Yaralar tezi iki yüzlülük

Güncelleme Tarihi:

Yaralar tezi iki yüzlülük
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 16, 2012 11:20

ARD’de Sandra Maischberger’in sunuculuğunu yaptığı ‘Menschen bei Maischberger’ adlı haftalık siyasi talk şovda bu hafta, sünnet yasağı tartışıldı. Programda, çocuk sağlığı üzerinden yasak kararını iki yüzlülük olarak değerlendiren Bilkay Öney, “Ne yani, Müslümanlar ve Yahudiler çocuklarına değer vermiyor mu” diye sordu.

Haberin Devamı

PROGRAMA, Almanya Museviler Merkez Konseyi Başkanı Dieter Graumann, Baden- Württemberg Eyaleti Uyum Bakanı Bilkay Öney, kadın sünnetine karşı mücadele eden Christa Müller, sosyolog Necla Kelek, Dr. Sebastian Işık ve Dr. Wolfgang Bühmann konuşmacı olarak katıldı.

Graumann, sünnetle ilgili tartışmalarının cemaatlerinde endişeye yol açtığını söyledi. Graumann, Köln Eyalet Mahkemesi’nin sünnet kararının Alman Ceza Hukuku’na eklenmesi halinde Musevilerin Almanya’da yaşamalarının imkansızlaşacağını belirtti. Graumann, “Sünnet tartışması Musevilere yönelik önyargıların ve klişelerin yeniden alevlenmelerinin de sebebi. Museviler açısından sünnet vazgeçilmez bir olgu. Çocuklarımızın sağlıklarını dinimiz yüzünden ihmal ettiğimiz kabul edilebilir suçlama değil. Bu yüzden yasal düzenlemelerin bir an önce kesinleşmesini istiyoruz. Müslümanları da bu konuda tüm gücümle destekliyorum” dedi.

Olumsuz örnek olmayalım
Baden Württemberg Eyaleti Uyum Bakanı Bilkay Öney, ‘çocukların sağlığı’ gerekçe gösterilerek sünnetin yasaklanmasının inandırıcı olmadığını söyledi. Öney, “Çocukların sağlıklarının muhafaza edilmesi argümanını riyakarca buluyorum. Sanki Müslümanlar ve Museviler çocuklarının sağlıklarına değer vermiyor. Bu itham terbiyesizlikten başka bir şey değil. Ayrıca Almanya’nın dünyada sünneti yasaklayan tek ülke olmasını da istemiyorum, çünkü böylece din özgürlüğüne doğrudan müdahale edilmiş olunur. Sünnetin kadın sünnetiyle kıyaslanmasını da anlayamıyorum. Çünkü erkeklerin cinsel organı sünnet sonrası işlevini yitirmiyor” diye konuştu.

Anayasa’ya uyulsun
Kadın sünnetine karşı mücadele eden Christa Müller, erkek çocukların Almanya’da dini sebeplerden dolayı sünnet edilmelerine izin verilmesini facia olarak değerlendirdi. Böylece kızların sünnet edilmesini mahkeme yoluyla talep edenlerin sayılarının artacağından endişe duyduğunu belirten Müller, “Sünnetin yasaklandığını ilk duyduğumda mutlu oldum. Fiziksel özgürlük Almanya’da temel bir anayasal hak ve din özgürlüğü ile velilik haklarının üstünde görülüyor” dedi.

Tüm ayrıntılarıyla tartışılsın
Sosyolog Necla Kelek, yeğenlerinin Türkiye’de sünnet edilme sürecini konu alan ‘Kaybolmuş Oğlanlar-Türk Müslüman Erkeklerin Kurtarılmasına Çağrı’ adlı kitabından örnekler verdi. Kelek, “Verilen kararı (mahkeme kararı) cesur buluyorum. Karar halk adına verildi, dinler adına değil. Bence sünnet darptır, çünkü müdahale çocuklar üstünde travmatik etkiler bırakabilir. Yanı sıra sünnetin toplumsal memnuniyeti doyurmak için yapıldığını düşünüyorum. Yapılan düğünler çocuklar için değil, yetişkinlerin eğlencesi için yapılıyor. Bu yüzden Sünnetin ayrıntılı şekilde tartışılması taraftarıyım” dedi.

Sünnet temizliktir
Hamburg’da 35 yıldır Müslüman, Musevi ve Hıristiyan erkek çocuklarını sünnet eden Dr. Sebastian Işık, dini nedenle sünnetin, sağlık açısından da yararlı olduğunu söyledi. Ürolog Dr. Wolfgang Bühmann, sağlık sebepleri dışında erkek çocuklarını sünnet etmediğini belirtti.

Sünnet suç sayılmasın
TÜRK-Alman Forumu (DTF), Din İşleri Çalışma Grubu’nda bir toplantı düzenledi. Toplantıda, erkek çocuklarının dini nedenlerden dolayı sünnet edilmesinin Alman Ceza Kanunu’nu kapsamında suç olarak değerlendirilmemesi gerektiği sonucuna varıldı. CDU NRW Teşkilatı Yönetim Kurulu üyesi ve DTF Başkan Yardımcısı Cemile Giousouf, toplantıda alınan sonuçları değerlendirdi.

Köln mahkemesinin sünneti darp suçu kabul ettiğini belirten Giousouf, “Sünnetin Müslümanlar ve Museviler açısından uzun yıllara dayanan bir gelenekten ziyade, dinlerinin önemli bir parçası olduğunun farkındayız. Köln’deki mahkemenin bu denli önem verilen dini bir unsura müdahale etmesi sosyolojik açıdan olduğu gibi, etnik açıdan da göz ardı edilemeyecek hasarlara yol açtığını hatırlatmak isteriz. Bu sebeplerden dolayı DTF olarak, Köln’de kişilere özgü verilen bir kararın federal çapta düzeltilmesi için atılımların bir an önce başlatılmasını talep ediyoruz” dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!