Güncelleme Tarihi:
Almanya'da göçmenlerin ve özellikle Türkler'in Alman toplumuna uyum sağlamaktan çekindikleri, hatta uyumsuz oldukları kanısının aksine Türkler'in Alman toplumuna düşünüldüğünden daha iyi intibak gösterdikleri belirlendi. Dün Düsseldorf'ta düzenlenen toplantıda araştırmadan çıkan sonuçlar açıklandı.
Zorluklara rağmen
Alman Uyum ve Göç Vakıfları Bilirkişi Konseyi tarafından konu hakkında ilk defa hazırlanan araştırmada eğitim alanında ve iş piyasasında büyük zorluklar yaşanmasına rağmen uyum konusunda gözle görülebilir gelişmelerin kaydedildiği vurgulandı.
Almanya'nın bir göç ülkesi olarak göçmen topluluğunun kendi dinamiğinden kaynaklanan nüfus, ekonomi, siyaset, kültür ve birçok farklı alanda toplumsal yaşam ile etkileşim içinde olduğunun altını çizen uzmanlar, 15 ana başlıkta topladıkları raporda öngörüleri yanı sıra belli tavsiyelerde bulundular.
Ayrımcılık var
Almanya'nın önde gelen 8 vakıf tarafından 2008 yılında kurulan konsey, araştırmanın ülkede uyum konusunda hem toplumsal hem de siyasi açıdan başarı elde edildiğini gösterdiğini açıkladı. Göçmenler arasındaki işsizlik oranının İsveç veya Hollanda'ya kıyasla daha düşük olduğunu belirten konsey bu verileri geçtiğimiz sonbaharda Ren-Main bölgesi, Stuttgart ve Ren-Ruhr bölgesinde gerçekleştirilen temsili araştırmadaki yaklaşık 5.600 kişi ile yaptıkları mülakatlara dayandırdı.
Ülkede gençler arasında eğitim ve istihdam konularında hala ayrımcılık yaşandığının altını çizen konsey, araştırmanın kamuoyundaki uyumun başarısız olduğu yönündeki genel kanıyı haksız çıkardığına işaret etti.
Çözüm kültürlerarası eğitim
Raporu yorumlayan NRW Uyum Meclisleri Birliği (LAGA) Başkanı Tayfun Keltek, araştırmayı olumlu bir yaklaşım olarak niteledi. Bilirkişi raporunun eğitim konusunda birçok eksiğe işaret ettiğini belirten Keltek, toplantıda uzmanlara eğitim konusunda şu önerisini sundu:
"PISA Araştırması'nda 15 yaşındaki göçmenlerin 9 yıl okula gitmelerine rağmen yüzde 50'sinin halen doğru dürüst okuma yazma bilmediğinin saptaması, bu öğrencilerin sosyal durumları veya etnik kökenleri ile açıklanamaz. Asıl sorun çocukları teşvik etmeyen ve velilerin sosyal statüsünü başarı ölçütü olarak belirleyen üçlü orta öğrenim modelidir. Burada konuya bakış açısının değişmesi ve okul kavramını yeniden tanımlanması gerekiyor."