Güncelleme Tarihi:
Avrupa Parlamentosu'nda milletvekili olduğum dönemde Kemal Derviş ile birlikte canla, başla koşturduğum dostlarımdan biri olan CHP eski milletvekili Zeynep Damla Gürel'in TC Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından AB Danışmanı olarak görevlendirilmesine çok sevindiğimi belirtmek istiyorum.
AKP bir kez daha doğru bir personel kararı verirken CHP'ye de ders vermeye devam etmekte. Eminim Abdullah Gül'ün bu kararını tüm AKP'liler desteklememişlerdir. Ancak "ülke için doğru olan" bu kararı buna rağmen vermek önemli. "Önce ülkem sonra partim" diye düşünülerek verilen her karar genelde "örnek bir karardır".
CHP milletvekili olduğu dönemde başta Avrupa Parlamentosu olmak üzere Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde çok iyi ilişkiler kuran Zeynep Damla Gürel'in son genel seçimlerde partisi CHP tarafından aday gösterilmemesine Avrupalı sosyal demokratlar hiç şaşırmadılar. Zaten bu gelişmeyi beklemekteydiler. CHP tarafından aday gösterilmek artık "acaba Baykal'ın şakşakcısı mı?" sorusunu da beraberinde getirdiğinden pek de öyle muteber bir durum değil zaten. Yine AB düzeyindeki çalışmalarımız sırasında tanıştığımız ve sanırım birbirimizi takdir ettiğimiz dostum Umut Oran, CHP'ye başkan adayı olduğunda "iyiniyetli ve mücadeleci kararlılığına" saygı duydum ama öte yandan da üzüldüm. Çünkü günümüz CHP'sinin Baykalcı delegelerinden oluşturulmuş bir anti demokratik kongre salonunu hak etmiyor Umut Oran. Kendisinin de doğru tespit ettiği gibi "yüzde on seçim barajının tartışıldığı bir ülkenin sosyaldemokrat olduğu iddiasındaki partisinin başkan adayı olabilmek için dayattığı tüzük tarafından ön görülen barajı yüzde yirmi!".
Zor günler geçirmekte olan Türkiye'yi yönetenlerle AB'deki sosyaldemokratlar arasında daha "sıkı bir diyaloğa" ihtiyaç var. "Parti yasaklama" gibisinden demokrasiye ters düşen ve de ülkeyi "derin bir krize doğru koşar adım sürükleyen" bir süreçte "türban", "Kuzey Irak" ve "yeni Anayasa" gibi konularda AB'deki sosyal demokratların önerilerinin Ankara'ya ulaşmasında acilen yarar var.
Hele Türkiye açısından bir "olmazsa olmaz" konumundaki "Kıbrıs Sorunu" açısından çok dikkatle izlenmesi gereken gelişmelerin yaşandığı bir dönemde Türkiye'nin iç sorunlarına "mahkum edilmesi" büyük bir talihsizlik olur. KKTC'nin ve Kuzey Kıbrıslı Türkler'in geleceğinin 2008 yılında belirlenmesinin artık ihtimal dahilinde olduğu bu günlerde Ankara ve Lefkoşa'nın AB'deki sosyaldemokratlarla sıkı bir görüş alış verişi içinde olması her iki başkentin de elini güçlendirecektir.
Siz bu satırları okurken AP-SPE Başkanı Alman Martin Schulz (SPD), AP Başkan Yardımcısı ve Kıbrıs Temas Grubu Başkanı Alman Mechtild Rothe (SPD) ve AP SPE Başkan Yardımcısı Avusturyalı Johannes Swoboda (SPÖ) Kıbrıs'ın güneyinde ve kuzeyinde hem devlet başkanları hem de kardeş partileri EDEK ve CTP ile görüşmeler yapacaklar. Nisan ayında Alman Federal Parlamentosu'ndan SPD temsilcileri ve yine Münih Belediye Başkanı (aynı zamanda Alman Belediyeler Birliği Başkanı) Türkiye ve Kıbrıs'ta olacaklar. Tüm bu gelen sosyal demokratların muhatapları Türkiye'de onlarla iyi ilişkiler içindeki sosyaldemokrat politikacılar ve Kıbrıs'ta CTP. CHP mi? Aktüel liderliği ile sosyaldemokrasiye muhatap olma şansı sıfır!
böylesine bir ortamda eski CHP milletvekili sosyal demokrat Zeynep Damla Gürel'in devletin en üst düzeyinde AB Danışmanı olarak göreve başlaması çok değerli bir gelişme!