Güncelleme Tarihi:
1987-1999 yılları arasında yaşadığım ve Hürriyet'in Bonn temsilciliğini yaptığım Bonn'da.
Rheinland Protestan Kilisesi'nin “Avrupa Birliği'nin (AB) üvey evlatlığından kendine güvenen bölgesel güç haline gelen Türkiye” başlığı altında düzenlediği sempozyumda iki gün boyunca Türkiye'yi konuştuk.
Hem de Bonn'un “Heiderhof” tepesinde...
Protestan Akademisi'nin tesislerinde düzenlenen sempozyuma katılanların büyük bir bölümü orta yaşın üzerindeki Almanlardı...
Aralarında bir hayli emekli de vardı...
Hepsi de Türkiye ile yakından ilgilenen, Türkiye'nin çeşitli kesimlerini dolaşmış insanlardı...
Türkiye'nin tarihinden askeri darbelere, azınlık haklarından ulusal kimliklerin korunmasına, PKK teröründen Ergenekon'a, AK Parti'nin iç ve dışpolitikasına kadar akla gelen her konuyu konuştuk.
Tabii Avrupa Birliği (AB) Türkiye ilişkilerini ve bu ilişkilerin geleceğini de...
Bu bağlamda vize konusunun da...
AB Adalet Divanı'nın (ABAD), Almanya'da bazı mahkemelerin Türklerin “vizesiz seyahatiyle” ilgili kararları da gündeme geldi.
İşadamı, bilimadamı, sanatçı, yazar, sporcular başta olmak üzere hizmet sunma amaçlı seyahat yapacak Türk vatandaşlarının vize almalarına gerek olmadığına dair onlarca karar bulunduğunu konuştuk uzun uzun.
Cumartesi sabahı bir Hürriyet gazetesi satın aldım.
İlk sayfada iki “vize” haberi...
Biri “vize dramı”, diğeri “vize skandalı”...
Evet, Almanya'da 35 yıl çalıştıktan sonra Türkiye'ye dönen 76 yaşındaki Sura Çiftçi'nin “vize dramı”...
İstanbul'da yaşayan Sura Çiftçi'nin 8 evladı var...
Hepsi de Almanya'da yaşıyor...
Hepsi de çalışıyor...
Sura Çiftçi'nin Almanya'da 30 torunu var...
Çoğu daha okula gidiyor...
Yetişkinler çalışıyor...
Sura Çiftçi evlatlarını, torunlarını görmek, hasret gidermek için Almanya'ya, yıllarını verdiği Köln'e gelmek istiyor...
Evlatları, annelerinin hertürlü giderlerine karşılayacaklarına dair “garanti” veriyorlar...
Hem de Alman makamları aracılığıyla...
Ama İstanbul'daki Almanya'nın Başkonsolosluğu bir türlü vize vermiyor.
Gerekçe: Geri dönmez kuşkusu...
Yani gidecek ve orada kalacak...
Yani “potansiyel kaçak”...
Bu ne biçim hukuk anlayışı?
Bunun demokratik hukuk devleti anlayışıyla ilişkisi olamaz.
Bu apaçık bir “vize dramı”dır.
Aynı şey Aachen'de önceki akşam düzenlenen “Top Model of the World” yarışmasına katılıp Türkiye'yi temsil edecek olan Sezgi Melek Tüzel'in de başına geldi.
Türk güzel Sezgi Melek Tüzel'e geçen yıl olduğu gibi Almanya'nın İzmir başkonsolosluğu yine vize vermedi...
Tabii somut gerekçe de göstermeden...
Sezgi Melek Tüzel de yarışmaya katılamadı...
İşte bu da bir “vize skandalı”dır...
Evet, ABAD'ın kararı çok açık...
Sanatçıların, sanatkarların, bilimadamlarının v.s. hizmet sunma amaçlı seyahatleri için vize almalarına gerek yoktur.
Ama vize konusunda Almanya “Nuh diyor, Peygamber demiyor” birtürlü...
Hem de hem ABAD hem bazı Alman mahkemelerin kararlarını bile bile ihlal ederek...
İşte bu da demokratik hukuk devleti Almanya'ya yakışmamaktadır...