Güncelleme Tarihi:
ALT Komisyon raporunda en fazla Türkiye kökenlinin yaşadığı Almanya’da, 1991 yılında 43 bin 971 olan doğum sayısının 2013’te 12 bin 607’ye düştüğü belirtildi. Bu konuda önerilerde bulunulan raporda, şunlar kaydedildi:
“Gençler, evlilik ve aile kurma konusunda bilinçlendirilmelidir. Çocuk eğitimi konusunda problem yaşayan ebeveynlere danışmanlık hizmeti verecek profesyonel ve daimi eğitim merkezlerinin açılması sağlanmalıdır. Anne babalarının vatandaşlıktan çıkması nedeniyle çocuğun da Türk vatandaşlığını kaybetmesi ve dolayısıyla çifte vatandaşlığı kaybetme sorununun çözümü için ilgili kanun hükümleri gözden geçirilmelidir. Avrupa’ya özel yayın yapan kanalların program kalitesi artırılmalı, kültürel yozlaşmaya neden olacak içeriklerden arındırılmalı, bilinçlendirici, eğitici, ana vatanla bağları kuvvetlendirmeye yönelik programlar yayınlanmalıdır.”
Raporda, evlenecek gençlerin ve sorun yaşayan çiftlerin başvurarak yardım alabileceği milli ve kültürel hassasiyeti olan profesyonel danışmanlık merkezlerinin sayısının artırılmasına yönelik çalışmalar yapılması gerektiği anlatarak, yurt dışına evlenme yoluyla gelen eşlerin bilinçlendirilmesine yönelik profesyonel çalışmalar yapılması önerildi.
KADINLAR TEŞVİK EDİLMELİ
Kadınların bulundukları ülkenin dilini öğrenmesi, bireysel faydanın ötesinde çocuklarının eğitim hayatını da olumlu etkileyeceği vurgulanan raporda, bu nedenle eğitim başarısını etkileyen faktörler göz önünde bulundurularak, kadınların yaşadıkları ülkenin dilini öğrenmesini teşvik edici çalışmaların yürütülmesi gerektiğine işaret edildi.
TÜRKÇE SEÇMELİ DERS OLMALI
Raporda, Türkçe’nin seçmeli ders olarak yurt dışındaki okul müfredatlarına dahil edilmesi ve derslerin öğretmen ve veliler için uygun saatlerde işlenmesi konusunda diplomatik çalışmalar yapılması gerektiği ifade edilerek, şu tespitlerde bulunuldu:
“Türkçe ve Türk Kültürü derslerine katılım teşvik edilmelidir. Aynı zamanda Avrupa’da Türkçe derslerine ilişkin siyasi gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda, Türkçe derslerinin verildiği ‘hafta sonu okulları’ yaygınlaştırılmalıdır. Yurt dışında yaşayan Türk çocuklarının Türkçe ana dil eğitimine yönelik özel müfredat ve materyaller oluşturulmalıdır.
Okullarda yeterli sayıya ulaştığında gerçekleştirilen Türkçe derslerine çocuklarını göndermeleri konusunda aileler bilinçlendirilmelidir. Yurt dışındaki üniversitelerde Türkoloji kürsüleri kurularak yaygınlaştırılmalıdır. Ülkemizin kültürel zenginliğinin aktarımı ve anadilin güçlenmesine katkı sağlamak amacıyla Türkçe kütüphaneler kurulmalıdır.”
DİL KURSLARI VERİLMELİ
Raporda, Türk vatandaşları arasında koruyucu ve bakıcı aile olma bilincinin yükseltilmesi ve teşvik edilmesi amacıyla, ailelere yönelik bilgilendirme, bilinçlendirme toplantı ve seminerlerinin yaygınlaştırılmasının önemine vurgu yapıldı.
Dış temsilciklerimizde yapılan işlemlerin konu bazında ayrıştırılarak tasnif edilmesiyle başta boşanma olayları olmak üzere yurt dışında yaşayan vatandaşlarla ilgili daha detaylı verilerin oluşmasının sağlanmasının önemine işaret edilen raporda, şu hususlarda tespitler yapıldı:
“Dil sıkıntısı yaşayan mahkumlara yönelik dil kursları verilmelidir. Gerekli izinler alınarak hapishanelerde haftanın belli günlerinde görev yapabilecek din görevlileri tayin edilmelidir. Türkçe kitap, gazete ve dergi gibi sürekli yayınlara ulaşım sağlanmalıdır. Hapishanelerde anadilde terapi imkanları sağlanmalıdır. Ulusal gazetelerde Türk toplumuna yönelik ayrımcı söylemlere cevaben, ilgili ülkenin dilinde aktif yayınlar yapılmalıdır. Avrupa genelinde antisemitizm örneğinde olduğu gibi İslamofobinin de özel bir suç türü olarak tanımlanması için çalışmalar yapılmalıdır.
Yurt dışında ve Türkiye’de düzenlenen ‘Danışma Günleri’ adı altındaki bilgilendirme etkinlikleri güncellenerek sürdürülmelidir. Anadilde yaşlı bakımı, hastalıklar, sağlık sistemi, yasal haklar ve yararlanılabilecek hizmetlere ilişkin bilgilendirme yapılmalıdır. Programlar hazırlanarak değerler ve kültürel duyarlılık çerçevesinde yaşlı bakımına dikkat çekilmelidir. Türk kökenliler arasında bilgilendirme yapılarak bu alanda gönüllü hizmetin arttırılmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.”
YASAL HAKLAR ANLATILMALI
Raporda, kadınların şiddet vakalarında başvurabilecekleri kurum ve kuruluşlarla yasal hakları konusunda bilinçlendirilmesi gerektiği belirtildi.
“Kadına yönelik şiddet vakaları araştırılmalı ve bu alana ilişkin ayrıntılı veriler hazırlanmalıdır” ifadesi kullanılan raporda, şiddet gören kadınlara destek sağlayacak mekanizmaların güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılmasının önemine dikkat çekildi.
Raporda, şu önerilerde de bulunuldu:
“Yurt dışındaki Türk STK’ler güçlendirilmeli ve kapasiteleri geliştirilerek kurumsallaşmaları sağlanmalıdır. İlgili ülkelerde STK’ler nezdinde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı bir üst çatıda birleştirecek Sosyal Yardım Vakıfları kurulmasına yönelik çalışmaların hızlandırılması ve bu STK’ler, kadınların toplumsal katılımını arttıran ‘kadın teşkilatlarının’ kurulmasını teşvik etmelidir.
Gençlerin, sosyal çalışan, aile hukuku uzmanı, avukat, din ve Türkçe öğretmeni, terapist, kültür tercümanı, pedagog ve psikolog olması teşvik edilmelidir. ‘Uluslararası İlahiyat Programı’ gibi çalışmaların kapsamı genişletilmelidir. Yurt dışındaki temsilciliklerimizde aile, eğitim ve çalışma konusundaki ataşelikler yaygınlaştırılmalıdır. Ülkemiz tarafından yurt dışına geçici görevle gönderilen kamu çalışanları, ilgili alana uygun, liyakat sahibi, nitelikli ve görev yapacağı ülkenin kültürel ve sosyal yapısını bilen kişilerden seçilmelidir. Yurt dışındaki çalışma koşulları iyileştirilmeli, liyakat sahibi kişilerin bu görevlere talip olma motivasyonu artırılmalıdır.”