Güncelleme Tarihi:
İstanbul’da gazetecilik ve hukuk öğreniminden sonra Tercüman ve Hayat gazetelerinde çalışan Beki Probst, 1960 yılında İsviçre’ye yerleşerek sinema ve film alanında çalışmalara başladı.
Lukarno’dan sonra 1988 yılında Berlinale Film Marketi’nin yöneticiliğine getirildi.
Bugün geriye dönüp baktığında İstanbul’da yaşadığı dönemi “Hayatımın en güzel yılları” diye tanımlıyor. Probst ile festivaldeki 25 yılını değerlendiriyoruz.
Berlinale maceranız nasıl başladı?
Aslında buraya tamamen tesadüfen geldim. İsviçre’de yaşadığım için Lukarno’ya gider gelirdim. Lukarno’da İsviçre’deki film dağıtıcıları ve salon sahiplerini buluşturduğum bir trade show organize etmiştim. Yaptığım işin doğrudan marketle bir ilgisi yoktu. Sonra Lukarno’nun yöneticisi Berlinale’ye geçti ve bana, Berlinale Film Marketi yapmamı teklif etti. O zaman kendimi soğuk suya attım.
ÖNÜMÜZÜ AMERİKA AÇTI
Berlinale Film Market sıçramayı ne zaman ve nasıl yaptı?
Sıçrama Amerikan Film Market’in tarihini değiştirmesiyle gerçekleşti. Eskiden plan şöyleydi: Berlin market şubatta. Bir buçuk hafta sonra Amerikan marketi, mayısta Cannes ve kasımın başında ise Milano. Ancak 2002 yılında Δ Milano bitti ve Amerikalılar Milano’nun tarihini aldı. Ve bizim önümüz açıldı.
Bu yıl ki film marketin özelliği nedir?
Herkes finans krizinden bahsediyor. Bizim ise en iyi senemiz. Çünkü tüm standlar çok çabuk kiralandı. Markete giren filmlerin sayısı ve firmaların sayısı arttı.
HALA EGZOTİK
Türk filmlerinin Berlinale’ye ve Berlinale’nin Türk filmlerine ilgisi nasıl?
Bu aralar Türkiye’den Berlinale’ye başvuran filmlerin sayısında muazzam artış var. Bu yıl 100’e yakın Türk filmi Berlinale’ye başvurdu. 3 uzun metrajlı Türk filmi Berlinale’ye alındı. Özellikle Bal’ın, Altın Ayı’yı kazanmasından sonra Türk filmlerine olan ilgi de arttı. Dünya sinemasında Amerikalılar hep Amerikalıdır, Fransızlar hep bilinir. İtalyan sineması ‘şöyle böyle’. İspanyol’lar krizden dolayı film yapamıyor. Türk filmlerine gelince. Hala egzotik. Türk sineması dalga gibidir. Bir yükselir bir azalır.
İstanbul sizin için ne ifade ediyor?
İstanbul’da hayatımın en güzel yıllarını geçirdim. Ben de hem üniversitede okuyup hem de Tercüman gazetesinde çalışıyordum. O zaman ki dostlarım Atilla Dorsay ve Leyma Umar’la bugün bile hala görüşürüm.
Berlinale’de 25 yıl geçirdiniz. Bundan sonraki hedefiniz nedir?
Yerimi alabilecek bir insan gelsin istiyorum. Fransızca da bir deyim vardır. “Bütün mezarlar yeri doldurulamayan insanlarla doludur”. Herkesin yerine başka birileri gelebilir. Değişimde fayda vardır.