Güncelleme Tarihi:
Yunus Emre'nin 1250-1320 yılları arasında, Porsuk Çayı'nın Sakarya'ya karıştığı Sarıköy'de yaşadığı söylenir. Anadolu'nun bir çok yerinde onun mezarı vardır. Halkımız onu öylesine benimsemiştir ki; çocuklarına, köylere onun adını vermiş, onun ağzından şiirler söylemiştir. Yunus deyince akan sular durur, hepimiz Yunus'un şiirlerinin büyüsüne kaptırırız kendimizi.
Yunus bir tasavvuf şairidir. Tasavvuf anlayışına göre; tarikata, Tanrı yoluna girenlerin, kitaplardan öğrendikleri bilgilerden sıyrılıp, doğrudan doğruya Tanrı'dan gelecek bilgiye açık olmaları gerekir. Tanrı'ya kitap bilgileri ile değil, Tanrı aşkı ile ulaşılır.
Yunus Emre, Taptuk Emre'nin tekkesine, kırk yıl odun taşıyarak hizmet etmiş, tekkeye odunun eğrisini bile sokmamıştır. Daha sonra şeyhinin düşüncelerini yaymak için gurbet ellere çıkmış, Anadoluyu, Azerbeycan'ı, Kafkasya'yı, Şam'ı dolaşmıştır.
Taptuk'un tapusunda Kul olduk kapısında Yunus miskin çiğ idik Piştik elhamdülillah
Vardığımız illere
Sol safa gönüllere Baba Taptuk manisin Saçtuk elhamdülillah
Yunus Anadolu köylüsünün ağzından şöyle konuşur:
Acep dünyada varm'ola Şöyle garip bencileyin Bağrı yanık gözü yaşlı Şöyle garip bencileyin
Yunus kaderine kafa tutan, zehiri bala çeviren insandır.
Ben yürürüm yana yana Aşk boyadı beni kana
Ne usluyum ne divane Gel gör beni aşk neyledi
Kâh eserim yeller gibi Kâh tozarım yollar gibi Kâh coşarım seller gibi Gel gör beni aşk neyledi
İnsanlardan istediği insanca bir sevgi ve işbirliğidir.
Gelin tanış olalım kolay kılalım
Sevelim, sevilelim
Dünya kimseye kalmaz
Bir gönüle girmeyi hacca gitmekten yeğ tutar:
Yunus Emre der hoca Gerekse bin var hacca Hepisinden iyice Bir gönüle girmektir
Yunus'a göre günahların en büyüğü bir insana kötülük etmektir.
Bir kez gönül yıktın ise Bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
İnsanın içindeki şeytan, asıl şeytan kindir, der Yunus.
Adımız miskindir bizim Düşmanımız kindir bizim Biz kimseye kin tutmayız Kamu alem birdir bize
Yunus'a göre bütün din kitaplarının bir tek anlamı olabilir; o da insanı insanla barıştırmaktır. Kendimiz için istediğimizi başkası için de istemektir.
Sen sana ne sanırsan Ayruğa da onu san
Dört kitabın manası Budur eğer var ise
Yunus dindardır. Dinini, Tanrısını sordunuz mu Yunus'a aşk, der, dost der. İnsanın dışında değil, içinde bulur Tanrısını.
Bu tılsımı bağlayan Türlü dilde söyleyen Yere göğe sığmayan Sığmış bu çan içinde
Çok aradım özledim Yeri gökü aradım
Çok aradım bulmadım Buldum insan içinde
Yunus dünyayı bütün insanlarıyla benimser. Din, dil, renk ve inanç farkı gözetmez.
Dünya benim rızkımdır Halkı benim halkımdır
Dünyaya doyamadan göçenlerin ardından şunları söyler:
Bu dünyada bir nesneye Yanar içim göynür özüm Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi
Yunus'un şiirleri haksızlığa ve sömürüye bir başkaldırıdır.
Şunlar ki çoktur malları
Gör nice oldu halleri
Sonucu bir gömlek giymiş Anında yoktur yenleri
Yunus'un dervişliği şairliğinden ayrılmaz. Dervişliğin ana ilkesi kendini bilmek ve kendini yenmektir. Dervişlik daha sonraları dünyadan elini eteğini çekmiş, her kadere boyun eğmiş insanlara maledilmiştir.
Dervişlik dedikleri Hırka ile taç değil Gönlünü derviş eden Hırkaya muhtaç değil
Yunus'a göre söz, kendini bilmenin sonucudur.
Sözünü bilen kişinin Yüzünü ak ede bir söz Sözü pişirip diyenin İşini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Balıla yağ ede bir söz
Yunus aşk der, dost der. O tepeden tırnağa aşıktır.
Aşkın aldı benden beni Bana seni gerek seni Ben yanarım dünü günü Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim Aşkın ile avunurum Bana seni gerek seni
Yunus bazen Tann'nm adaletinden şüphe eder; hem beni yaratırsın, hem yapacağımı da bilirsin, sonra da günahlarımı tartıp beni yakmak istersin, der.
Ben bana zulm eyledim ettim günah Neyledim nettim sana ey Padişah
Kıl gibi köprü gerersin geç diye
Gel seni sen duzağımdan seç diye
Ya düşer ya dayanır ya uçar
Kıl gibi köprüden adem mi geçer Kulların köprü yaparlar hayriçin Hayr budur kim geçerler seyriçin
Yunus'un yaşadığı yıllarda Molla Kasım diye biri varmış. Molla'ya, Yunus'un şiirlerini yazılı olarak getirmişler. Başlamış okumaya. Her okuduğu şiiri dine, şeriata aykırı bularak yakıyormuş. Binlercesini yaktıktan sonra, kalanını da suya atmaya başlamış. Derken bir şiirinde durmuş:
Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir
Molla Kasım bunu görür görmez Yunus'a boyun eğmiş ve yakmadığı, atmadığı şiirleri bir hazine gibi saklamış. Onun için şiirlerinden binlercesini göklerde melekler, binlercesini denizdeki balıklar, kalan binlercesini de insanlar söylermiş.
Yunus Emre hepimizin ortak değeridir. Anadilimiz Türkçeyi yüceltmiştir. Bizi birliğe, dirliğe ve barışa çağırmıştır. Onun şiirleri softalığa; ülkemizi ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyen çağdışı zihniyete, dinimizi siyasete ve ticarete alet etmeye kalkışanlara, Almanya müslümanlığını öne süren çıkarcılara karşı en büyük yanıttır.
O saf, içten, Tanrı ve insan aşkıyla dolu bir Anadolu müslümanıdır. Asırlar öncesinden bize selam yollamaktadır:
Biz dünyadan gider olduk Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua Kılanlara selam olsun
Selam olsun Yunus Emre'ye; barışa, dostluğa ve kardeşliğe...