Güncelleme Tarihi:
Doktorların ameliyat etmek istemedikleri, yüzde 1 bile yaşama şansı vermedikleri Özgür Baştaş'ın, yaşama tutunma ve normal yaşantısına dönme mücadelesi sürüyor.
Eline hakim olamadığı zamanlarda bilgisayarda tek parmakla yazmaya başladığı anılarını “8 Dakika” adını verdiği kitapta toplayan Baştaş, özellikle zamanın çok kıymetli olduğunu ifade ediyor.
Eğitimine ara vermek zorunda kalan ve mücadelesi sonucu büyük ilerlemeler kaydeden Baştaş, şimdi üniversite sınavına hazırlanıyor.
Özgür Baştaş, 17 yaşında liseli bir genç kız iken geçirdiği beyin kanaması sonucu hayatının bir anda tamamen alt üst olduğunu söyledi.
Sonradan, beyninde bir baloncuk olduğunu ve o baloncuğun bir nedenden belki de sınav stresine bağlı olarak patladığını öğrendiğini dile getiren Baştaş, o günün hafızasından silindiğini belirtti.
Baştaş, “12 Nisan 2004'da okulda üniversite sınavına hazırlık için test çözerken, birden 'Ben göremiyorum. Kör oldum' diye ağlamaya başlamışım. Ayağa kalktığım anda da bayılmışım” dedi.
Bir hırıltı çıkarıp morarmaya başlayınca sınıf arkadaşının hemen babası Mithat Baştaş'ı telefonla aradığını anlan Özgür Baştaş, “Babam tam 8 dakikada okula ulaşmış ve beni hastaneye götürmüş. Babam bir kaç dakika daha geç kalsaymış, hiçbir şekilde kurtulamazmışım. Yani o 8 dakika hayatımı geri kazanma şansına sahip olabilmemi sağlayan süre” diye konuştu.
Baştaş, ilk götürüldüğü hastanede solunum cihazına bağlandığını ve babasına beyin kanaması geçirdiğinin söylendiğini belirterek, daha sonra tam teşekküllü bir ambulansla Florence Nightingale Metropolitan Hastanesi'ne nakledildiğini kaydetti.
“YÜZDE 1 İHTİMAL DE OLSA AMELİYAT”
Hastane ve ameliyat sürecini anlatan baba Mithat Baştaş da hastanede Prof. Dr. Cengiz Kuday ve ekibinin kendilerini beklediğini dile getirerek, “Cengiz bey, kızımı görünce 'Ameliyat etsek yaşama şansı yüzde 1'den daha az' dedi. Ameliyatı yapması için ısrar ettik” diye konuştu.
Baba Baştaş, kızının 4 saat süren ameliyat sonrası yoğun bakıma alındığını ve 17 gün yoğun bakımda kaldığını ifade ederek, “Bir kaç kez bize 'Kızınız bitkisel hayata girdi' dediler. Bunun üzerine organlarını bağışlamayı bile düşündük” dedi.
Baştaş, 17 günün sonunda Cengiz Kuday'ın kendilerine “Kızımız nihayet hayata yeniden 'merhaba' dedi” müjdesini verdiğini anlatarak, hastaneden taburcu ettiklerinde kızının, yürüyemez, konuşamaz ve sadece sıvı ile beslenir halde olduğunu söyledi.
Kızının beyin sapındaki kanamanın solunum, hareket ve denge merkezindeki yerde meydana gelmesinden dolayı oradaki tüm hücrelerin öldüğünü vurgulayan Baştaş, doktorların “Kızınız hayatta kalmayı başardı, ama bundan sonra yürümek veya konuşmak bir yana, yutkunması bile çok zor” dediklerini bildirdi.
Mithat Baştaş, bütün bu olumsuzluklara rağmen ne kendilerinin ne de kızının mücadeleden vazgeçtiğini, ümit vermedikleri için hiçbir fizyoterapistin kızını hasta olarak kabul etmediğini söyledi.
Hastanede yutkunabilmesi için boğazına bir cihaz, yemek yiyebilmesi için de midesine bir tüp takıldığını belirten Baştaş, kulak burun boğaz doktoru arkadaşları sayesinde kızının önce boğazındaki cihaz, sonra da midesindeki tüpten kurtulduğunu anlattı.
Mithat Baştaş, rehabilitasyon tedavisine de başlandığını ve halen sürdüğünü dile getirdi.
REHABİLİTASYON SÜRECİ
Rehabilitasyon tedavisine başlama sürecini anlatan Özgür Baştaş, olaydan sonra ağzından çıkan ilk sözünün çok kızdığı için fizyoterapist Senem Aydın'a “Git” demek olduğunu ifade ederek, ilk adımını da beyin kanaması geçirdikten 6 ay sonra atabildiğini bildirdi.
Baştaş, “Yerde otururken ve emeklemeyi bile başaramazken bazen bu halime inanamıyor ve bir rüya olmasını diliyordum. Ama her şey gerçekti ve ben ya bununla baş edecektim ya da pes edecektim. Birincisini seçtim” diye konuştu.
Yürüme engelli, dilini kullanamayan, elini oynatamayan bir insanın durumunu birkaç ay olsa da benzer şekilde yaşadığı için çok iyi anladığını dile getiren Baştaş, “Kitabımla engellilere isterlerse istediklerini yapabilecekleri mesajını vermek istiyorum. Ayrıca zamanın değerini vurguluyorum. Kimse ne zaman öleceğini bilemez. Eğer sadece 8 dakikanız bile varsa onu en iyi şekilde kullanmalısınız” diye konuştu.
Özgür Baştaş, annesi Asiye, kız kardeşi Özgün'ün kendisine daima cesaret ve moral verdiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
“O dönemde bir bardak veya bir kaşık bile tutamazken tokalaşamazken ayakta duramazken şimdi her şeyimi kendim yapıyorum. Ama dengem gelip gidebiliyor. O nedenle koltuk değnekleri ile yürüyorum. Sokakta kendimi güvende hissedebilmek için yanımda birine ihtiyaç duyuyorum. Yürüme, konuşma, yazma ve çeşitli konularda sürekli olarak rehabilitasyona devam ediliyor. Doktorlar bana böyle bir rahatsızlık geçirdikten sonra hayatta kalabilen ve bu duruma gelebilen çok ender bir vaka olduğumu söylüyorlar. Okulda yaşadığım o 8 dakika bana 5 yılımı kaybettirdi. Belki daha da kaybettirecek, ama ben ara verdiğim eğitim hayatıma dönmek ve üniversite hayatını yaşamak istiyorum. Lise son sınıf öğrencisi olan kız kardeşimle birlikte üniversite sınavına hazırlanıyoruz. Yabancı dilden hazırlanıyorum. Hayat devam ediyor.”
CENGİZ KUDAY
Florence Nightingale Hastaneleri Nöroşirürji Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Cengiz Kuday da Özgür Baştaş'ı 4-5 sene evvel ameliyat ettiğini ifade ederek, “Biz her hastayı ne olursa olsun kurtarmaya uğraşırız, kurtarabileceğimize inanıyorsak. Bu da öyle biri. Solunumu durmak üzere, kalbi durmak üzere bir hastaydı. Göz bebeklerinde hareket gördüğümüz için o şansı verdik ve kurtuldu” dedi.
Beyin kanaması durumunda en kısa zamanda teşekküllü sağlık kuruluşlarına ulaşılmasının, hastanın kurtulma şansını yükselttiğini vurgulayan Kuday, gençlerin kurtulma şanslarının daha yüksek olduğunu bildirdi.