Ahmet Külahçı / Fotoğraf: dpa
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 10, 2019 11:28
Willy Brandt. 23 Mayıs 1949 tarihinde anayasanın kabulüyle resmen kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti’nin Sosyal Demokrat Partili (SPD) ilk başbakanı (1969-1974). 28 Eylül 1969’da yapılan genel seçim öncesi ‘Mehr Demokratie wagen!’ (Daha fazla demokrasi cüreti) sloganıyla yoğun bir kampanya sürdürdü. SPD, toplam oyların yüzde 46.1’iyle seçimlerden en güçlü parti olarak çıktı.
HIRİSTİYAN Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) yüzde 42.6 ve Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 5.8 oy aldı.
SPD’nin o dönemlerdeki Genel Başkanı
Willy Brandt, FDP ile ortaklık ederek başbakanlık koltuğuna oturdu.
SPD’nin ‘anıt adamı’ olarak bilinen Brandt, tam bir barış adamıydı.
Özgürlük adamıydı.
Sosyal adalet, hukuk devleti sevdalısıydı.
1967 yılında üstlendiği Berlin’de hükümet eden Belediye Başkanlığı (Eyalet Başbakanı) döneminde 1961 yılında Batılıların ‘utanç duvarı’, Doğuluların ‘faşizme geçit yok duvarı’ olarak niteledikleri ‘Berlin duvarı’ örüldü.
Başbakanlığı döneminde Brandt bu ‘utanç duvarı’nın yıkılması için çok çaba gösterdi.
1990’lı yıllarda dağılan Sovyetler Birliği ve diğer Doğu Blok ülkeleriyle 1970’lerde Moskova-Varşova Sözleşmelerini imzaladı.
Hayata geçirdiği ‘Ostpolitik’ (Doğu politikası) ile yıllar sonra iki
Almanya’nın birleşmesinin temelini attı.
1992 yılında yaşamını yitirmeden önce, 1989 yılında duvarların yıkılışını ve 3 Ekim 1990’da da iki Almanya’nın birleşmesini görüp, hayatının en büyük sevinçlerinden birini yaşadı.
Ancak Willy Brandt’ın başbakanlığını eski Doğu Almanya olarak bilinen Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) bitirdi.
Özel danışmanlarından Günter Guillaume’un Doğu Almanya adına yıllarca casusluk yaptığı saptanınca, Brandt, Mayıs 1974’te istifa etmek zorunda kaldı.
*
Evet, Willy Brandt’ı iktidara taşıyan ‘Mehr Demokratie wagen!’ yazılı afişler tam 50 yıl sonra yeniden ortaya çıktı.
Hem de kendisini koltuğundan eden eski Doğu Almanya sınırları içinde oluşturulan yeni eyaletlerden Brandenburg’un caddelerinde.
Ama SPD’nin değil, sağ popülist Almanya için Alternatif’in (
AfD) afişleri olarak.
Brandt’ın fotoğrafı ve “Daha fazla demokrasi cüreti” sloganı, altında da Willy Brandt 1969 yazılı afişler.
Ve en altta AfD’nin amblemi ile “Biz tarih yazıyoruz!” sloganı.
Kin ve nefret söylemleriyle tanınan, ırkçı bir tutum sergileyen AfD, çok açık bir biçimde ‘barış’, ‘özgürlük’ ve ‘sosyal adalet’ mücadelecisi Willy Brandt’ın sonuna kadar savunduğu bu değerleri sistematik olarak istismar eden bir partidir.
Sosyal demokratların ‘anıt adamı’ Willy Brandt bunu iyi ki görmedi.
Görseydi kesinlikle kahrolurdu.
Hem de haklı olarak.
*
Yahudi katliamının unutturulmaması için yapılan Berlin’deki Holokost Anıtı’ını ‘utanç anıtı’ olarak niteleyen AfD Thüringen Eyalet Teşkilatı Başkanı Björn Höcke, Brandenburg’daki
seçim kampanyasında yaptığı bir konuşmasında, “Sevgili dostlar, insan kendisini yeniden DDR’deymiş gibi hissediyor. Biz barışçı devrimi bunun için yapmadık” diyor.
AfD’nin Brandenburg’daki lider adayı Andreas Kalbitz de benzer şeyler söylüyor.
Kim bu “Biz” acaba?
Höcke, 1972 yılında Batı Almanya’daki Lünen kentinde doğdu.
Andreas Kalbitz de aynı yıl Bavyera’nın başkenti Münih’te.
İkisi de milyonlarca Batılı gibi, eski Doğu Almanya’daki (DDR) protestoları, gösterileri ve ‘kansız devrimi’ televizyondan izledi.
Yıllardır aşırı sağcı ve neonazi çevrelerle yakın ilişkileri olduğu bilinen Höcke ve Kalbitz’le yola çıkan AfD, 1 Eylül’de Brandenburg ve Saksonya, 27 Ekim’de de Thüringen’de yapılacak eyalet parlamentosu seçimleri öncesi ‘Wende 2.0’ (Almanya’nın birleşmesi), 1989 yılındaki kansız devrimin sloganı olan ‘Wir sind das Volk’ (Halk biziz) gibi sloganlarla Doğu’da seçim kampanyası sürdürüyor.
AfD’li politikacılar, “Ülkeni kurtar. Almanya sevgisiyle” diyorlar.
“Hukuk devletimizi geri alacağız. Demokrasimizi geri getireceğiz. Ülkemizi geri alacağız” diyorlar.
İnsanın aklına, “AfD baskılar ülkesi eski Doğu Almanya’yı mı geri istiyor?” demek geliyor.
AfD’liler, “Ne şanslıyız ki, Batı’dakiler gibi değiliz. Öyle olmak da istemiyoruz. Biz, bizim buradaki vatanımızı korumak istiyoruz. Burası herhangi bir halkın değil, Alman halkının vatanıdır” diyerek aşırı milliyetçi bir tutum sergiliyorlar.
Hem de ırkçılık sinyalleri de vererek.