Celal ÖZCAN
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 27, 2015 10:34
Almanya Cumhurbaşkanı Gauck, Berlin’de, Başbakan Merkel ise iki gün boyunca neonazi saldırılarına sahne olan Heidenau kentinde mülteci kampını ziyaret etti. İkisinin de mesajı çok açık: Almanya’da yabancı düşmanlığına izin vermeyiz.
Cumhurbaşkanı Gauck’la Berlin Wilmersdorf’taki mülteci yurdundayız. Mültecilerin büyük çoğunluğu Suriyeli. Yurtta 560 mülteci var. Sayıları her geçen gün artıyor. 30 doktor gönüllü sağlık hizmeti veriyor.
Mültecilerin yüzde 80’i erkek, yüzde 20’si kadın ve çocuk. Gauck’u karşılayan mültecilerin hepsi erkek. Kadınlar pencerelerden izliyor. Bir
Alman kadın gazeteci, niçin kadınlar gelmiyor diye merak ediyor. Tam bu sırada bir kadın mülteci, kucağında emzirdiği çocuğuyla Cumhurbaşkanı’na yaklaşıyor. Elini uzatıp hoş geldiniz dedikten sonra Cumhurbaşkanı’nın kulağına bir şeyler söylüyor. Gauck gittikten sonra Suriyeli olduğunu öğrendiğim kadınla konuşuyorum. Adı Hannah, “Bebeğimin adı Adem” diyor. Cumhurbaşkanı’na ne söylediğini merak ediyorum: “Şükran” diyor Arapça. “Ben hayatımda ilk kez bir Cumhurbaşkanı’yla konuştum. Elbette çok şey anlatmak isterdim. Yaşadığımız trajediyi... Dört çocuğum var. Onların canını kurtardım ya. Daha başka bir şey istemiyorum. Alman Cumhurbaşkanı’na bunun için teşekkür ettim. Bizi kabul ettikleri için. Artık ölüm korkusuyla yaşamadığımız için...”
Hannah’a, “Kaç günde geldin Suriye’den Berlin’e” diye sordum. 27 gün dedi. Bazen yaya, bazen tekneyle, bazen otobüs bazen trenle yolculuk yaptık. Ben eşim ve çocuklarımla yola çıkarken, yanımızda 6 bin dolarımız vardı. Berlin’e geldiğimizde, hepsi bitti. Ama geldik ya, buna çok şükür.
TEK HEDEF YAŞAMAK
Diğer mültecilerle konuşuyorum. Büyük çoğunluğu Suriyeli. Kimi Suriye’den Almanya’ya bir ayda, kimi 20 günde, kimi 10 günde gelmiş. Takalarla, gece, güvensiz sularda, dalgalarda bata çıka... Kundakta çocuklar ve sonra saatlerce yaya...
Mültecilerden Suriyeli Firaz, şöyle anlatıyor:
“Dara kentinden 26 Temmuz’da yola çıktım. Türkiye, Yunanistan, Makedonya, Sırbistan, Avusturya üzerinden Berlin’e 18 Ağustos’ta geldim. Bir ayı aşkın yollardaydım. Sınırları hep yaya geçtik. Bazen 6, bazen 7 saat yürüdük. Yanımızda çocuklu ailelerle. Tek hedefimiz yaşamak.”
HALA İNANAMIYORUM
Hasan’ın umut yolculuğu macerası daha farklı... İşte anlattıkları: “Suriye’den Mısır’a, oradan tekneyle İtalya’ya geçtim. Ailem Mısır’da kaldı. Ben tek başıma yola çıktım. Yedi gün denizdeydik. Teknede çocuklar ve bebekler. Çok tehlikeli günler yaşadık. Buraya geldiğimize hala inanamıyoruz. Halen gece uyanıp ben yaşıyor muyum diye soruyorum. Evet yaşıyorum, sevinciyle yeniden uykuya dalıyorum. Hepimiz çok mutluyuz...”
ACABA DÖNEBİLİR MİYİZ?
İsmail, Suriyeli Türkmen. 29 yaşında. Halep’ten geliyor. Tek başına yola çıkmış: “Biz 11 kardeşiz. 10’u Suriye’de kaldı” diyor. İsmail’in şansı var. Türkiye’den Berlin’e 10 günde gelmiş. Oda arkadaşı Kemal de Suriye Türkmenlerinden. Kemal ailesini Türkiye’de bırakmış. Tek başlarına umuda yolculuğa çıkmışlar. Yurtta
yemek için uzun uzun kuyrukta beklemekten ve sedye yatmaktan şikayetçiler. Şimdiden “Ne zaman ülkemiz huzura kavuşur da döneriz” diye düşünüyorlar. Yurttan, kenarda oturmuş, elleri yanağında düşünen genç bir mülteci resmiyle ayrılıyorum.
Almanya’nın aydınlık yüzü de var
Wilmersdorf’ta mültecilerin yaşadığı eski belediye binasını ziyaret eden Gauck, Almanya’da aşırı sağcıların çıkardığı olayları ‘Almanya’nın karanlık’ yüzü olarak nitelendirirken “Almanya’nın aydınlık yüzü de var” dedi.
Hannah Berlin’e 27 günde geldiğini söyledi.