TV’den sonra Meclis’te düello

Güncelleme Tarihi:

TV’den sonra Meclis’te düello
Oluşturulma Tarihi: Eylül 09, 2005 00:00

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ile koltuğuna göz diken ana muhalefet Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) başbakan adayı Angela Merkel, son dört gün içinde televizyondan sonra Federal Meclis’te de ikinci kez kozlarını paylaştılar.

Haberin Devamı




Meclis’te düello
Federal Meclis’in parlamento yaz talilinden sonra ve 18 Eylül’de yapılacak genel seçim öncesi bu yasama döneminde dün yapılan son oturumunda Başbakan Schröder ile Merkel birbirlerine ağır suçlamalarda bulundular. Başbakan Schröder, yaklaşık 45 dakika süren konuşmasında, Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller’den oluşan koalisyon hükümetinin 7 yıllık iktidarı döneminde iş piyasasının reformu ve sosyal sigorta sisteminin korunması için attığı adımların doğruluğunu savunurken, CDU/CSU’yu sosyal adalet ve dayanışma sistemini yok etmek istemekle suçladı.

Schröder, nisan ayından beri günde bin 500 yeni sosyal sigortalı iş yeri yaratıldığına dikkat çekerken, hükümetin bu yıl başından itibaren hayata geçirdiği reformların meyvesini almaya başladıklarını dile getirdi. Başbakan Schröder seçim kampanyası konuşmalarında her gün bin sosyal sigortalı iş yeri kaybı yaşandığını söyleyen Merkel’i dolaylı bir şekilde ``Yalan söylemekle’’ suçladı.

Schröder aynı zamanda, CDU/CSU’nun insanların gelir ve kazanç düzeylerine bakılmaksızın herkesten eşit şekilde yüzde 25 vergi alınması planlarını da eleştirdi. Bu konuyla ilgili olarak, ``Menajerlerle temizlikçi kadınların, hemşirelerin aynı oranda vergi ödemesi adil olmadığı gibi sosyal dayanışmayı da yok eder’’ dedi.

Başbakan Schröder, CDU/CSU’nun Katma Değer Vergisi’ni (KDV) artırma, enerji vergisini düşürme planlarını da ``Yanlış bir politika’’ olarak değerlendirdi. KDV artışının enerji vergisindeki düşüşten daha fazla bir yük getireceğine de işaret etti.

Schröder, akar yakıt fiyatlarının düşürülmesi için hükümetin doğrudan müdahale olmadığını belirtirken, ``Kartel Dairesi harekete geçsin’’ çağrısında bulundu. Aynı zamanda petrol yerine başka enerji kaynaklarına yönelme politikalarının doğruluğunu da savundu.

Yalan söylüyorsunuz

Angela Merkel ise Başbakan Schröder’in CDU/CSU’nun KDV’yi artırmakla enerji vergisindeki düşüşten daha fazla yük getireceği şeklindeki açıklamasına sert tepki gösterdi. Başbakan Schröder’in bilinçli bir şekilde rakamlar üzerinde oynayıp gerçekleri söylemediğini belirten Merkel, ``Eerji vergisini uygulamaya koyarken, elde edilecek tüm gelirin emeklilik sigortasına aktarılacağını söylediniz. Ama öyle olmadı.

Elde edilen gelirin yüzde 10’u bütçeye akıyor. Söz verdiğinizi yapmadınız. KDV artışı ve enerji vergisindeki düşüşle ilgili olarak da gerçekleri söylemiyorsunuz. Bize yalan söylüyorsunuz’’ dedi. Merkel’in bu suçlamasına özellikle SPD’li parlamenterler tepki gösterirken, Başbakan Schröder sadece gülümsemekle yetindi.

Schröder gibi yaklaşık 45 dakika konuşan Merkel, SPD ile Yeşiller’in 7 yıllık iktidarları döneminde işsiz sayısının 5 milyonu ulaştığını belirtirken, ``7 yıl SPD-Yeşiller iktidarı, Almanya için kayıp 7 yıldır’’ dedi.

Federal Dışişleri Bakanı Joschka Fischer de CDU/CSU’nun enerji vergisini, işsizlik sigortası prim oranını düşürme ve çocuk sağlık sigortası planlarınının finansmanının mümkün olmadığını dile getirdi. Bakan Fischer, ``Papa bile Almanya ziyareti sırasında sizin bulunduğunuz vaatlerde bulunmadı’’ dedi.

İmtiyazlı ortaklık

Başbakan Schröder konuşmasında AB’nin genişlemesine değinmezken, Merkel yine Türkiye’nin AB üyeliğini gündeme getirdi. Merkel, ``AB’nin genişlemesi ve Türkiye’nin üyeliği bizim için önemli bir konudur. Bu çok duyarlı bir konudur. Ama ben insanlara Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine karşı olduğumuzu söylemeyi hep sürdüreceğim.

Biz Türkiye’ye ’imtiyazlı ortaklık’ verilmesini istiyoruz ve bunun için de müzakerelerin bu yönde sürdürülmesinde ısrarlıyız. Siz 10-15 yılı uzun bir süre gibi görüyorsunuz. İşte asıl tehlike, müzakereleri sürdürüp Fransa ve Hollanda’daki referandumda olduğu gibi 10-15 yıl sonra Türkiye’yi geri çevirmek olur.

İşte ben bunu istemiyorum. Çünkü Türkiye bizim için çok önemlidir Türkiye’nin jeostratejik konumu bizim için çok önemlidir. İşte ben bu nedenle iç ve diş politikada politikacıların, popüler olmayan sonuçlar için de girişimde bulunma ve karar verme gücü olmalıdır’’ dedi.

Günaha giriyorsunuz

Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, CDU/CSU’nun Türkiye politikasını sert bir dille eleştirdi. Fischer, ``Irak, İran, Yakın Doğu, Arap yarım adası. Buradaki durum ortadadır. Bölgede tam bir istikrarsızlık yaşanmaktadır. Seçim politikası çıkarları nedeniyle Türkiye’nin tam üyeliğine karşı çıkmak tehlikelidir. Azınlık bile desteklese, Almanya’nın başbakanlığına soyunan birinin bunu çoğunluğun pozisyonu haline getirme gücü olmalı.

Burada önemli olan halkının çok büyük bir bölümü Müslüman olan Türkiye’nin demokrasi, kadın ve insan hakları, hukuk devleti bağımsız medya, modern bir toplum ve modern bir ekonomi yolunda gitmesi ve bunu başarııl bir şekilde gerçekleştirmesidir.

Türkiye’ye 43 yıldır söz veriyoruz. Konrad Adenauer’den (CDU), Franz Josef Strauss’a (CSU) kadar. 1997 yılına kadar da Helmut Kohl (CDU) ve Theo Waigel (CSU) da aynı sözü verdiler. Türkiye’nin tam üyeliğinin 10, 15, 20 yıl mı süreceğini şimdiden bilemeyiz. Ama daha şimdiden Stoiber (CSU) kültürel nedenlere karşı çıktığı için Türkiye’ye kapıları tam olarak kapamak çok tehlikelidir.

Zaten sizin önerdiğiniz ’imtiyazlı ortaklık’ın da ne olduğunu kimse bilmemektedir. Schaueble, bunu Türkiye ile birlikte şekillendireceğinizi söylemektedir. Bayan Merkel, bu Türkiye politikanızla, Almanya’nın ve Avrupa’nın güvenliğinin tüm günahını üstleniyorsunuz. Başbakan olmak istiyorsunuz. Ama sağlıklı bir kafanız yok, olayları analiz etme durumunda değilsiniz’’ dedi.

Stoiber: Ucu açık, hedefi de açık

CSU Genel başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Edmund Stoiber de Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine karşı olduklarını yineledi. Stoiber yüzünü Fischer’e dönerek, ``Ben sizin gerekçelerinize kesinlikle katılmıyorum. Çünkü Türkiye zaten güvenlik nedeniyle NATO’dadır. Biz onyıllardır yüzyıllardır dost olduğumuz bu ülkeyle zaten NATO’da müttefikiz. Ama biz bir politik AB istiyorsak-siz hep Birlik Partileri’nin de eskiden Türkiye’ye söz verdiğinden bahsediyorsunuz, o zaman Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET), Avrupa Topluluğu (AT) dönemiydi- bugün ise Politik Birlik projemiz var.

Bu Politik Birlik projesiyle dış ve savunma politikalarında birlikte hareket etmek hedeflenmektedir. Çabalarımızın nüvesini bu oluşturmaktadır. Şayet politik bir AB istiyorsanız, bunun için belirli temel değerler ortaklığına sahip olmanız gerekir. Bugün 25 üye ülkeden oluşan ilerde belki Romanya ve Bulgaristan’la sayısını 27’ye yükselecek olan AB, nüfusu 80-90 milyona varacak, farklı kültürel ve ekonomik geleneği olan bir ülkeyi özümseyemez. İşte bu nedenle biz Türkiye’yi `imtiyazlı ortaklık’ verilmesini istiyoruz.

Biz Avrupa ülkelerinde halkların seslerine kulak verilmesini istiyoruz. Zaten bu nedenle de acilen hükümet değişmeli. Biz tabii şu andaki hükümetlerin imza attıklaır sözleşmelere sadık kalacağız. Ama biz müzakerelerin yalnız `ucu açık’ değil, aynı zaman da "hedefi de açık" sürdürülmesi için çaba göstereceğiz’’ dedi.

Ayakta alkış

Başbakan Gerhard Schröder de ana muhalefet lideri Angela Merkel de konuşmalarını bitirdikten sonra kendi ``Taraflarındaki’’ milletvekilleri tarafından ayakta alkışlandı.

SPD’li parlamenterlerin hepsi ayağa kalkıp Schröder’i alkışlarken, aralarında erken genel seçilerin iptali için Federal Anayasa Mahkemesi’ne başvuran küçük ortak Yeşiller Partili Werner Schulz ile birkaç arkadaşı, yerlerinden kalkmadıkları gibi alkışlamadılar da.

CDU/CSU’ ile iktidarı devralmayı hedefleyen FDP’li parlamenterler ise müstakbel başbakanlarını ayakta alkışladılar.

Ahmet KÜLAHÇI / BERLİN

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!