Oluşturulma Tarihi: Aralık 12, 2015 10:12
SABINE LEUTHEUSSER-SCHNARRENBERGER...
Almanya’da Liberaller olarak bilinen Hür Demokrat Parti’li (FDP) bir politikacı.
Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) ile FDP’nin Helmut Kohl başbakanlığında kurduğu hükümet döneminde 1992-1996 yılları arasında Federal Adalet Bakanı olarak Bonn’da görev yaptı.
Hükümetin özel konutları bile gizlice dinleme politikasına partisinin karşı çıkmamasına tepki olarak istifa edip, görevi bıraktı.
Ancak aktif politikadan vazgeçmedi.
Yıllarca FDP Bavyera Eyalet Teşkilatı Başkanı olarak görevde kaldı.
CDU/CSU ile FDP’nin Angela Merkel başbakanlığında yeniden iktidara gelmesi üzerine Leutheusser-Schnarrenberger, bu kez Berlin’de 2009-2013 yılları arasında Federal Adalet Bakanlığı görevini üstlendi.
Kendisiyle hem Bonn’da hem de Berlin’de söyleşiler yaptım.
* * *
1993 yılı Nisan ayında Bonn’daki makamında yaptığımız söyleşide Bakan Sabine Leutheusser-Schnarrenberger, Reich Meclisi döneminden kalma Alman Vatandaşlık Yasası’nın çağımızın koşullarına uymadığını söylemişti.
“Özellikle son dönemlerde Vatandaşlık Yasası tartışmaları yeniden gündeme yerleşti. Anamuhalefet Sosyal Demokrat Parti (SPD), ‘Çifte vatandaşlık’ imkanı verilmesini içeren bir yasa tasarısı hazırladı. Aynı şekilde sizin partinizden olan Federal Hükümetin Yabancılar Sorumlusu Cornelia Schmalz-Jacobsen öncülüğünde de bir tasarı hazırlandı. Federal Anayasa Mahkemesi Başkanı da ‘çifte vatandaşlığın Anayasa’ya aykırı olmadığını’ söyledi. Tüm bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorumu şöyle yanıtlamıştı:
“Çifte vatandaşlık tartışmalarının yeniden politik alanda gündeme gelmesini memnuniyetler karşılıyorum. Şu anda FDP adına da söyleyebilirim ki, bu konunun bizim parti arkadaşımız olan Schmalz-Jacobsen tarafından tartışmaya açılmasını çok olumlu buluyorum. Reich Meclisi döneminden kalma Vatandaşlık Yasası çağdaş değil. Bu yasada günümüzün koşullarına göre değişiklik yapılması gerektiğine inanıyorum. Burada hedef Alman uyruğuna geçişin kolaylaştırılması olmalıdır. Ben şahsen çifte vatandaşlık imkanı verilmesinden yanayım. Bunun altından kalkılamayacak engeller görmüyorum.”
“CDU/CSU’nun katı tutumundan vazgeçip, FDP’nin ve SPD’nin önerisine destek vereceğini düşünüyor musunuz?” soruma da, “Şu aşamada koalisyon ortağımız CDU/CSU’da bu konuda tümüyle bir fikir oluştuğunu sanmıyorum. Ama şurası bir gerçek ki, CDU/CSU’lu bazı çevrelerde olumlu sesler çoğalmaktadır. Yıllardır burada yaşayan yabancılara, onların burada doğup büyüyen çocuklarına Alman uyruğuna geçme olanağı sağlanmasının yollarını aramalıyız. Zaten şu anda bile bi-nasyonal evlilikler (farklı iki milliyetten insanlar arasındaki evlilikler) yoluyla Almanya’da çifte vatandaşlık hakkı kazananların sayısı artmaktadır. Bu nedenle bu konunun Federal Meclis’te çoğunluğu sağlama şansına sahip olduğuna inanıyorum” yanıtını vermişti.
Evet, taa 1980’li yıllardan yılından beri tartışıldığı halde doğuştan Alman vatandaşlığı verilmesi 2000 yılında SPD ile Yeşiller’den oluşan koalisyon hükümetine nasip oldu. Ancak birinci ve ikinci nesil için çifte vatandaşlık yolları kapatıldı. Almanya’da doğan çocukların 18-23 yaşları arasında tek vatandaşlıkta karar kılmalarını içeren opsiyon modeli hayata geçirildi. Ancak geçen yılın sonlarına doğru bu uygulamaya son verilerek, Almanya’da doğup büyüyen tüm göçmen kökenlilere çifte vatandaşlık yolu tamamen açıldı.
* * *
“Yabancılara seçim hakkı verilmesi tartışmaları da yıllardır süregelmekte. Maastricht Anlaşması’na göre gelecek yıl itibariyle AB ülkeleri vatandaşlarına karşılıklı olarak bulundukları ülkelerde yerel seçimlere ve Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılma hakkı verilecek. Ama Federal Almanya gibi çağdaş bir ülkede yabancıların çok büyük bir bölümü bu haktan yararlanamıyor. Adalet Bakanı olarak bu adaletsizliği nasıl değerlendiriyorsunuz” diye de sormuştum.
Leutheusser-Schnarrenberger, “Böyle bir konunun olgunlaşması için şüphesiz uzun bir zamana gerek duyulmaktadır. AB ülkelerinden gelen yabancılara bu imkanın tanınmasıyla önemli bir adım atıldığı inancındayım. Atılan bu adımlara yenilerinin eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama böyle bir kararın kamuoyu tarafından da kabullenilmesi gerekir. Bu çok önemlidir. Şu anda tüm yabancılara, örneğin belirli bir süre burada yaşamış olma gibi koşullar getirilerek böyle bir hak verilmesi çok zor” yanıtını vermişti.
Evet, aradan 22 yıl geçtiği halde başta Türkler olmak üzere bazı ülkelerden gelen ve yıllardır bu ülkede yaşayan yabancılara (göçmen kökenlilere) hala bu hak verilmemiştir.
* * *
O dönemlerde Almanya’daki cezaevlerindeki Türk tutuklular kendilerine iyi davranılmadığını iddia ediyorlardı. “Türk tutuklulardan şikayet mektupları alıyor musunuz?” diye de sormuştum.
Yanıtı şöyleydi: “Bakanlığımıza zaman zaman cezaevlerinden şikayet mektupları geliyor. Bana Türk mahkumlardan böyle mektuplar gelmedi. Zaten cezaevinde bulunan her insan yaşantısından şikayetçidir. Cezaevlerinde yabancılara farklı davranıldığına inanmıyorum. Böyle bir şeye ihtimal de vermiyorum.”
* * *
Türkiye’ye hep sıcak bakan Leutheusser-Schnarrenberger’i geçen hafta Berlin’de düzenlenen bir etkinlikte gördüm. Ayaküstü sohbet ettik. Daha önceki dönemlerde yaptığımız söyleşilerde, “Her şeyden önce şunu belirtmek istiyorum ki, Almanya Türkiye ile ilişkilere çok önem vermektedir. Türkiye NATO’da bizim için çok önemli bir müttefiktir. Alman Hükümeti her zaman Türkiye’nin aynında olmuştur. Bu politikamız da değişmeyecektir” demişti.
Ayaküstü sohbetimizde, Türkiye’deki gelişmelerden, Türkiye-Rusya ilişkilerinin sürtüşmeye dönüşmesinden endişe duyduğunu gizlemedi. “Umarız iki taraf da bir çılgınlık yapmaz” temennisinde bulundu.