Güncelleme Tarihi:
İşte, dava daha başlamadan endişe duymaya başladıklarını kaydeden Avrupalı Türklerin tepkileri:
Ali Kaçaran: Bu, bizim ve Türkiye için bir hukuki hak. Bunu sonuna kadar takip edeceğiz. Burada yaşan Türkler ve Türkiye, bu cinayetlerin tarafıdır. Cinayetleri takip etme hakkı herkesten çok Türk basınının. Fazlı İşbilen: Bu gibi olaylarda maalesef Türk medyası ve Türk toplumu olarak birlik ve beraberlik örneği gösteremiyoruz. Bu durumda suçu birazda kendimizde aramalıyız. Bir elin nesi var iki elin sesi var.
Atilla Ünalp: Bu hiçbir yerde olacak şey değil. Yargılama sürecinin açık ve şeffaf yapılmasında, Türk medyasının ve diplomatik tarafın, Türkiye İnsan Hakları Komisyonu Başkanının süreci izlemesinde büyük yarar olduğuna inananlardanım.
Osman Köksal: Artık Almanya’ya güvenimiz kalmadı. Korku içinde yaşıyoruz. Sadece davayı izlemek isteyen Türk medyasına görülen bu bu haksızlık bizleri daha da endişelenir duruma getirdi.
Hulisi Kırtaş: Türkiye ve Avrupa ülkelerindeki yargılama örneklerine baktığımızda tarafların bu tür davaları rahatlıkla izleyebilmesi için imkanlar hazırlanır. Salon müsait değilse başka yer temin edilir. Ama sanıyorum ki bu olayların özellikle mağdur ülkelere daha fazla yansımaması ve daha büyük bir infiale yol açmaması için basına ambargo uygulanıyor.
MAHKEME AYRIMCI VE SÜBJEKTİF DAVRANDI
İrfan Çalış ve Yılmaz Şengünüç: Mahkeme daha başta ayrımcı ve sübjektif davrandı. Mahkemenin kararını gözden geçirerek, Türk medyası ve Türk temsilcilerine izleme imkanı vermesini istiyoruz. Bu çok açık bir ayrımcılık, taraflı tutumudur. Umarız bu yanlıştan dönülür.
Leyla Özoğlu, Perihan Çalışkan, Tülay Biçer, Sibel Kınık, Emine Küçükosman, Seval Doğan, Ayşe Kınık, Emsal Saytaç, Nurdan Toy, Ummahan Kırtaş: Türk basınını içeri almamakla birlikte malesef yanlış bir resim çizildi. Bu kararla güvenlik birimlerine güvenimizi kaybettiğimiz bir zamanda, kendimizi daha da ayrımcılığa maruz kalmış ve aldatılmış hissediyoruz. NSU Alman polisinin güvenilirliğine ağır darbe indirmişti. Bu karar da herhalde Alman adaletinin itibarını zedeleyecek.
Cengiz Tural, Furkan Yabancı, Ali Demir, Murat Temik, Yaşar Kalkan, Murat Şanlıtürk, Yunus Yazıcı, Tevik Gür, Cavit Nas: Türk medyasından bir tek temsilciye bile yer verilmemesinin izah edilebilecek bir yanı yok. Hiç bir bahane bu kararı maruz gösteremez. Türk medyası mutlaka o salonda olmalı. Yoksa adalete de güven kaybeder.
Perihan Ünalp: Türk medyasından bir şeyler saklandığı imajı yaratıldı. Siyasetçilerin bu karara karşı girişimde bulunmaları gerekli. Mahkeme salonunda en az bir kaç Türk basın kuruluşuna yer verilmeli.
TÜRKİYE’DE OLSA ALMANYA AYAĞA KALKARDI
Levent Köksal: Nerede hani demokrasi ve insan hakları. Bizim için böyle önemli bir davaya basınımızı almıyorlar. Bu olay Türkiye’de olsa Almanya ayağa kalkardı.
Serdar Yurttaş, Ömer Demirer ve Abdullah Okumuş: Bu davada, yaşam hakkının ihlali söz konusu. Vatandaşlarımıza yönelik saldırının mahkeme süreci de alabildiğince şeffaf olmalı. Almanya’daki Federal Meclis Komisyon Başkanı’na bile istediği bazı bilgilerin verilmemesi zaten birçok soru işaretini beraberinde getiriyordu. Korku ve tedirginlik içindeyiz. Türkleri ve Türk medyasını sindirmek istiyorlar.
Hatice Toylu: Böyle bir tavrın konulmasının hiçbir mantıklı ve hukuki tarafı yok. Anlamsızdır. Mesela, Hürriyet, DHA ve AA gibi bir ajansın mahkeme salonuna alınmaması çok garip. Konu hakkındaki şüpheleri artıracak bir davranış. İşin meşru görünmesi açısından Türk basınının orada bulunması gerekiyordu. Verilen karar insanları tatmin etmezse AİHM’e kadar gidilebilir.