Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraflar: dpa
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 2021 10:04
Dünya genelinde şimdiye kadar 131 milyon kişiye Kovid-19 tanısı konuldu. 2 milyon 850 bin kişi yaşamını yitirdi. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 555 bin, Brezilya’da 331 bin, Hindistan’da 165 bin, İngiltere’de 127 bin, İtalya’da 111 bin, Fransa’da 97 bin, İspanya’da 76 bin, Polonya’da 55 bin kişi Kovid-19 belası yüzünden canından oldu.
ALMANYA’da da şimdiye kadar vaka sayısı 4 milyon 820 bine ulaşırken, 77 binden fazla insan yaşamını yitirdi.
Böyle olduğu halde, Kovid-19’a karşı mücadelede başarılı olabilmek için hükümetin aldığı önlemleri ve hayata geçirdiği kısıtlamaları protesto etmek için geçen hafta sonu Almanya’nın çeşitli kesimlerinde gösteriler düzenlendi.
Bu gösterilerin öncülüğünü de daha önceki aylar ve haftalarda da olduğu gibi yine ‘Aykırı Düşünenler’ ile Almanya Federal Cumhuriyeti’ni tanımayan ‘
İmparatorluk Vatandaşları’ yaptı.
Aşırı sağcı çevreler ile Federal Meclis’te ana muhalefet konumundaki sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) yandaşları da onlara destek verdi.
Geçen cumartesi günü
Baden Württemberg Eyaleti’nin başkenti
Stuttgart’ta ‘özgürlük istiyoruz’ sloganıyla düzenlenen protesto gösterilerine 15 binden fazla kişi katıldı.
Ama daha önceki haftalarda olduğu gibi yine kurallara kulak asılmadı.
Göstericilerin çoğunda maske yoktu.
Herkes el ele, kol kola, yan yana yürüdü.
Mesafe kuralları ayaklar altına alındı.
Olay çıkmasına meydan vermemek için görevli polisler kuralların istismar edilmesine göz yumdu.
Bazı göstericiler görevlerini yapan kameramanlara, fotoğrafçılara ve gazetecilere saldırdı.
Polis olup bitenleri görmezden geldi.
Evet…
‘Özgürlük istiyoruz’ diyerek sokaklara dökülen göstericiler, kendileri gibi düşünmeyenlerin özgürlüklerini ayaklar altına aldılar.
Hem de Kovid-19 belasının daha da artarak başkalarının yaşamlarını tehlikeye düşürdüklerini bile bile.
*
Evet...
Alman Anayasası’nda büyük harflerle yazılı özgürlük, herkes tarafından kararlı bir biçimde savunulmalıdır.
Hem de sonuna kadar.
Ancak insanların ‘yaşam özgürlüğü’ de hiçbir zaman gözardı edilmemelidir.
Tehlikeye atılmamalıdır.
İşte bu nedenle “Başkalarının yaşam özgürlüğüne saygı gösterin!” diyoruz.
“Benim yaşam özgürlüğüme saygı gösterin!” diyorum.
Yalnız Almanya’da değil, İngiltere’de, Fransa’da, Avusturya’da, Romanya’da, Hollanda’da, İsveç’te, Danimarka’da ve daha başka Avrupa ülkelerinde de kısıtlamaları protesto etmek için gösteriler düzenlendi.
Vaka sayısının son dönemlerde günde 60 binin üzerine çıkması üzerine Fransız hükümeti kısıtlamaları katılaştırdı.
Ancak ‘bireysel özgürlükçüler’ kuralları dinlemedi.
Yasak olmasına rağmen gizli ve kaçak parti düzenleyenler oldu.
Maske ve mesafe kuralları ayaklar altına alındı.
Ülkenin çeşitli kentlerinde kısıtlamalar protesto edildi.
Düzenlenen gösterilere katılanlar kuralları iplemedi.
Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da, Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’de ve Osijek, Split, Dubrovnik kentlerinde maske takmadan, mesafeye riayet etmeden sokaklara dökülen göstericiler, kısıtlamaları ‘zalimlik’ olarak nitelediler.
Ama başkalarının ‘yaşam özgürlüklerini’ tehlikeye sokarak asıl zalimliği kendilerinin yaptığını hiç düşünmediler.
Kovid-19 belasının hâlâ kasıp kavurduğu İngiltere’de de öyle.
Binlerce kişi başkent Londra’daki ünlü ‘Hyde Park’ta bir araya gelerek maske ve mesafe kurallarını hiçe sayıp kısıtlamaları protesto etti.
Kendileri için ‘özgürlük’ isteyen İngiliz göstericiler de başkalarının ‘yaşam özgürlüklerini’ hiçe saydılar.
Evet…
“Bireysel özgürlüklere sonuna kadar EVET-YES-JA, ama başkalarının yaşam özgürlüğünün hiçe sayılmasına ve onların yaşam özgürlüğüne saygı gösterilmemesine de sonuna kadar HAYIR-NO-NEIN” diyorum, diyoruz.