Türkiye’nin sırtından oy avcılığı

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’nin sırtından oy avcılığı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 16, 2019 09:38

Daha önceki dönemlerde bazı politikacıların da denediği gibi, 23-26 Mayıs tarihleri arasında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi Hıristiyan Demokratların, muhafazakarların ve milliyetçi muhafazakarların oluşturduğu Avrupa Halk Partisi’nin (EVP) lider adayı Manfred Weber de kafayı Türkiye’ye taktı.

Haberin Devamı

Türkiye’nin sırtından oy avcılığı
ALMANYA’da iktidarın büyük ortağı Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) ‘kardeş parti’ konumundaki Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin (CSU) Genel Başkan Yardımcısı ve EVP’nin Avrupa Komisyonu Başkanı adayı Manfred Weber, Türkiye ile ilişkilerin önemli olduğunu söylerken, Türkiye’nin hiçbir zaman Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olamayacağı görüşünü savundu. 
Weber, CSU Bavyera Eyalet Meclis Grubu’nun kapalı oturumunda, “Avrupa Komisyonu’nun olası yeni başkanı olarak Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerini durduracağımı çok açık bir biçimde beyan ediyorum” açıklamasında bulundu.
Bilmem Avrupalı seçmenler bunu yer mi?
Aynı şey Alman seçmenler için de geçerli.
Her şeyden önce Avrupa Komisyonu Başkanı seçilse bile, Manfred Weber’in Türkiye ile müzakereleri sonlandırma gibi bir yetkisi kesinlikle yoktur ve olmayacaktır da.
Türkiye ile AB arasındaki tam üyelik müzakerelerinin durdurulması, ancak tüm üye ülkelerin “Evet” demesiyle mümkündür.
Yani oy birliğiyle.
Bir tek üye ülkenin “Hayır” demesi halinde, müzakerelerin durdurulması da dondurulması da mümkün değildir.
Şu andaki tabloya bakılırsa, bir değil birçok AB üyesi ülke Türkiye ile müzakerelerin sürdürülmesinden yanındadır.
Bunu Manfred Weber de bilmektedir.
Ama buna rağmen popülist bir tutum sergilemeyi yeğlemektedir.
Kaldı ki, benzer yaklaşımı biz Almanya’da daha önceki dönemlerde de yaşadık.
CSU’nun o dönemdeki Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Edmund Stoiber, 2002 yılındaki genel seçimlerde Almanya’nın Başbakanlığına soyunduğunda aynı yönteme başvurmuştu.
Stoiber, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine kararlı bir biçimde karşı çıkmıştı.
Türkiye’nin tam üye olması halinde AB’nin sınırlarının İran, Irak ve Suriye’ye dayanacağını gerekçe göstererek, “Böyle bir durumda AB doğacak sorunların altından kalkamaz” demişti.
Yani Stoiber, Türkiye’nin sırtından oy avcılığı yapmıştı.
Ama Alman seçmenler bunu yemedi.
22 Eylül 2002’de yapılan genel seçimlerde Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) toplam oyların ancak yüzde 38.5’ini alabildi.
Türkiye’nin tam üyeliğinden yana olan dönemin Sosyal Demokrat Partili (SPD) Başbakanı Gerhard Schröder ise koltuğunu korudu.
SPD de yüzde 38.5 oranında oy aldı.
Ancak SPD’nin toplam oyu CDU/CSU’dan 6 bin 27 daha fazlaydı.
O zamanlar Türkiye kökenli Alman seçmenler arasında SPD’ye destek yüzde 60’ın üzerinde olduğu için, “Schröder koltuğunu Türk kökenli seçmenler sayesinde korudu” diyenler bile oldu.
*
Evet, Türkiye’nin sırtından oy avcılığı yapmak Stoiber’e bir şey getirmemişti.
Bunu bildiği halde SPD’li Martin Schulz da aynı şeyi 2017 yılındaki genel seçim öncesi yaptı.
SPD’nin Başbakan adayı Martin Schulz, Başbakan Angela Merkel’le birlikte 3 Eylül 2017 tarihinde katıldığı ve Alman televizyonlarında canlı yayınlanan ‘düello’ programında, hiç de beklenmedik bir tutum sergiledi.
Daha önceki dönemlerde hep Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine tam destek veren Schulz, “Ben Başbakan olursam Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine son vereceğim” diye bir açıklamada bulundu.
Böyle bir çıkışı Başbakan Merkel de beklemiyordu.
Yıllarca hep Türkiye’ye tam üyelik yerine ‘imtiyazlı ortaklık’ verilmesini savunan, ancak 2005 yılında başbakan olarak sorumluluk aldıktan itibaren de hep ‘sözleşmelere sadık kalacaklarını’ ve ‘müzakerelerin ucu açık’ şekilde sürdürüleceğini söyleyen Merkel, ‘düello’da daha sağduyulu bir tutum sergilemişti.
Merkel, “Türkiye’in tam üyeliğine karşı çıkmadan önce diğer partnerlerle bunu konuşmalıyız” demişti.
*
Evet, 24 Eylül 2017’de yapılan genel seçimlerden CDU/CSU yüzde 32.9’la en güçlü kanat olarak çıktı.
SPD ise yüzde 20.5 oy toplayıp, partinin tarihindeki en büyük yenilgisini aldı.
Yani Türkiye’nin sırtından oy avcılığı yapmak isteyen Martin Schulz, kendisi hezimete uğradığı gibi partisini de hezimete uğrattı.
Nitekim o zamandan beri de SPD kendisini bir türlü toparlayamadı.
Türkiye’nin sırtından oy alınamayacağını Manfred Weber bilmiyor mu?
Yoksa Manfred Weber başka bir dünyada mı yaşıyor?

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!