Yine sığınmacı kavgası

Güncelleme Tarihi:

Yine sığınmacı kavgası
Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 2023 09:32

Avrupa Birliği (AB) kapılarına dayanan sığınmacıların üye ülkelere adil bir biçimde dağıtılması için reform sesleri yükselirken, Almanya’da sığınmacı tartışmaları da yeniden alevlendi.

Haberin Devamı

“SIĞINMACILARA hayır” diyen sağ popülist Almanya için Alternatif’e (AfD) son dönemlerde desteğin sistematik olarak artması ve yapılan kamuoyu yoklamalarına göre halkın yüzde 19’unun desteğini alarak yıllardır ‘halk partisi’ olarak bilinen SPD’yi nerdeyse sollayıp, daha doğrusu ‘sağlayıp’, CDU/CSU’nun ardından ‘en güçlü parti’ konumuna yükselmesi, sığınmacı kavgasını tetikledi.
Ana muhalefet CDU/CSU, bazı üye ülkelerin AB sınırları dışında ‘Sığınmacı Merkezleri-Kampları’ oluşturulmasını ve başvuruların oralarda yapılmasını ancak başvuruları kabul edilenlerin girmelerine izin verilmesini içeren planlarına sahip çıktı.
*
Almanya’da sığınmacı kavgası hiç de yeni değildir.
23 Mayıs 1949’da anayasanın kabulüyle resmen kurulan Federal Almanya Cumhuriyeti’ne 1970’li yıllarda iltica edenlerin sayısının artmaya başlaması üzerine tartışmalar da başladı.
Anayasanın “Siyasi nedenlerle kovuşturulanlar (takibata uğrayanlar) sığınma hakkına sahiptir” içerikli 16. maddesinin değiştirilmesi istendi.
Ancak ekonomik nedenlerle Almanya’ya gelip sığınma başvurusunda bulundukları belirlenenlere oturum ve çalışma izni verilmemesi, sınır dışı edilmeleri gibi yasal düzenlemeler getirilerek anayasaya dokunulmadı.
İki Almanya’nın 3 Ekim 1990’da resmen birleşmesi, Sovyetler Birliği’nin (SSCB) çökmesi ve Doğu Blok’un dağılması üzerine, 1990’lı yıllarda Almanya’ya sığınanların sayısının artması, anayasa değişikliğini yeniden gündeme getirdi.
1992 yılında 400 binden fazla kişi Almanya’ya sığınma başvurusunda bulundu.
Hoyerswerda, Rostock-Lichtenhagen, Lampertheim (Hessen) başta olmak üzere Almanya’nın çeşitli kesimlerinde sığınmacıların kaldıkları yurtlar ateşe verildi.
Yaşamını yitirenler oldu.
Ve dönemin CDU/CSU ile FDP’den oluşan koalisyon hükümeti, SPD’nin de desteğiyle Alman Anayasası’nda değişikliğe 26 Mayıs 1993 tarihinde onay verdi.
“Siyasi nedenlerle kovuşturulanlar sığınma hakkına sahiptir” ilkesinde değişiklik yapılmadı.
Ama AB üyesi bir ülkeden, Avrupa İnsan Hak ve Özgürlüklerinin Korunması Hakkı Sözleşmesi’nin uygulandığı ülkeler ile ‘güvenli üçüncü ülkelerden’ geleceklere sığınma hakkı verilmesi kapısı kapatıldı.

Haberin Devamı

MERKEL KAPILARI AÇTI
Tabii buna rağmen Almanya’ya sığınmacı akını durmadı.
Afganistan, Pakistan, Irak ve Suriye’deki iç savaştan kaçanlar başta olmak üzere dünyanın çeşitli kesimlerinden Almanya’ya gelen sığınmacı sayısı artarak devam etti.
2015 yılında Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Avusturya sınırlarını sığınmacılara tamamen kapatırken, dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Wir schaffen das” (Başarırız, beceririz, üstesinden geliriz) diyerek Almanya’nın kapılarını hayatta kalabilmek için yollara düşen sığınmacılara sonuna kadar açtı.
Farklı kesimlerden yoğun eleştiri ve tepkiler gelmesine rağmen geri adım atmadı ve hem Almanya’nın hem de AB’nin prestijini kurtardı.

Haberin Devamı

İNGİLTERE RUANDA İLE ANLAŞTI
Ama diğer AB ülkelerinde de olduğu gibi Almanya’da da sığınmacı tartışmaları hiç bitmedi.
Özellikle aşırı sağcı partiler başta Fransa, Hollanda, İsveç, Danimarka, Avusturya ve Polonya olmak üzere AB ülkelerinde sığınmacı karşıtı politikalarla oy avcılığı yapmayı sürdürdü.
AB’yi terk eden İngiltere, kısa bir süre önce Afrika ülkesi Ruanda ile ‘Göç Kampları’ kurulması konusunda anlaştı.
İngiltere’ye gelen sığınmacıların Ruanda’daki ‘Göç Kampları’na gönderilmesi, sığınma işlemlerinin orada yapılması ve başvuruları reddedilenlerin sınır dışı edilmeleri veya orada kalmaları kararlaştırıldı.

AVUSTURYA’NIN ÖNERİSİ...
Danimarka Parlamentosu da AB sınırları dışında ‘Sığınmacı Merkezleri-Kampları’ kurulmasına ve başvuruların orada değerlendirilmesine onay verdi.
Avusturya da Danimarka’nın örnek alınıp tüm üye ülkeler için geçerli olmak üzere AB sınırları dışında ‘Sığınmacı Merkezleri-Kampları’ kurulmasında ısrar etmektedir.
Komşu ülke Avusturya’nın bu önerisi, Almanya’da sağ popülist AfD’nin işine gelmektedir.
CDU/CSU da buna sıcak bakmaktadır.
Hatta CDU/CSU’lu bazı politikacılar, Alman makamlara sığınma başvurusunda bulunanlara yapılan parasal (sosyal) yardımların azaltılmasını bile talep etmektedir.
Avrupa Halk Partisi’nin (EVP) CSU’lu lideri Manfred Weber, “Avrupa’ya kimin geleceğine kaçak göçmen getiren şebekeler değil, devlet kendisi karar vermelidir” diyerek tam da aşırı sağcıların dilini kullanmaktadır.
Bu yöndeki öneriler, tartışmalar ve söylemler de hiç şüphesiz ilk etapta AfD’nin işine yaramaktadır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!