Güncelleme Tarihi:
Çok sık çıktığı yurtdışı seyahatleri yüzünden Genscher için, “Gökyüzünde iki uçak karşılaşmış, ikisinin içinde de Genscher oturuyormuş” denir. Biraz abartılmış olsa da bu söylem gerçekten diğer Dışişleri Bakanları için de geçerlidir.
Geçen hafta başında Federal Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle Türkiye’ye gitti. “Hükümet makinesi” olarak nitelenen Alman Hava Kuvvetleri’ne ait uçakta basın mensubu olarak iki Alman gazeteci, bir fotoğrafçı ve bir de ben vardım. Pazartesi günü öğleden sonra Berlin- Tegel’den Ankara’ya hareket ettik. Esenboğa Havalimanı’na indikten sonra otomobillere binip doğru Ankara Kalesi’ne gittik.
Çünkü Westerwelle ile Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu arasında yapılacak ikili görüşmeye biraz zaman vardı. Westerwelle ile birlikte Ankara Kalesi’ni dolaştık. Alman Bakan, antika eşya satan bazı dükkanlara girip çıktı. Esnafla ayaküstü sohbet de etti... Westerwelle-Davutoğlu görüşmesinden sonra yeniden otomobillere binip Esenboğa’nın yolunu tuttuk. Oradan da İstanbul’a...
Çünkü Westerwelle ertesi gün öğleden önce Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) Almanya’daki Bertelsmann Vakfı ile birlikte düzenlediği bir etkinlikte konuşma yapacaktı. İstanbul’da geceyi kısa kesip ertesi sabah Sabancı Müzesi’nin yolunu tuttuk. Alman Bakan, “Avrupa, Türkiye ve Akdeniz: Yeni İşbirliği Alanları” konulu 14’üncü Kronberger Konuşmaları’nda çok önemli mesajlar verdi.
Davutoğlu ile yaptığı görüşmede olduğu gibi, İstanbul’daki konuşmasında da, Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesinin hem Türkiye hem de AB’nin çıkarına olduğunun altını çizerken “Biz Almanya olarak bu yeni süreçte katkı sağlamak istiyoruz” dedi.
Hatta Alman Bakan daha da ileri giderek, “Türkiye’ye eski klişeler ve önyargılarla değil, yeni bir anlayışla yaklaşmalı. AB’nin Türkiye’ye olan ihtiyacının, Türkiye’nin AB’ye olan ihtiyacından daha önemli olacağı günler de gelebilir” diye AB ülkelerine uyarıda bile bulundu. Westerwelle, Türkiye ile Almanya arasında politik ilişkilerin yönlendirilmesi için dışişleri bakanları düzeyinde sistematik bir ‘strateji diyaloğu’ oluşturulmasını da gündeme getirdi.
Alman Bakan, İstanbul’daki konuşmasında iki ülke arasındaki politik ilişkilerin yanı sıra insani ilişkilerin de geliştirilmesi için ‘Türk-Alman Gençlik Köprüsü’ oluşturulmasını da önerdi. Buna örnek olarak da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya ile Fransa ve Doğu Blok’un yıkılmasından sonra da Almanya ile Polonya arasında dostluk ilişkilerinin yeniden canlandırılmasına imkan kılan ‘Gençlik Değişimi Programlarını’ gösterdi. Alman gençlerin Türkiye’ye, Türk gençlerin de Almanya’ya gelerek karşılıklı dostluk ilişkilerinin gelişmesine imkan kılan böyle bir programı hayata geçirmek istediklerini söyledi. Ama nedense Türkiye’de bu öneriler pek de yankı bulmadı.
Alman Bakan konuşmasını bitirdikten sonra otomobillere binip Yeşilköy yoluna koyulduk... Oradan da Viyana’ya... Westerwelle, Viyana’da bazı AB ülkeleri dışişleri bakanlarıyla buluştu. Şüphesiz Ankara ve İstanbul’da söylediklerini onlara da anlattı. Sonra da yani akşam uçağa binip Berlin’e ulaştık. Tabii yazılmaması koşuluyla uçakta başka bazı şeyler de konuştuk...