları arasında 5. Cumhuriyetin 10 yılı aşkın süre cumhurbaşkanlığını yapan Charles de Gaulle’ün ‘tek adam politikasına’ meydan okumaydı.
Nitekim Charles de Gaulle, Nisan 1969’da istifa etmek zorunda kaldı.
İşte aynı yıl ben tıp öğrenimi yapmak için Fransa’nın yolunu tuttum.
30 Ekim 1969’da başkent Paris’e indiğimde, kendimi bambaşka bir dünyada buldum.
Sonra da Strasbourg’a geçip Tıp Fakültesi’ne kaydımı yaptırdım.
Aslında 1968 öğrenci hareketlerinden bir yıl önce 21 yaşın üzerindeki öğrencilere bile reşit muamelesi yapılmayan üniversite kurallarının değiştirilmesi için harekete geçmişlerdi öğrenciler Fransa’da.
Strasbourg’da bir erkek öğrenci yurdunda kalıyordum.
Kızların girmesi yasaktı.
Bir gün dersten çıkıp yurda döndüğümde, bütün katların koridorları kız öğrenci doluydu.
Neler olup bittiğini sorduğumda, “Yönetime isyan” yanıtını aldım.
Birkaç hafta sonra Konya’nın o zamanlar kasaba olan Derebucak İlçesi’nde yaşayan ve artık hayatta olmayan babamdan bir mektup aldım.
‘Köy ağası’ babam, “Ben seni Fransa’ya karı-kızla eğlen, gününü gün et diye mi gönderim?” diye sitem ediyordu.
Okul yönetimi 20 yaşımda olduğum halde bir yazı gönderip şikayet etmişti beni babama.
Hatta yurttan atacaklarını bile yazmışlar.
Yurt yönetimine gidip onlardan, “Bir yanlışlık olmuş. Özür dileriz. Oğlunuz Strasbourg’da öğrenim yaptığı sürece yurdumuzda kalabilir” içerikli bir yazı aldım.
Türkçe’ye çevirdiğim ve Strasbourg’daki Türk konsolosluğunda kaşe bastırdığım bu yazıyı babama gönderdim.
*
Evet, işte Fransa’da son üç haftadır sokaklara dökülen insanları izlerken kendimi birden ‘Fransa yıllarımda’ buluverdim.
Tabii dönemin Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’ün istifasını da anımsadım.
Ve kendi kendime “Sıra Macron’da mı?” diye de mırıldandım.

 

Haberin Devamı
 

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!