Güncelleme Tarihi:
Bu maddenin birinci bendi aynen şöyledir: Alman Federal Meclis milletvekilleri genel, doğrudan, serbest, eşit ve gizli oyla seçilir. Onlar bütün halkın temsilcisi olup, talimatlara ve verilen emirlere bağlı değillerdir, yalnız vicdanlarına karşı sorumludurlar.
Evet, milletvekillerinin parti disiplini gözönünde bulundurmadan, vicdanlarının sesine göre hareket etmeleri ve oy kullanmaları Anayasal bir haktır.
Hatta görevdir.
Acaba?
* * *
Federal Meclis’te şubat ayında Yunanistan’a Yardım Paketi’nin uzatılıp uzatılmamasıyla ilgili bir oylama yapıldı.
Oylama öncesi milletvekillerinin önemli bir bölümü olumsuz görüş belirtti.
Ancak oylama günü ortaya bambaşka bir tablo çıktı.
Oylmaya katılan 541 parlamenterden sadece 32’si hayır oyu kullandı.
13 milletvekili de çekimser kaldı.
Yardım Paketi’ne hayır diyen parlamenterlerin 20’si hükümetin büyük kanadını oluşturan Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri Federal Meclis Grubu’ndandı.
Aslında önceden yaptıkları açıklamalara ve verdikleri demeçlere bakıldığında, Yunanistan’a yeni yardımların yapılmasına en çok karşı çıkan CDU ve CSU’lu parlamenterlerdi.
Ama öyle olmadı.
Oylamaya geçildiğinde muhafazakar kanattan birçok milletvekili yan çizdi.
Daha doğrusu yan çizmek zorunda kaldı.
Belli ki, vicdanın sesi değil, parti disiplini ağır basmıştı.
Çünkü oylama öncesi yapılan toplantılarda, Yunanistan’a Yardım Paketi’nin uzatılması yönünde telkinde bulunulmuştu.
Yani bir yerde baskı yapılmıştı.
Nitekim bunun böyle olduğu kısa bir süre sonra ortaya çıktı.
CSU Genel Başkan Yardımcısı ve Federal Meclis milletvekili Peter Gauweiler, hem milletvekilliğinden hem de partideki görevinden istifa etti.
Gauweiler, Federal Meclis Başkanı’na gönderdiği istifa yazısında, “Seçmenlerimin bana verdiği görevi doğru bulduğum, doğru bildiğim şekilde yerine getiremeyeceğimden dolayı Federal Meclis milletvekilliğinden feragat ediyorum” satırlarına yer verdi.
Yani Gauweiler, çok açık bir biçimde, kendisinin vicdanın sesine göre hareket edemediğini itiraf etti.
Böylece diğer parlamenterlerin de vicdanlarının sesine göre hareket edemediklerine dikkat çekti.
Evet, bu bir yerde parti disiplinine isyandı.
Aslında parti disiplininin vicdanın sesinin önüne geçtiğine daha önceki dönemlerde de çok kez tanık olduk.
* * *
CDU/CSU ile Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) 2005-2009 yılları arasında oluşturduğu büyük koalisyon hükümeti döneminde Göç Yasası Tasarısı oylamasında da aynı şeyi yaşamıştık.
“Bu tasarıya evet dersem aynalara bakamam” diyen o dönemdeki Türk kökenli SPD milletvekili Lale Akgün ile kürsüye çıkıp çok net bir biçimde bu tasarıya onay vermeyeceğini ilan eden SPD’li Berlin milletvekili Mechtild Rawert’in de aralarında bulunduğu sosyal demokrat 21 parlamenter, aile birleşimi yoluyla Almanya’ya gelecekler icçin Almanca dil sınavını da içeren Göç Yasa Tasarısı’na hayır deme cesareti göstermişti.
Ancak parti disiplini ağır bastığı için vicdanlarının sesine kulak veren parlamenterlerin gücü yetmemiş ve Göç Yasa Tasarısı 170 hayır, 5 çekimser oya karşı 398 evet oyuyla Federal Meclis’te kabul edilmişti.
* * *
Gauweiler’in istifa nedeni, aslında demokrasi açısından bir alarm sinyalidir.
Partilerinin bazı alanlardaki politikalarıyla hemfikir olmayan milletvekillerinin baskıyla yola getirilmesi aynı zamanda bir demokrasi ayıbıdır.
Vicdanların sesinin susturulması apaçık Anayasa ihlalidir.
Bu da demokratik bir hukuk devletine yakışmamaktadır.