Güncelleme Tarihi:
ADAYLIK başvurusunda taleplerinin başına Türkiye’yle müzakereleri sonlandırmak olduğunu yazdı. Seçimden sonra EVP’nin Avrupa Komisyonu başkan adayı da olan Manfred Weber, “Eğer Komisyon Başkanı olursam, Türkiye’yle müzakereleri sonlandıracağım” dedi.
Weber’in partisi CSU da Bavyera’da seçimleri kazanabilmek için hep Türkiye’nin AB üyeliğini ve yabancıları seçim malzemesi yaptı. Her defasında da başarılı oldu. Bu politikanın mimarı, dönemin CSU lideri ve Bavyera Eyalet Başbakanı Edmund Stoiber, sandıkta zafer üstüne zafer kazandı.
Ama bu politika zamanla aşırı sağı güçlendirdi.
CSU’nun efsane lideri Strauss’un korktuğu başına geldi ve CDU/CSU’nun sağında yeni bir parti oluştu: Almanya için Alternatif (AfD).
AfD şimdi muhafazakar Hıristiyan Birlik partilerinin korkulu rüyası.
Kendi sağında bir parti oluşmasın diye popülist mesajlarla oy toplayan Hıristiyan Birlik şimdi ektiğini biçiyor.
MARTIN SCHULZ’UN YOLUNDA
Türkiye’yi seçim malzemesi yapma cazibesi bir ara SPD’ye de sıçradı. 2017 genel seçimlerinde SPD başbakan adayı Martin Schulz, seçimi kaybedeceğini anlayınca ‘muhafazakar oyları toplarım’ umuduyla son bir çıkış yaptı. Schulz, rakibi Merkel’e karşı televizyon düellosunda, “Eğer başbakan seçilirsem, ertesi gün Brüksel’e gidip Türkiye’yle müzakerelerin sonlandırılması için Avrupa Komisyonu’na başvuruda bulunurum” dedi.
Schulz, muhafazakar oyları toplayacağım derken, köklü SPD seçmeni olan Türkleri de uzun süreliğine kaybetti ve sosyal demokratlara sandıkta tarihinin en ağır yenilgisini yaşattı.
BRÜKSEL BİLE GÜLÜYOR
Muhafazakar Halk Partileri’nin baş adayı Weber de Schulz’la aynı kaderi paylaşma yolunda. Zaten Weber’in “Türkiye’yle müzakereleri sonlandıracağım” sözüne Brüksel bile gülüyor.
Çünkü müzakerelerin sonlandırılması Weber’in kendi elinde değil.
Bunun için AB üyesi 27 ülkenin oy birliği gerekiyor.
Avusturya dışında hiçbir AB üyesi Türkiye’yle müzakereleri sonlandırmak istemiyor. Weber’in kendi ülkesi Almanya bile müzakerelerin sonlandırılmasına karşı. Yani, Weber’in bu talebi bir seçim söyleminden öteye hiçbir şey değil.
Ama bu tür söylemler Avrupa’da Türkiye karşıtlığı ve düşmanlığını tehlikeli biçimde körüklüyor. 5 milyon Türk insanının yaşadığı Avrupa’da sağduyulu politikacıların bu tür kışkırtıcı söylemlerden son derece uzak durması gerekiyor.