Güncelleme Tarihi:
SİZİN Almanya hikâyeniz klasik bir göç hikâyesinden biraz farklı. Önce sizi tanıyabilir miyiz?
Evet, haklısınız. Ben Artvin’de doğdum. Köyde doğmuşum. Trabzon’da ilkokulu okurken babam öğretmen olarak Almanya’ya geldi. Biz 5 yıl dedemlerde, Artvin’de kaldık. Babam Almanya’daki görev süresi dolunca konsolosluğa geçerek yerel personel olarak görev almaya başladı. Ortaokulu bitirdikten sonra annem, ben ve kardeşim 1986 yılında Almanya’ya geldik. Liseyi Essen’de, üniversiteyi Bonn’da okudum. Bonn Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler mezunuyum.
Bugün farklı bir alanda görev alıyorsunuz...
Üzüm üzüme baka baka kararır. Babam konsoloslukta çalıştığı için diplomat olmak çok cazip geldi. 1998’de mastırımı tamamladıktan sonra 6 ay Brüksel’de Avrupa Birliği Bütçe Komisyonu raportörlerinden Stanislaw Tillich’in yanında staj yaptım. “Brüksel Avrupa’nın başkenti, bir şekilde ben orada kendime bir alan açarım” diye düşündüm. Ama Brüksel yaşadığım en büyük hayal kırıklıklarından biriydi. Çok uluslu, çok kültürlü, çok dilli bir yer hayal ediyorsunuz. Ufku geniş insanlar falan. Ama hiç de öyle değildi. Çok aşırı bürokratik bir ortam vardı.
‘BİR İLKİ BAŞARDIK’
Peki AHK Türkiye Başkanlığı nasıl oldu, seçilme süreciniz nasıl gerçekleşti?
Bir önceki dönemde yönetim kurulu üyesiydim. Tek kadın yönetim kurulu üyesi bendim. Biz bu durumdan çok mustariptik. 10 çalışma grubumuzdan biri de ‘iş hayatında kadın ve kadın çalışma grubu’ olarak AHK gibi önemli bir kurumda yeterince temsil edilmediğimizi düşündüğümüz için proje başlattık. Yönetim kurulumuz 10 kişiden oluşuyor. Sekizi seçiliyor, ikisi atanmış oluyor. Biz seçilen sekiz üyenin dördünün kadın olması yönünde girişimde bulunduk. Tabi gönlümüzde yatan bir kadın başkanımızın da olmasıydı. En azından kadın üye sayımızı birden dörde çıkarmak bile bizim için çok büyük bir başarı olurdu. En sonunda 8 üyenin beşi kadın üyeden seçildi. Diğer ikisi ise TOBB ve DIHK tarafından atanıyor. Üyelerimizin bizim kadar bu konuyu önemsemesine hem mutlu olduk hem de gurur duyduk. Yönetim daha sonra başkanı seçti. Şimdi AHK Türkiye’de başkan, başkan yardımcısı ve sayman kadınlardan oluşuyor. AHK’nın tarihinde bütün dünyadaki AHK’lar arasında bir ilki başarmış olduk.
‘TÜRKİYE ÖN PLANA ÇIKTI’
Koronavirüs salgını ticari ve ekonomik ilişkileri nasıl etkiledi?
Global dünyada lojistik sıkıntıları olunca, Türkiye daha cazip hale geldi. Üretim anlamında koronavirüs salgınından dolayı her yerde üretim maliyetleri arttı. Dolayısıyla burada yakın bölgeden kolayca tedarik edebileceğiniz, tedarik zincirinde sıkıntı yaşamayacağınız cazip bir yer olarak Türkiye ön plana çıktı. Şunu da gözlemliyoruz, üretim maliyetleri, enerji fiyatları çok arttığı için Almanya’daki üretimini farklı bir yere kaydırmak zorunda olan şirketler de gözünü Türkiye’ye çevirdi. Biz de burada birkaç yatırımcıyla bu yönde görüşmeler yaptık. Örneğin küçük ölçekli bir alüminyum üreticisi, geçen yıl aylık elektrik giderinin 10 bin Euro’yken, bu yıl 44 bin Euro’ya yükseldiğini söyledi. Yani bu bile başlı başına bir sorun. Üretsem bile satmayacağım bir maliyet ortaya çıkıyor, iş ve işçi maliyetleri de arttığı için sorun büyüyor. Dolayısıyla Türkiye’de üretim yapmak çok cazip hale geldi.
Türkiye’deki Alman yatırımlarının da geçmişten gelen bir deneyimi var.
Evet, büyük kurumsal şirketler uzun dönemdir burada. Örneğin Siemens 160 yılı aşkın senedir Türkiye’de. Artık bir Türk şirketi, çok uzun yıllardır Türkiye’de olan ve bütün bu inişleri çıkışları yaşamış olan Alman şirketleri Türkiye’ye hâlâ güvenmeye devam ediyor. Türkiye’yi çok iyi tanımayan yatırımcı, son dönemdeki Türkiye algısıyla alakalı olarak tereddüt ediyor.
‘YATIRIMCI SAYISI ARTTI’
Özellikle son 10 yılda iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerde sorun yaşanabiliyor. Böyle bir durum ekonomik ilişkilere ve ticarete nasıl yansıyor? Sizin işlerinizi zorlaştırdı mı bu durum?
Biz STK olduğumuz için özellikle de ekonomi alanında bir STK olarak siyasete karşı çok daha dikkatli yaklaşıyoruz. Mümkün olduğunca siyasete karışmıyoruz. “İşimize bakalım” diyoruz. Üyelerimiz de öyle düşünüyor. Zaten rakamlara bakarsanız, rakamlar kendi adına konuşuyor. Özellikle son 3 yılda Almanya’dan Türkiye’ye gelen yatırımlarda bir artış söz konusu. Yani Türkiye’yi bilen, tanıyan Alman yatırımcının Türkiye’ye ilgisi var.
VİZE İÇİN DETAYLI EVRAK SUNUN
Almanya’ya vize konusu da çok büyük bir sorun. İş dünyası bu dertten mustarip. Size de iş insanlarından benzer şikâyetler geliyor mu?
Evet, vizeyle ilgili sorunlar bize de yansıyor. Prosedürlerin uzun sürdüğü ve reddedilme sebepleri ile ilgili farklı yorumlar yapıyorlar. Bu konunun muhatabı biz olmadığımız için prosedürler ve süreç ile ilgili cevabı diplomatik misyonlara bırakıyorum. Lakin son dönemde vize taleplerinde büyük artış olduğunu biz de gözlemliyoruz. AHK olarak üyelerimize elimizden geldiğince destek olmaya gayret gösteriyoruz ancak yoğun talep sebebi ile biz de artık kapasitemizi zorlamaya başladık. Yapabileceğim tek öneri, mümkün olduğunca erken müracaat edilmesi ve olabildiğince detaylı evrak sunulması yönünde olabilir.
Son olarak şunu eklemek isterim; Türkiye’de 11 ili kapsayan deprem felaketi sadece o bölgede ya da Türkiye’de yaşayanları etkilemedi. Yurt dışında yaşayan, bölgede akrabası, tanıdığı olan herkesi etkiledi. Orada yakını olmayanlar bile etkilendi. İnsanız hepimiz. İlk günlerde Avrupa’dan çok büyük yardımlar gönderildi. Kendilerine bu duyarlılık için teşekkür ediyoruz. Ama o inanların daha uzun süre bizlerin maddi ve manevi desteğine ihtiyacı olacak. Lütfen onları unutmayın...