Güncelleme Tarihi:
BİR Alman doktor onu gaz odası yerine, genç bir kız olarak gördüğü için ‘köle işçiler’ grubuna göndermiş.
Auschwitz’den Kuzey Ren Vestfalya’daki (NRW) Lippstadt’a götürülmüş.
Oradaki uçak yedek parçaları ve mermi üreten fabrikada çalıştırılmış.
1945 yılı Mart ayı sonlarına doğru müttefik birlikleri yaklaşmaya başlayınca ‘ölüm yürüyüşü’ne gönderilmiş.
Saksonya’nın Pirna kentinde birkaç kadınla birlikte SS komandoları tarafından bir samanlığa kapatılmış.
Ve orada 1945 yılında Sovyet birlikleri tarafından özgürlüğe kavuşturularak çıkarıldıkları ‘ölüm yürüyüşü’nde sağ kalmayı başarmış.
Özgürlüğe kavuşur kavuşmaz ‘Exodus’ gemisine bindirilip Filistin’e götürülmüş.
İsrail’in kuruluşunu görüp bir süre orada yaşamış.
1955 yılında da Berlin’e gelip yerleşmiş.
Rachel Oschitzki, “Bir Alman doktor bunu bana niye yaptı hâlâ anlayabilmiş değilim” diyor.
Hatta o doktorun insanlar üzerinde akıllara durgunluk veren acımasız deneyler yapan ‘Auschwitz Azrail’i’, ‘Ölüm Meleği’ olarak bilinen Hitler’in doktoru Josef Mengele olabileceğini bile söylüyor.
CHARLOTTE ADELMAN...
Paris’te doğmuş.
87 yaşında Yahudi kökenli bir kadın.
Alain Quatreville...
78 yaşında bir Fransız.
Alain’in anne-babası 1943 yılında 13 yaşında olan Charlotte’u Fransa’yı işgal eden nazilerden kurtarmak için kurşuna dizilmeyi bile göze alarak, Paris’e 260 km uzaklıktaki Beaumont-en-Argonne kentindeki evlerinde saklamışlar.
O zaman 4 yaşında olan Alain, Charlotte’u kızkardeşi gibi sevmiş.
Ancak nazilerin bulacağından korktukları için Fransız aile Charlotte’u aylarca evlerinin kilerinde gizli bir odaya kapatmışlar.
Düzenli olarak yemeğini vermişler.
Hayatta kalmış.
Annesi Auschwitz’de can vermiş.
Babası sağ kalmayı başarmış ve savaş sonrası kızı Charlotte’u yanına alarak ABD’ye yerleşmiş.
İşte Charlotte, tam 73 yıl sonra geçen yıl Paris’te kendisini kurtaran Fransız ailenin oğlu Alain ile bir araya gelmiş.
Yaptıkları iyilikler için teşekkür edip, bunu asla unutmadığını ve hiçbir zaman da unutmayacağını söylemiş.
*
İşte kelime anlamı ‘tamamen yanmış-yanarak kül olmuş’ olan Holokost’tan, yani Yahudi soykırımından sağ kurtulup hayatta kalmayı başaran iki kadın.
Ama kendilerini ‘üstün ırk’ olarak gören naziler 1941-1945 yılları arasında 5 milyon 600 bin Yahudi’yi, 500 bin Roman’ı, yüzbinlerce eşcinsel ve fiziksel engelliyi acımasızca öldürdüler.
Çoğunu toplama kamplarındaki gaz odalarında yaktılar.
Zehirlediler.
27 Ocak 1945 tarihinde Sovyet birlikleri Auschwitz’e girerek ölümü bekleyen 7 bine yakın kişiyi kurtardı.
Daha sonraki günlerde de müttefik güçleri ve Sovyetler diğer toplama kamplarındaki insanları özgürlüklerine kavuşturdu.
*
İşte geçen hafta pazar günü, yani 27 Ocak’ta Almanya’nın çeşitli kesimlerinde, 1996 yılında ilan edilen Nasyonal Sosyalizm Kurbanlarını Anma Günü vesilesiyle etkinlikler düzenlendi.
Almanya genelinde bayraklar yarıya indirildi.
Ama kısa bir süre önce İngiltere, Almanya, Fransa, Polonya, Macaristan ve İsveç’te yapılan kamuoyu yoklamalarında, 14-34 yaş grubunun yüzde 40’ının ‘Holokost hakkında hiçbir şey bilmediği veya çok az şey bildiği’ saptandı.
Hatta Fransızların yüzde 20’sinin ‘Holokost’u hiç duymadığı’ da.
Belli ki, Avrupa’da tarihin kara sayfaları yavaş yavaş unutuluyor.
Unutturuluyor...
Bir daha ‘Holokost’, ‘Holokostlar’ yaşanmaması için bu utanç unutturulmamalıdır.
Asla...