Güncelleme Tarihi:
HOLLANDA’da yaşayan Türk genci 18 yaşındaki Dilara Bilgiç, ‘Kara Kutu Demokrasisi’ adlı kitabının Başbakan Mark Rutte tarafından önerilmesiyle tüm dünyanın dikkatini çekti. Özlemini duyduğu demokrasi anlayışını anlattığı kitabıyla ilgili DHA’ya konuşan Bilgiç, dünyada yükselişe geçen İslamofobinin de mağduru olduğunu söyledi: “Doğruyu söylemek gerekirse yolda üzerime tüküren oldu. Tabii ki bu acı bir şey ama bunun dışında Hollanda’da beni bir insan olarak gören, beni destekleyen ve beni bir başkası yerine koymayıp beni anlamaya çalışan pek çok kişi de oldu. Zaman zaman yaşadığım bu olumsuz durumlara rağmen daha çok iyi şeylere odaklanmaya çalışıp topluma katkıda bulunarak kendimi ortaya koymak istiyorum. Ailemin 28 Şubat sürecinden dolayı buraya gelmesi ve her şeyi arkada bırakmak zorunda kalması bir taraftan üzüyor. Ancak ailem hiçbir zaman mağdur rolüne girmeyip azimli bir şekilde yaşadı. Göçtükleri ülkeye nasıl bir katkıda bulunabiliriz sorusuyla hayatlarına devam etti. Belki ben Hollandada bir öteki olarak görüleceğim. Ama nereye gidersen git bir öteki olacak. Belki buradaki Müslümandır, başka bir yerdeki Hıristiyandır, başka bir ülkedeki ise ateistlerdir. Ne olursan ol her zaman bir öteki olacak. Ben kendimi tek kimlikli hissetmiyorum ve sahip olduğum kimliklerimin hepsiyle de gurur duyuyorum. Bence tek bir kimliğim yok.”
‘SORU SORMAKTAN KORKMAYIN’
Kişinin kendisiyle aynı görüşte olmayanlara da saygı duyup tanımaya açık olması gerektiğini vurgulayan Bilgiç yaşıtlarına şu mesajı verdi: “Benim önerim; soru sormaktan, sorgulamaktan, analiz yapmaktan korkmayın. Benim yolculuğum da soru sormakla, merak etmekle başladı. Bu konuda annem ve babamın çok büyük katkısı oldu. Her zaman her türlü soruma açık olmaları, bana çok yardım etti. Yaşadığım toplumu ileriye götürmeye nasıl yardım edebilirim, nasıl bir katkıda bulunabilirim sorusunu kendinize her zaman sorun. Hollanda Başbakanı Rutte ile görüşmemiz beni çok heyecanlandırdı. Kendisine kitabımdan bir siyasetçi arkadaşının bahsettiğini söyledi. Onun üzerine kitabımı okuduğunu ve çok beğendiğini söyledi. Rutte, ‘Eleştiriler her zaman olacak, beni de eleştiren. Önemli olan kendin olmak, kendin olabilmek ve karşı tarafı anlamaya çalışmak’ dedi.”
“Hollandalı, Türk, Hıristiyan, Müslüman. Tüm kimliklerden sıyrılarak tüm insanların ortak paydada buluşabileceğini göstermek istiyorum. Yolculuğum medyada siyasetçiler tarafından yapılan çelişkili açıklamaların demokrasiye olan etkisini araştırmakla başladı. Demokrasimizi nasıl iyileştirebiliriz, verimliliğini nasıl artırabiliriz, yaşadığım topluma nasıl katkıda bulunabilirim gibi sorularla başladı. Gördüğüm kadarıyla siyasetçiler gelecek seçimleri hesaplayarak birbirleriyle çatışıyorlar. Medya da genellikle bunu yayınlıyor. Oysa politika toplum için yapılmalı. Eğer siyasetçiler toplumun sorunlarıyla ilgilenmek yerine gelecek seçimlerle ilgileniyor ve bu nedenle birbirleriyle tartışıyorsa, bu tabii ki ciddi bir sorun. Bu konu bana önemli geldiği için kitabımda bu konular üzerine analiz yapmak istedim. ‘Demokrasi, demokrasi’ diyoruz ancak demokrasi derken tam olarak ne demek istiyoruz? Hepimiz bu kelimeye aynı anlamı veriyor muyuz? Açıkçası şimdiye kadar olan demokrasilere bakıldığında farklı farklı demokrasiler var. O yüzden ideal bir demokrasi diye bir tanımın olduğunu düşünmüyorum. Ülkelerin yapısına göre ayrı sistemler uygulanmalı. Bu nedenle kitabımdaki öneriler Türkiye ya da başka bir Avrupa ülkesi için değil, yalnızca Hollanda için geçerli.”
‘SİSTEMİ DEĞİŞTİRELİM’
Hollanda’da ailelere yardımları ödeyen vergi dairesi, hatalı veya eksik beyan, belge yetersizliği, gibi gerekçelerle ödeneğin kesilmesine ve yapılan yardımların geri alınmasına karar vermesi nedeniyle, pek çok aile etnik kökenlerine bakılarak ayrımcılığa maruz kaldığını savunmuştu. Bunun üzerine Hollanda hükümeti, ayrımcılığa uğrayan ve bakım yardımının kesilmesi sebebiyle mağdur olan tüm ailelere tazminat ödemişti. Bilgiç bu konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Bu problemler zaten biliniyordu. Ancak birikene kadar ortaya çıkmadı. Şu anda siyasetçilerin, politikacıların kendilerine sormaya başladığı soru; ‘Nasıl oldu da biz bu problemi seneler boyunca göremedik?’ Bu tabii ki sistemden kaynaklanıyor. Araştırmalarla yavaş yavaş tüm sisteme bakmaya başladılar. Kitabımda yaptığım analiz de bunun üzerine. Bir kişi üzerine suçu atıp devam etmeyelim, daha çok yapılan yanlışlardan sisteme bakarak sistemi değiştirelim konusuna yoğunlaşıyor kitabım.”
Felsefe ve politika içerikli kitabının dilinin başta ağır bulunabileceği konusunda endişe yaşadığını belirten Bilgiç, gördüğü ilginin ona ikinci kitabını yazma motivasyonu sağladığını söyledi. Bilgiç ikinci kitabının konusu hakkında, “Şu anda demokrasi ve siyaset konularından birazcık soğudum diyebilirim. Baya ağır geldi bana. O yüzden daha akademik hayatımın başında olmam nedeniyle politika, siyaset dışında daha çok analiz yapmayı, felsefi konularla ilgilenmeyi ve toplumsal sorunlara yoğunlaşmayı düşünüyorum” diye konuştu.