Güncelleme Tarihi:
Başbakan Yardımcısı Bozdağ ve beraberindeki heyet, iftar yemeğinden önce Köln’de, UETD Genel Merkezi’ni ve inşatı devam eden DİTİB Merkez Camisi’ni ziyaret etti ve çalışmalar hakkında bilgi aldı.
10 yıl öncesine kadar özlenen bir tablo, özellikle son yıllarda kurumsallaşarak şekilleniyor; devlet ve halk kaynaşması gerçekleşiyor. Hiç şüphesiz bu durum, sadece Türkiye için değil, Almanya için de geçerli. Artık gelenekleşen iftar yemeklerine, cami ziyaretlerine Alman devlet ve siyaset temsilcileri de katılıyor, hatta iftar yemeği de veriyorlar. İnsanlar, barış ve huzur içinde birlikte yaşama ve ortak geleceğin inşası adına kaynaşıyor, toplum ve ülke ile bütünleşiyor; kısaca farklılıklar benimsenerek normalleşiyor. İşte, yarım asırlık göç sürecinde renklenerek şekillenen yeni Almanya...
EN BÜYÜK SORUN AYRIMCILIK
UETD Genel Başkanı Hasan Özdoğan iftar yemeğinde yaptığı konuşmasında kısaca şu konulara değindi: “Avrupa’nın siyasi ve ekonomik gidişatı güven verici bir seyir göstermiyor. İnsanlar tedirgin. Huzursuzluk gittikçe büyüyor. Bir takım ırkçı ve bölücü çevreler bunların faturasını Avrupa’da yaşayan müslüman azınlığa çıkarmaya çalışıyor. Ayrımcılık ve dışlama neredeyse kural haline geliyor. Müslüman isimli ve kıyafetli gençlere iş verilmiyor. Almanya Ekonomi Bakanı sayın Rösler Türklere karşı ayrımcılığı kendi öğrencilik döneminde açıkça yaşadığını resmi ağızdan ifade etmiştir.”
Ayrımcılığın aşırı sağcı oyları alabilmek için merkez partileri tarafından da desteklendiğini vurgulayan Özdoğan, Almanya’da çifte vatandaşlık konusunda hukuki imkanlar bittiği için AİHM’ne başvurduklarını açıkladı: “Ayırımcılık aşırı sağcı oyları alabilmek için merkez partileri tarafından desteklenmektedir. Sayın Merkel, ‘çok kültürlülük başarısız olmuştur. Alman kültürü öncü kültürdür’sözüyle ayrımcılığa ve ırkçılığa çanak tutmuştur. Bizler, 50 yıldır 4. kuşak olarak Avrupa’dayız. 50 yıldır uyum sağlayamadıksa, bundan sonra nasıl uyum sağlarız? Bizim uyum sorunumuz yoktur. Sorun, Alman toplumunun kendi içindedir, bizleri toplumun dışında görmektedirler. Tabii ki Alman siyasetinde sorunları gören ve çareler arayan siyasiler de vardır. Fakat yeteri kadar etkin olamamaktadırlar. Cumhurbaşkanı Wulff, ‘İslam Almanya’nın bir parçasıdır’diyerek çok olumlu bir adım atmıştır. Ayrımcılığa engel olacak önemli bir adım, İslam’ın resmen tanınması ve çifte vatandaşlığın kabul edilmesidir. Bu konuda Alman hükümeti gerekeni yapmamaktadır. Almanya’da hukuki imkanlar bittiği için UETD olarak bu konuyu AHİM e taşıdık.”
SEVGİ BAĞINI HİÇBİR ŞEY KOPARAMAZ
Başbakan Yardımcısı Bozdağ konuşmasına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın selamlarını ileterek başladı: “Bilmenizi isterim ki, siz nasıl Türkiye’ye karşı, orada yaşayan akrabalarınıza, kardeşlerinize karşı sevgi, saygı ve muhabbet doluysanız, Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan her bir insan, aynı sevginin, aynı saygının, aynı sevdanın sahibidir. Bu, dün de böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olacaktır. Bundan hiç şüphem yoktur. Bu sevgi bağını mesafeler koparamaz, duvarlar koparamaz, yönetimler koparamaz, kanunlar koparamaz, hiç ama hiçbir şey koparamaz; bugüne kadar da zaten koparamadı.”
BİZİM KARDEŞLİĞİMİZ SINIR TANIMAZ
Kosova ve Makedonya ziyaretlerinde edindiği izlenimleri de anlatan Bozdağ, her iki ülkenin uzun yıllar komünizmle idare edilmesine rağmen Türkiye sevgisinin değişmediğini ifade etti:“Bizim kardeşliğimiz sınır tanımaz, duvar tanımaz, demir perdeleri asla tanımaz; gerçekten de tanımamıştır. Onun için, burada olsun, başka yerde olsun. Gönüller arasına hiç kimse bugüne kadar duvar öremedi. Hiç bir yönetim, hiçbir mucit, gönüller arasına duvar örülebilecek hiçbir şey icat edemedi. Bu hepimiz için önemli; ülkeler için önemli, yönetenler için önemli. Neden? Kalbe giden yolu bulduğunuzda o ülkede huzur olur, barış olur, güvenlik olur, refah olur ve mutluluk olur; her şeyi daha iyi yaparsınız. Biz Türkiye olarak, Türk milleti olarak bulunduğumuz her yerde, her zaman sevginin, saygının, iyiliğin, hoşgörünün ve insanlığın kazanması için mücaadele ettik. Her yerde de insanlığın evrensel değerlerinin en uç noktada temsilcisi olduk. Nerede güzel örnekler varsa, o güzel örneklerin en iyilerini vermek hususunda tarihimiz ve bugünümüz şanlı örneklerle doludur. Bundan sonra da sizin ve sizlerin yetiştireceği iyi insanlarla bu örnekler daha da çoğalacaktır.”
HERKESE GÖREV DÜŞÜYOR
Dünyada sevginin yerine kin ve nefretin hakim olmaması için herkese görev düştüğünü dile getiren Bozdağ, şunları söyledi: “Dünyada yaşanan olaylara baktığınızda herkesin kişi olarak, her ülkenin ülke olarak kendilerine tayin edecekleri yollar ve yöntemler elbette olacaktır. Ama biz, bir şeyi biliyoruz. Sevgiden, saygıdan, hoşgörüden ve insanlıktan geçmeyen bir yol, hiçbir insanı ve hiçbir ülkeyi huzura götürmez. Bugün, dünyanın dört bir yanında bütün insanlığın her zamankinden daha fazla hoşgörüye, daha fazla sevgiye, daha fazla saygıya ihtiyacı vardır. Birkaç kişinin düşüncelerinden dolayı eğer ülkeler, iyiliği savunanlar, hoşgörüyü savunanlar, doğruyu savunanlar, çirkini ve doğruları söylemekten vazgeçerlerse, o zaman ne olur? Norveç’te gözünü kırpmadan onlarca genci kurşuna dizip suç işlemediğini düşünen canavarlar dünyaya hakim olur. Öyle canavarların hakim olduğu dünyada, onlara hoşgörünen ve görünmek isteyenler de yaşayamazlar. Çünkü onlar, onlara da hayat hakkı tanımazlar. Onun için siyasilere, sivil toplum örgütlerine ve birebir her bir insana önemli görev düşüyor. Kim ki sevgisizliği, kim ki saygısızlığı, kim ki şiddeti, kim ki terörü, kim ki nefreti övüyor ve öne çıkarıyor, insanları, toplumları ve ülkeleri karşı karşıya getirmeye gayret ediyorsa, herkesin, her sivil toplumun, her ülkenin, bunun karşısında bir olması, dimdik durması lazım ki, dünyada sevginin yerine kin ve nefret egemen olmasın!”
İNSAN HAKLARI KONUŞMA İLE DEĞİL İCRAATLA OLMALI
İnsan hakları ve hukukun üstünlüğünden konuşanların, icraatlarının da bunlarla uyumlu olması gerektiğini dile getiren Bozdağ, bunu her zaman ifade ettiklerini vurguladı: “Çağımızda herkes insan haklarından konuşuyor. Hukukun üstünlüğünden ve özgürlüklerden konuşuyor. Biz bunlardan konuşurken, icraatımızın da bunlarla uyumlu olması lazım! Bir yandan insan, insan hakları derken, bir yandan eşitlik derken, bir yandan özgürlük derken, öte yandan insanları dışlayan, eşit görmeyen, insanlara farklı yaklaşımları düstur edinen uygulamalar yapmak çelişkilerin ta kendisidir. (...) Biz, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımıza Avrupa’nın dört bir yanında sadece bizim vatandaşlarımıza değil, başka ülkelerin vatandaşı olarak yaşayan insanlara da insan haklarının, evrensel hukukun, AİHM’nin insan olmanın gereği olarak yapılması gerekenlerin uygulanmasının zorunluluk olduğunu her defasında ifade ediyoruz.”
ÇİFTE VATANDAŞLIK UYGULAMASI ADALETLİ DEĞİL
Türklere uygulanan çifte vatandaşlık uygulamasının adaletli olmadığına dikkat çeken Bozdağ, bu uygulamanın Almanya’ya yakışmadığını belitti: “Ayrımcılıktan herkes şikayet ediyor. Ama bir yandan ayrımcılıktan şikayet edip, öte yandan yasalarda ayrımcılık barındıran düzenlemeler yapıp, bir başka yere gelip insan hakları dediğinizde, insanlar size inanmaz. Ben şimdi dinliyorum kardeşlerimi. Eleştiri olarak dostlarım lütfen almasınlar, ama ben vicdanen kabul edemediğim için paylaşmak istedim. Almanya’da örneğin, bir Avusturyalı, bir Fransız çifte vatandaş olabilir. Doğru mu? Bir İsviçreli, bir İngiliz çifte vatandaş olabilir. Ama bir Türk çifte vatandaş olamaz. Ben bunun hukuki gerekçesini anlamakta zorlandım işin doğrusu. Neden bütün yeryüzünde yaşayan ülkelerin insanlarına bu hakkı verip bir veya iki tane ülkenin insanına bu hakkı vermiyorsunuz? O zaman eşitlikçi yaklaşım var mı? Yok! Adalet var mı bu işte? Yok! O zaman insan hakları varsa, bütün 99 insana bu hakkı verip de bir tanesine vermediğinz zaman, bu doğru bir yaklaşım mı? Değil! Bunu ben kendime anlatamıyorum. Umarım, bu uygulamayı yapanlar da kendilerine anlatamıyordur. Ben dilerim ki, bu uygulama tez zamanda düzeltilsin. Düzeltilmesi lazım! Çünkü insan haklarına aykırı. Düzeltilmesi kazım, çünkü Avrupa Birliği’nin değerlerine aykırı bu. Almanya’ya da yakışmıyor bu. Almanya da kendine yakışanı yapması lazım. Bunu düzeltmek Almanya’ya daha fazla yakışır.”
MAVİ KART İÇİN YASA TASARISI
Mavi Kart konusunda yaşanan sıkıntıların giderilmesi için hazırlanan Kanun Tasarısı’nı Başbakanlığa sunduklarını kaydeden Bozdağ, yeni tasarı ile bütün vatandaşlık haklarının kullanabileceğinin müjdesini verdi: “Biz Türkiye olarak çifte vatandaşlığı elde etmiş vatandaşlarımızın sıkıntılarını, Türkiye boyutundaki sıkıntıları çözmek için Mavi Kart uygulamasını başlattık. Ama bu uygulama sıkıntıları çözemedi, başka sıkıntılar da beraberinde geldi. Sayın Başbakanımız, geçen sene bu konuda talimat verdiler: Bu Mavi Kart uygulamasıyla ilgili sorunlar, sıkıntılar çözülecek. Çözülmesi lazım; gerekeni yapın! Ve bu çerçevede çalışma başlattık. Ve buraya gelmeden önce (Cuma günü), bu konudaki Kanun Tasarısı’nı Başbakanlığa sevkettik. Ne geliyor? Mavi Kart sahibi olan vatandaşlarımız, Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımızın sahip oldukları hakları, Mavi Kart yöntemiyle üçüncü derece akrabalarına kadar bütün boyutlarıyla kullanma imkanı getiriyoruz. Bu konudaki sıkıntıları artık kaldırıyoruz. Şimdiden hayırlı olsun!”
TÜRKİYE’DEKİ SEÇİMLERE KATILIM HAKKI
Bozdağ, yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının, masrafa ve zahmete katlanmadan Türkiye’deki seçimlere katılabilmeleri için yeni bir çalışma başlattıklarını ve gelecek seçimde mutlaka oy kullanılabileceklerinin sözünü verdi: “Şimdi, yeni bir düzenleme yapıyoruz. Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı beraber bir çalışma yapıyorlar. İnşallah ilk seçimde siz burada oylarınızı dilediğiniz partiye verme imkanı bulacaksınız.”
SORUNLARI AZALTMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ
Sorunları azaltmak, çözümleri çoğaltmak için Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığını kurduklarını belirten Bozdağ, sözlerine şu şekilde devam etti: “Biz, vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerdeki sorunları konusunda hassasız. Sayın Başbakanımız, hepimizden daha fazla hassas. Nerede vatandaşımız varsa, nerede derdi olan varsa, onu dert edinen, onun derdine derman olan bir felsefenin, bir anlayışın sahibiyiz. O nedenle, bizim iktidarımızda yurtdışındaki kardeşlerimizin Türkiye ile ilişkilerinde önemli değişiklikler yaşandı, önemli adımlar atıldı. Ama biz gördük ki, bu sorunları, bu değişikliklerle, bu adımlarla tek başına çözmenin imkanı yok. Bizim daha ileri adımlar atmamız lazım. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın ve akrabalarımızın sorunlarını bulundukları ülkede takip eden, onları tespit eden, daha sonra bunu hükümetlerarası diyalogla çözümü için gerekli yöntemleri bulup hükümetlerarası görüşmelere sunan, vatandaşın doğrudan doğruya bireysel sorunlarıyla ilgilenen bir mekanizmayı hayata geçirdik. Ayrıca, Almanya’da veya başka ülkelerde yaşayan kardeşlerimizin Türkiye’de yaşadıkları sorunları da çözen bir meknaizmayı hayat geçirdik. Bu, hem buradaki hem de Türkiye’deki makamlar nezdinde sizin gözünüz, sizin kulağınız, sizin sesiniz olacak, sizin derdinizin dermanı için gece gündüz demeden koşacak, çalışacak; beraber çalışacağız, beraber koşacağız sorunları azaltmak için, çözümleri çoğaltmak için.”
ALMANYA’YA GÖÇÜN 50. YILI
Bozdağ, Almanya Türkleri’nin 50 yıl içinde hem Almanya’ya hem de Türkiye’ye büyük katkılar sağladığını belirterek, bunun kadir kıymetinin bilinmesi gerektiği söyledi: “Bu sene Almanya’ya Türkiye’den insanlarımızın gelişinin 50. yılı; 50 yıl olmuş. Almanya’nın 50 yıl öncesine gittiğiniz zaman, savaştan çıkmış bir ülke, yıkılmış dökülmüş taş üstünde adeta taşı kalmamış bir ülke. Ve bu ülkede bizim kardeşlerimiz, sizlerin babaları, dedeleri buraya geldiler ve burada Almanlarla beraber emek verdiler, ter döktüler, gece gündüz demeyip çalıştılar. Modern Almanya’nın inşasını beraber yaptılar. Hem Almanya’ya katkı verdiler hem de Türkiye’ye katkı verdiler. Bir yanda Almanya yeniden inşa olurken, öte yandan Türkiye, buradaki değişimden daha fazla haberdar olarak daha farklı bir şekilde değişim sürecinde yol aldı. Sizin emekleriniz hem Almanya’da hem de Türkiye’de çok. Türkiye de, Almanya da sizin bu emeğinizin kadrini kıymetini bilip gereğini yapmak zorunda.”
İSLAM BARIŞ DİNİDİR
İslam’ın sevgi, saygı, barış ve kardeşlik dini olduğunu; gittiği ve bulunduğu her yerde iyiliğin ve güzel şeylerin temsilcisi olduğunu dile getiren Bozdağ, İslam’ı terör ve terörizmle yanyana getirmenin veya bunu ima etmenin İslam’a yapılmış haksızlık, en büyük saygısızlık, en büyük iftira olduğunu kaydetti: “İslam, insanı yaşatmayı esas alan bir dindir. Öldürmeyi yasaklayan bir dindir. Bir insanı yaşatmanın bütün insanlığı yaşatmak kadar değerli ve sevap olduğunu bütün inananlarına öğreten ve iman ettiren büyük bir dindir.”
Dünyanın her yerinde önyargılar olduğunu dile getiren Bozdağ, cehalet bilginin yerine egemen olduğu zaman orada sıkıntı olacağını ifade ederek önyargı duvarları olduğu sürece birbirimizi iyi tanıyamayacağımızı ifade etti: “Bakınız, Norveç’te bir olay yaşandı. Olayın haber ajanslarına düşmesinden sonra, hemen arkasında Müslümanlar hedef gösterildi, fakat bir saat sonra hakikat ortaya çıktı. Şimdi bir olayın aslını öğrenmeden, gerçek bilgiye sahip olmadan hemen suçlu ilan ediliyorsa, bunun anlamı, önyargıdır, iftiradır. Önyargıya teslim olanların doğru karar vermeleri, doğru adım atmaları mümkün değildir.
İSLAM RESMEN TANINMALI
İslam’ı doğru anlamak ve doğru anlatmak zorunda olduğumuzu belirten Bozdağ, radiikal akımların önüne geçmenin en önemli yolunun İslam’ı resmi din olarak kabul etmekten geçtiğini ve bu konuda işbirliği yapmanın gerekliliğine dikkat çekerek, Türkiye olarak işbirliğine her zaman hazır olduklarını ifade etti.
GENÇLİK DAİRELERİ
Gençlik Dairelerinde yaşanan haksız uygulamaların önüne geçilmesi için daha hassas davranılması gerektiği konusunda çağrıda bulunan Bozdağ, uygulamaların gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekti: “İnsanların çocuklarını haksız yere alırsanız, bunu vicdanlara, bunu insanlara anlatamazsınız. Ben bu konudaki uygulamanın da gözden geçirilmesi ve yeniden değerlendirilmesi, vicdanları karartan uygulamaların son bulmasını diliyorum. Umarm ki, önümüzdeki zaman içinde o konuya ciddi anlamda çözüm bulunur, ciddi anlamda adımlar atılır. Biz bu konudaki iyileştirmelerin yapılması, adımların atılması konusunda gerekeni yapmaya hazır olduğumuzu her zaman yetkili makamlara ilettik. Bundan sonra da bunu iletmeye devam edeceğiz. Çünkü, bu sorunu çözmek zorundayız.”
SOMALİ’YE YARDIM
Somalide yaşanan açlık ve sefalet konusuna da değinen Bozdağ, Somali’de dram ve insanlık ayıbı olduğunu belirterek, Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızı bu yaşanan ayıba sessiz kalmamaya, Somali’ye yardım yapmaya davet etti: “Dünya küçüldü; onlar bizim yan katlarda oturan komşumuz haline geldiler. Türkiye olarak bu konuda yardımlarımız başladı. Kargo uçaklarımız yardımları Somali’ye götürmeye başladı.”
ÖZETLE
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, konuşmasında elbette bütün sorunlara değin(e)medi. Bu, zaten zaman açısından da mümkün değildi. Örneğin, özellikle izin döneminde sıla yolunda yaşanan sıkıntılar. “Sıla yolu, çile dolu”özelliğini kısmen koruyor. Hava yolu bilet fiyatlarının özellikle izin sezonunda artırılması, çoğu Eğitim Ataşeliklerine yıllardır atama yapılmaması, dini, sosyal ve kültürel hizmetlerin kurumsallaştırılarak ihtiyaçları karşılayacak şekilde sunulamaması vesaire...
UETD İftar yemeğinde, yarım asır sonra, Türkiye’nin artık icraat dönemine geçtiğini hissetmek, ümitlerimi biraz daha artırdı.