Güncelleme Tarihi:
Roula Khalaf imzalı analizde, Arap Baharı'ndan sonra Mısır ve Tunus'ta iktidara gelen İslamcı liderlerin ekonomiyi yönetmedeki zorluklarına dikkat çekilerek, Türkiye'nin bu ülkelerde "model" olarak algılandığı hatırlatılıyor.
Khalaf, "Türkiye'nin cazibeli fakat yanıltıcı modeli" başlıklı analizde şöyle diyor: "İslamcı Araplar, Türkiye'nin İslamcı-kökenli Adalet ve Kalkınma Partisi altında kazandığı başarılara işaret ederek, kendilerinin sosyal olarak muhafazakâr ancak dinamik ve refah içinde toplumlar yaratabileceklerini savunuyorlar."
Ancak Financial Times yazarına göre, Türkiye'nin geçiş halindeki Arap ülkeleriyle karşılaştırılması ve ülkenin başarısının yalnızca iktidar partisine ya da "partinin İslamcı köklerine" mal edilmesi yanıltıcı olabilir.
Ekonomik başarı nasıl başladı?
Karşılaştırmanın yanıltıcı olmasının arkasında, Türkiye ile söz konusu Arap ülkelerinin altyapı yatırımları açısından farklı düzeylerde olmaları, bankacılık sistemlerindeki farklar ve siyasi yapılanma da var Khalaf'a göre.
Gazetenin görüş aldığı Carnegie Europe'ta ziyaretçi araştırmacı olan Sinan Ülgen, Türkiye'nin ekonomik başarısının "AK Parti tarafından başlatılmadığını", partinin yürütücü rolüne rağmen, esas reformların daha önceden yapıldığını savunuyor.
Analizde, partinin İslamcı örgütlenme deneyimini de kullanarak, yoksulları hedefleyen sosyal politikalar ürettiği, karşılanabilir sağlık hizmeti ile iskan politikası benimsediği de belirtiliyor.
Ülgen, AKP'nin dehasının, sosyal muhafazakârlık ile piyasayı esas alan liberal ekonomik politikaları birleştirmesi olduğunu savunuyor.