Güncelleme Tarihi:
Buna kolayca yanaşmayacağı anlaşılan Almanya’yı gelecekte, bu konuda bir çok hukuki dava bekliyor. Ta ki Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) şubat ayındaki kararını göz önüne alıncaya kadar...
Bir zamanlar SPD’nin “oy hakkı” için verdiği sözler de tutulması beklenen vaatler arasında. SPD bu konuda Türkleri hayal kırıklığına uğrattı. Ama bu partiye bir şans daha vermek gerekiyor.
Diğer AB ülkelerindekine benzer “çifte vatandaşlık” hakkı, Türklerin beklentisi içinde yer alıyor...
Almanya bu konuda, kıta içinde “en ilkel” uygulamayı yapan ülke konumunda... Bir AB ülkesine yakışmıyor.
***
Bir de insani bazı durumlar var.
Heidelberg’de avukatlık yapan Mehmet Kılıç hatırlattı.
Almanya aile birleşiminde, yurt dışından gelecek eşin “basit derecede” Almanca bilme koşulunu 28 Ağustos 2007 tarihinde koydu. Halbuki bu koşul, AB ülkeleri ve bazı ayrıcalıklı ülkelerden gelenler için aranmıyor.
Alman Dışişleri Bakanlığı, 10 Haziran 2009 tarihinde yayınladığı ve dış temsilciklere gönderdiği bilgi notunda, reşit olmayan çocukların aile birleşimi söz konusu ise, dil bilgisi zorunluluğunun aranmayacağını belirtti. Bu durumda, anayasanın aileyi koruyan 6’ncı maddesi geçerli olacak.
Ama aynı bilgilendirme notunda, hamileliğin bir hastalık olmadığına da vurgu yapılıyor.
2005 yılından önceki Yabancılar Yasası, evlilik birliğinden bir çocuk olması veya “beklenmesi” (yani hamilelik) durumunda, bu durumun “giderilmesi gereken insani bir zor durum” (Härtefall) olduğunu kabul etmişti.
Yeni yasal düzenlemenin söylemek istediği ise şu: “Çocuk henüz doğmadığı sürece, sağ doğmama ihtimali gözönüne alınarak, aile birleşimine engel olunmalıdır”.
Avukat Kılıç’ın notunda, çocuğunu babasının yanında doğuramama sıkıntısı içine giren genç annelerin, erken doğum ve ya düşük yaptıkları da vurgulanıyor. “Hamilelik tabii ki bir hastalık değildir; ancak hamileliği ‘giderilmesi gereken insani bir zor durum’ olarak görmeyen zihniyetin ‘hasta’ olduğu açıktır” ifadesine yer veriliyor.
***
Maalesef, diğer Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımızda yabancılara yönelik çeşitli uygulamalarda Almanya’nın “sınıfta kaldığını”, bu ülkelerin çok gerisinden geldiğini görüyoruz.
Tabi ki bu durum, bu ülkede yaşayan milyonlarca vatandaşımızı doğrudan etkiliyor.
Ekim’de iş başına gelecek olan hükümetin bu konulara daha “insani” duygularla bakmasını ümit ediyoruz.