Güncelleme Tarihi:
HAFTA ortası bir futbol akşamında tuttuğu takım kupadan elenmişken (Bkz. Galatasaray-Antalyaspor) Arsenal-Liverpool maçından iyi bir teselli ikramiyesi bulabilir mi insan? Sanmam.
Kaldı ki Kuzey Londra, Türk Mahallesi, 90’ların ve 2000’lerin ilk yarısının harika takımı derken İngiltere’de Arsenal’i tutar hale gelmişim. Kaldı ki Anfield Road’da 2000’lerin hemen başında 2-2 biten bir Liverpool-Arsenal maçı seyretmişim.
Maça bakalım...
Ligde umutları ne yeşeren ne kuruyan iki takım. Arsenal iyi giderken kötüledi, hem Chelsea’ye hem Manchester United’a yenildi, son dört maçı kazanamadı ve bu maçlarda sadece iki gol atabildi. Liverpool ise Maxi Rodriguez takviyesi filan derken son 7 maçta yenilmez hale geldi. Ancak onların da Arsenal deplasmanındaki durumu fena. 10 yıldır kazanamıyorlar, 13 Şubat 2000’den beri... Galatasaray’ın Kadıköy sendromu gibi bir istatistik oluşmuş.
Premier League’de 300’üncü galibiyetini kovalayan Wenger’in Arsenal’i 4-3-3’ü benimserken, “Rafa” Benitez 4-5-1’i tercih ederek yayıldı sahaya ve orta sahada hakimiyet kurmaya çalıştı.
Galatasaray-Antalyaspor maçının heyecan oranının yanından bile geçmeyen ilk 45 dakika “pozisyonumsularla” geçti. Daha açık konuşmak gerekirse, feci sıkıcı bir maçtı.
Ancak ikinci yarı maçın havası değişti. İlk yarı topla oynama oranlarında kalabalık orta sahasının yardımıyla önde olan Liverpool gevşemeye başladı.
İki takımın da golcülerinin etkisiz olduğu maçı çözen gol, 71’ini dakikada “üstüne vazife olmamasına rağmen” Vassiriki Diaby’den geldi. Sert ortaya uçtu, çaktı kafayı ve Reina’nın koruduğu kaleyi düşürdü.
Gelenek bozulmadı, Wenger “Premier League’de 300 galibiyet alan hoca” unvanında Sir Alex Ferguson’un yanına çıktı (Ferguson hala önde tabii!), Arsenal üstündeki ikiliye yanaşmış oldu.Liverpool ise arkasından gelenleri kollayıp Şampiyonlar Ligi’ne son bileti kapmak için önündeki maçlara bakacak artık.
Neticede İngiltere standartlarına göre heyecanı ve kalitesi düşük bir maç oldu. Parma-Inter’e mi takılsaydım?..