Vurun Türkçe’ye

Güncelleme Tarihi:

Vurun Türkçe’ye
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2009 00:00

“BİR dil bir insan, iki dil iki insan demektir” atasözü, insana anadilin yanında farklı dilleri de öğrenmeyi öğütler. Ama ya bir insan kendi ana diline hakim değilse, nasıl öğrenecek bir yabancı dili? Oldukça zor.

Haberin Devamı

“BİR dil bir insan, iki dil iki insan demektir” atasözü, insana anadilin yanında farklı dilleri de öğrenmeyi öğütler. Ama ya bir insan kendi ana diline hakim değilse, nasıl öğrenecek bir yabancı dili? Oldukça zor. Oysa insanın hayatta başarılı olmasının yolu, dili çok iyi kullanmasından geçer. Televizyonda, radyoda veya bir toplantıda insanların dili ne kadar akıcı kullandığını görünce, gıptayla dinleriz ve güzel sözcüklerin akışına teslim ederiz kendimizi. Kitap ya da gazete okurken, dilin akıcılığına bakarız. İyi konuşamayan insanı, ağzıyla kuş tutsa, kimse dinlemez. Çünkü düşüncesini anlatamaz. Boşuna dememişler “söyleyene değil, söylenene bak” diye.


***
Dilin bu hayati önemine rağmen Avrupa’da Türkçe’nin sınırları giderek daralıyor. Okullarda Türkçe anadil dersleri birer birer kalkıyor, Türkçe radyo yayınları kesiliyor. Türkçe adeta boğuluyor. Türkler Avrupa’da iki dilden tek dile, iki insan olmaktan tek insan olmaya zorlanıyor. Bunda Avrupa’da yaşayan Türk toplumunun da payı var. Herşeyi başkalarına, devlete bırakmak, inisiyatif almamak, bir gün yarı yolda kalmayı beraberinde getiriyor. Almanya’da yüzlerce cami, veli derneği ve sivil toplum kuruluşumuz var. Hiç şüphesiz bu dernekler güzel işler de yapıyor. Fakat fikir üretmekte fakir kalıyor.

Haberin Devamı

***
Alman “Deutschlandfunk” radyosunda, Köln kilisesi papazlarından Franz Meurer’le ilginç bir söyleşi dinledim. Açık söyleyim, papaz Meurer’in anlattıkları beni çok heyecanlandırdı ve telefon açıp ben de kendisiyle konuştum. Papaz Meurer diyor ki, biz çocuklar için okumaya alıştırma antremanları düzenliyoruz. Bizim burda çok sayıda Türk çocuğu var ve onlarla, okumaya alıştırma antremanlarını Türkçe yapıyoruz. Bilimsel araştırmalar çok açıkça şunu gösteriyor: Anadilini bilmeyen çocuklar, yabancı dili de çok zor öğreniyor. O nedenle biz Türk çocuklarının anadillerini korumalarını istiyoruz. 6 yaşına kadar her çocuk çok rahatça iki dil öğrenebiliyor. Bunun için anne ya da babanın çocukla anadilinde konuşması, çocuğa kitap okuması yeterli. Ama iki dili karışık kullanmaması gerekiyor.

Haberin Devamı

***
Dahası var. Köln kilisesi çocuklara okumayı sevdirmek için sürücü ehliyetini çağrıştıran ‘okuma ehliyeti’ veriyor, fahri doktora cüppesi giydiriyor, bisiklet ve benzeri hediyeler dağıtıyor. Okuma ehliyeti alan çocuk “benim de ehliyetim var” diye, fahri doktora cüppesi giyen çocuk, “doktor ünvanı almak ne kadar güzel” diye seviniyor. Bütün bunlar çocukları okumaya daha fazla isteklendiriyor.


***
Siz de okumuşsunuzdur, Almanyada yapılan yeni bilimsel araştırma sonucunda çocukların anadilinde ağladığı ortaya çıktı. Araştırmaya göre bebek ana rahminde annenin konuştuğu dilin tınısını hafızasına kaydediyor ve doğduktan sonra annenin konuştuğu dilin melodisinde ağlıyor. Köln kilisesinin yaptıklarını, bizim Arapça güzel Kuran okuma yarışmaları düzenleyen camilerimiz, veli derneklerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız da yapabilir ve yapmalı. Yoksa bizim çocuklar çirkin ağlayacak.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!