Güncelleme Tarihi:
Almanya’nın Batı’sında halkın yüzde 28’i, eski Doğu Almanya sınırları içinde oluşturulan yeni eyaletlerde yaşayanların yüzde 45’i böyle düşünüyor.
Aynı ankete göre, Almanların yüzde 28’i de Almanya’daki demokratik sistemin ‘temelden değiştirilmesi’ görüşünü paylaşıyor.
Tabii bu yöndeki gelişmeler de aşırı sağcıların güçlenmesini tetikliyor.
Toplumdaki bazı grupların radikalleşmesini de.
*
Nitekim buna dünyayı kasıp kavuran Kovid-19 döneminde Almanya’da da tanık olduk.
Hükümetin aldığı katı önlemlere ve aşı zorunluluğuna karşı çıkan ‘Querdenker’ (Aykırı Düşünenler), başkent Berlin’de düzenlenen bir gösteri sırasında Federal Meclis’e zorla girerek işgal etmeyi bile denediler.
Bu gösterilere ‘Reichsbürger’ (İmparatorluk Vatandaşları) da tam destek verdi.
Hem de ellerinde ‘siyah-kırmızı-altın sarısı’ renkli Almanya Federal Cumhuriyeti bayraklarıyla değil, ‘siyah-beyaz-kırmızı’ renkli ‘Reich’ (İmparatorluk) bayraklarıyla.
Resmi raporlara göre 1980 yılından beri Almanya’da faaliyet gösteren ve sayıları 21 bini bulan ‘İmparatorluk Vatandaşları’ hareketi üyeleri, Anayasa’nın 23 Mayıs 1949 tarihinde kabulüyle resmen kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti’ni tanımıyorlar.
Almanya Federal Cumhuriyeti’nin meşru ve egemen bir devlet olduğunu da kabul etmiyorlar.
Almanya’nın hâlâ Alman İmparatorluğu’nun 1937 yılındaki sınırlarına sahip olduğunu savunuyorlar.
Alman hükümetini de, Alman resmi makamlarını da tanımıyorlar.
YILLARCA GÖZ YUMULDU
Kendilerinin düzenledikleri ‘İmparatorluk kimlikleri’, ‘İmparatorluk pasaportları’, ‘İmparatorluk ehliyetleri’ var.
Vergi ödemeyi reddediyorlar.
Anayasal düzeni reddediyorlar.
Bunlar yıllardır Federal Anayasa Koruma Teşkilatı’nın raporlarında yer almaktadır.
Böyle olduğu halde yıllarca bunlara göz yumulmuştur.
Soylu bir aileden gelen ve ‘sosyete emlakçısı’ olarak tanınan Prens 13’üncü Heinrich Reuss öncülüğünde darbe planları yaptığı ihbarı üzerine, Alman emniyet birimleri harekete geçerek 2022 yılı Aralık ayında 16 eyaletin 11’inde baskınlar düzenleyerek 27 kişiyi gözaltına aldı.
Aralarında sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) mensubu eski bir Federal Meclis milletvekilinin de bulunduğu zanlılar hakkında Federal Başsavcılık kısa bir süre önce dava açtı.
*
İşte bu günlerde Almanya yine bir ‘politik skandal’la çalkalanıyor.
Alman Nazilerin 1942 yılında Yahudileri yok etme planlarını ele aldıkları ‘Wannsee Konferansı’nın yapıldığı villaya yakın bir yerde Potsdam civarında bir başka villada, geçen yıl kasım ayında aşırı sağcıların Almanya’da yaşayan Alman pasaportu olanlar da dahil milyonlarca göçmen kökenlilinin ülkeden nasıl kovulabileceğini görüşmek için bir toplantı yaptıkları ortaya çıktı.
Hem de milyonlarca göçmen kökenliyi kovma.
83.4 milyon nüfuslu Almanya’da çoğu Alman pasaportlu 25 milyona yakın göçmen kökenliyi nasıl kovacaklarsa?
Toplum araştırmaları yapan ‘Correctiv’e dayanılarak yayımlanan haberlere göre, bu toplantılara Saksonya-Anhalt AfD Meclis Grubu Başkanı Ulrich Siegmund, AfD Federal Meclis milletvekili Gerrit Huy ve parti lideri Alice Weidel’in özel danışmanı olan eski Federal Meclis milletvekili Roland Hartwig de katıldı.
Tabii bu gelişme üzerine gözler AfD’ye çevrildi.
PARTİ YASAKLAMAK KOLAY DEĞİL
AfD, her ne kadar bu ‘şahısların’ bu toplantı veya toplantılara parti adına katılmadığını açıklasa da, kuruluşundan beri ırkçı bir tutum sergileyen ve Almanya’nın Saksonya, Saksonya Anhalt, Thüringen eyaletlerinde faaliyetleri Eyalet Anayasa Koruma Teşkilatları tarafından izlenen AfD’nin yasaklanması yeniden gündeme geldi.
Almanya’da iç istihbarattan sorumlu Federal Anayasa Koruma Teşkilatı da, Eyalet Anayasa Koruma Teşkilatları da AfD’nin demokrasiyi, demokratik hukuk devletini devre dışı bırakmayı hedefleyen politik faaliyetlerde bulunduğu görüşündedir.
Ama Almanya’da parti yasaklamak kolay değildir.
1949 yılında kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti’nin tarihinde şimdiye kadar 1952 yılında Nazilerin Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin (NSDAP) uzantısı aşırı milliyetçi Sosyalist İmparatorluk Partisi (SRP) ile 1956 yılında Stalinci Almanya Komünist Partisi (KPD) yasaklanmıştır.
“Anayasa düşmanı hedefler peşinde” görüşünde birleşildiği halde, Federal Anayasa Mahkemesi, “Demokrasiyi devre dışı bırakma gücüne sahip değil” diyerek Federal Meclis, Eyaletler Meclisi ve Federal Hükumet’in 2017 yılında aşırı milliyetçi Almanya Nasyonal Demokrat Parti’nin (NPD) yasaklanması talebini geri çevirmiştir.
*
Sağ popülist AfD, şu anda Almanya genelinde CDU/CSU’nun ardından ‘ikinci güçlü parti’ konumundadır.
Doğu’daki Brandenburg, Saksonya, Saksonya Anhalt ve Thüringen eyaletlerinde ise ‘en güçlü parti’ konumunda.
Yasaklanması için dava açılması ve sürdürülecek tartışmalar AfD’nin işine yarayacaktır.
Çünkü böyle bir davanın sonuçlandırılması aylar, belki de yıllar alacaktır.
Haziran ayında Avrupa Parlamentosu, eylül ayında da Brandenburg, Saksonya ve Thüringen’de eyalet seçimleri yapılacaktır.
Yasaklama davası açılması halinde ‘tepki oyları’ daha fazla artacak ve AfD daha da güçlenecektir.
Tabii özgürlükçü, demokratik hukuk devletinde herkes yasalara saygı göstermelidir.
Partiler de...
Ama halkın beklentisi ve yaklaşımı da gözardı edilmemelidir.