Wulff’un tezleri, çarpıtılmış, ön yargılı bilgiler

HAMAS’ın 7 Ekim’de İsrail’de sivillere saldırmasının ardından Gazze abluka altına alındı. İsrail 49 gün boyunca Gazzeyi ağır bir bombardıman altına aldı. Büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan ölenlerin sayısı 15 bini geçti. İsrail Gazze’yi bombaladıkça, dünyanın her yerinde sivil toplum örgütleri harekete geçti. İsrail’e tepkiler çığ gibi büyürken, birçok Avrupa ülkesinde ‘Filistin’le Dayanışma’ gösterileri düzenlendi. Almanya’nın başkenti Berlin olmak üzerin birçok kentinde de bu gösteriler gerçekleştirildi. Ancak gösteriler arttıkça, Müslümanlara yönelik tepkiler de artmaya başladı. İsrail’le dayanışma gösterilerine izin verilirken, ‘Filistin’le Dayanışma’ gösterileri yasaklandı. Yaklaşık 6 milyon Yahudi’nin katledildiği Almanya’da Yahudi düşmanlığı ve Yahudi nefreti, Müslümanların ve İslam’ın üzerine yıkılmaya başlandı.

WULFF ÇITAYI YÜKSELTTİ
Bazı medya kuruluşları taraflı yayınlarıyla Müslümanları antisemitizm konusunda zan altında bırakmaya çalıştı. Bazı kanaat önderleri ve bazı siyasiler ise birbiri ardına Müslümanları uyarmaya başladı. Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Müslüman örgütlerini antisemitizme karşı daha açık tavır sergilemeye çağırdı. Feaser, “Cuma namazlarında, cemaatlerinde ya da kendi sosyal medya kanallarında Yahudi ve İsrail düşmanlığına karşı daha yüksek bir ses tonuyla ve net bir şekilde konuşmak Almanya’daki büyük İslam derneklerinin de sorumluluğudur” dedi. Almanya eski Sağlık Bakanı Jens Spahn, antisemitizmin Almanya’ya İslam coğrafyasından ithal edildiğini ileri sürdü. Cumhurbaşkanlığı döneminde “İslam Almanya’ya aittir” diyerek Müslümanların sempatisini kazanan Almanya Uyum Konseyi Başkanı Christian Wulff, geçtiğimiz günlerde düzenlenen Alman İslam Konferansı’nda yaptığı konuşmada çıtayı yükseltti. Hz. Muhammed döneminden bahseden Wulff, İslam’da Yahudi düşmanlığının bu tarihlerde başladığını ileri sürdü. Wulff, “Antisemitizmle mücadele etmemiz gerektiği kadar antisemitizmin ithal edilmesini de önlemeliyiz” dedi.

‘ÇARPITILMIŞ BİLGİLER’
Hürriyet’e konuşan İslam Konseyi Başkanı Burhan Kesici, Wulff’un, antisemitizmi İslam’ın ilk dönemlere dayandırdığı konuşmasına tepki gösterdi: “Tamamen yanlış kaynak ve bilgiye dayanarak yapılmış talihsiz bir açıklama. İslam, antisemitik bir din değildir. Orta Çağ’da Avrupa’da büyüyen Yahudi nefretinden kaçan Yahudiler, Osmanlı’ya sığınmışlardır. Wulff’un açılış konuşmasında söyledikleri çarpıtılmış bilgiler. Sayın Wulff’un iddiası, İslami kaynakların şüpheli, ön yargılı ve çarpıtılmış bir okumasına dayanmaktadır. Ne İslam teolojisi ne de İslam tarihi, sözde İslami antisemitizm çıkarımında bulunmak için kullanılamaz. Zira bu, İslam’ın insanlığa bakışıyla açık bir tezat teşkil etmektedir. Günümüzde kutsal kitaplarda yer alan inanan halkların hikâyelerine ilişkin bazı pasajların giderek artan bir şekilde antisemitik bir şekilde okunması ve araçsallaştırılması, yeni bir olgudur.”

‘FAYDASINI GÖRDÜK AMA...’
Almanya’da 2006’dan bu yana yapılan İslam Konferansı’nın artık Müslümanları çok da temsil etmediğini ifade eden Kesici, bu konuda ise şunları söyledi: “Bu haliyle Müslümanların benimsediği bir oluşum değil. Büyük Müslüman çatı kuruluşları yerine konferansa davet edilen katılımcılar, pasif dinleyici olarak yer alıyor. Müslüman cemaatleri sert şekilde eleştiren bazı kişi veya gruplar ise konferansta panelist olarak katılıyor. Bu, Müslümanların yeniden mahkûm edilmesi ve kendilerini savunmak zorunda bırakılmalarıdır. Son olaylardan sonra Müslümanlar genel bir zan altında bırakılıyor. Hamas’ın sivillere yönelik saldırılarını kınamalarına rağmen sürekli olarak Müslümanlardan açıklama bekleniyor. Müslümanlar, şiddete son verilmesi için çağrıda bulundukları halde eleştirilerin hedef oldu, hatta tehdide varan açıklamalarla karşılaştı. Bu yapıcı değil, biz burada kalıcıyız, buralıyız ve uzun vadeli olarak burada bir arada yaşayacağız, bu tutumun getirisi yok.”
Burhan Kesici, “Bu haliyle İslam Konferansı’nın sonu gelir mi?” sorusuna ise şu cevabı verdi: “Almanya’da yaşayan Müslümanlar olarak İslam Konferansı’nın geçtiğimiz yıllarda faydasını gördük. Örneğin; din dersleri ve akademik alanda, teoloji öğrenimi gibi alanlarda. Ancak son dönemlerde bağlamından kopartıldı. Davet edilen Müslüman temsilciler zaten genelde pasif katılımcı durumda. Yine de İslam Konferansı’nın olumlu taraflarına bakmaya çalışıyoruz.”

DİTİB HEDEF TAHTASI OLDU
Almanya’da yaşayan Müslümanların en büyük çatı kuruluşlarından Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) de 7 Ekim’den sonra hedef tahtası haline geldi. Hamas’ın saldırıları ile Orta Doğu’daki sivil ölümlerini kınayan açıklamalarına rağmen DİTİB camileri son 1.5 ayda 50 kadar tehdit, nefret söylemi ve saldırı ile karşı karşıya kaldı. Birebir görüştükleri siyasetçilerin kendilerine teşekkür ettiğini belirten DİTİB yetkilileri, aynı kişilerin kamuoyu ve medyada kendilerini haksız biçimde eleştirdiklerinden yakındı.