Güncelleme Tarihi:
Bir dönem CDU ile ‘kardeş parti’ CSU’nun ortaklaşa oluşturdukları Federal Meclis Grubu’nun başkanlığını yapan Friedrich Merz, adaylığını ilan etti.
Federal Sağlık Bakanı Jens Spahn, “Ben de adayım” dedi.
Saarland Eyalet Başbakanlığını bırakıp bu yıl şubat ayında CDU Genel Sekreteri olarak göreve başlayan Annegret Kramp-Karrenbauer, “Ben de varım” dedi.
*
Evet...
Üç aday arasında ciddi bir yarış başladı.
Üç adayın da gündeminde sığınmacı, göç ve uyum politikası var.
Hem de ağırlıklı olarak.
Friedrich Merz, Alman Anayasası’nın 16. maddesinde yer alan ‘siyasi nedenlerle kavuşturulanlar sığınma hakkına sahiptir’ temel ilkesinin yeniden tartışmaya açılmasında ısrar ediyor.
Jens Spahn, aralık ayında yapılacak kurultayda BM Göç Sözleşmesi’nin oylamaya sunulmasını öneriyor.
Annegret Kramp-Karrenbauer, “Çifte pasaport konsepti, ancak uyumu engellemeye hizmet etmiyorsa işler” diyerek, genel başkan seçilmesi halinde Çifte Vatandaşlık Yasası’nda değişiklik yapılarak, çifte vatandaşlık yolunun kapatılması için gereken adımları atacağını söylüyor.
Özellikle de Türkiye kökenlilerin Ankara tarafından yönlendirildiğini söylüyor.
Yani üç aday da sığınmacı, göç ve uyum politikasını ön plana çıkararak ‘oy avcılığı’ yapıyor.
*
Almanya’da 1913’ten beri geçerli olan kan bağına (ius sanguinis) dayalı vatandaşlık yerine, doğulan yere (ius soli) dayalı vatandaşlık hakkı 1 Ocak 2000’de, Gerhard Schröder’in başbakanlığı döneminde SPD ile Yeşiller koalisyonu tarafından hayata geçirildi.
Tasarıda belirli bir süre Almanya’da yaşamış olma koşuluyla ‘isteyen herkese çifte vatandaşlık’ hakkı yer aldığı halde, CDU ve CSU’nun karşı çıkması yüzünden bu gerçekleşmedi.
CSU Bavyera’da CDU da diğer eyaletlerde “Çift pasaporta hayır” kampanyaları başlattı.
1999 yılı şubat ayında Hessen’de yapılan Eyalet Parlamentosu seçimleri öncesi CDU’nun Başbakan adayı Roland Koch, “Çifte vatandaşlığa hayır” diyerek yollara düştü.
Başta Frankfurt ve Wiesbaden olmak üzere Hessen Eyaleti’nin çeşitli kesimlerinde kent merkezlerine stantlar kurularak çifte vatandaşlığa karşı imza kampanyaları sürdürüldü.
“Türklere karşı nerede imza atılıyor?” diyenler bu standlara koştu.
İşte yaklaşık 20 yıl sonra CDU yine ‘çifte vatandaşlık’ tartışmalarını gündeme taşıdı.
*
Almanya’da kaç kişinin çifte vatandaş statüsüne sahip olduğuna dair somut veriler bulunmamaktadır.
Federal İstatistik Dairesi’nin 2016 yılı verilerine göre Almanya’da 1 milyon 870 bin ‘çifte vatandaş’ yaşamaktadır.
Ancak 2011 yılında bu rakamın 4 milyon 260 bin olduğu göz önünde bulundurulursa, bu verinin çok da gerçek olmadığı açık şekilde görülür.
2011 yılı verilerine göre 712 bin Rus, 686 bin Polonyalı, 530 bin Türk, 479 bin Kazakistanlı, 185 bin Romanyalı, 154 bin İtalyan, 120 bin Yunanlı, 69 bin Amerikalı, ‘çifte vatandaş’ statüsündedir.
Aynı verilere göre çifte vatandaşların çok büyük bir bölümü AB ülkelerinden gelmektedir.
Yani geçerli anlaşmalara ve karşılıklı sözleşmelere göre AB ülkelerinden gelenlerin çifte vatandaşlıklarının iptali söz konusu değildir.
Kaldı ki, Alman yasalarına göre Rusya’dan, Kazakistan’dan gelen ve “Biz Alman kökenliyiz” diyenlerin iki vatandaşlıktan birini tercih etmeleri gibi bir yasal düzenleme de mümkün olmayacaktır.
Aynı durum ülkelerinin yasalarına göre vatandaşlıktan atılamadıkları için Afganistan, Tunus, Fas, İran gibi ülkelerden gelenler için de geçerlidir.
Kaldı ki, aynı zamanda başka ülkelerin de vatandaşı olan yüz binlerce ‘asıl Alman vatandaşı’ vardır.
Bunu Annegret Kramp-Karrenbauer de bilmektedir.
Hem de bal gibi.
Almanya, 28 AB ülkesinin yanı sıra İsviçre ve Norveç başta olmak üzere ABD, Güney Kore, Japonya, İsrail, Ekvator, Brezilya, Bolivya, Arjantin de dahil 58 ülkeden gelenlere ‘çifte vatandaşlık’ hakkı tanımaktadır.
Belli ki, hedef kitle Almanya’da yaşayan Türk kökenlilerdir.
Alman Anayası’nın 3. maddesinde, “Tüm insanlar yasa önünde eşittir” denilmektedir.
Bütün CDU’lu, CSU’lu politikacılar da bunu bal gibi bilmektedir.
O halde, “Kendi Anayasa’nıza birazcık saygı” diyoruz.
Ve, “Çifte vatandaşlığı, kökenine bakılmaksızın herkes için yasaklamaya var mısınız?” diyoruz.
Tabii Almanya’da politikacıların buna cesaret edemeyeceklerini de biliyoruz.