Güncelleme Tarihi:
Cenevre Otomobil Fuarı’nda Türk gazetecilerle bir araya gelen Kugler, Oyak Renault’nun Bursa fabrikasında üretilen araçlarda, modellerine bağlı olarak 800 euro ile bin 200 euro arasında tasarruf yapıldığını, bunun mutluluk verici olduğunu kaydetti.
Kugler, Oyak Renault Fabrikalarındaki üretime ilişkin en önemli konunun, bu fabrikadaki üretimin düzeyinin, üretkenlik ve kalite açısından bir referans teşkil etmesi olduğunu dile getirerek, avro ile Türk lirası paritesi ne olursa olsun, kalite ve üretkenlik düzeyi yüksek gittiği için Bursa fabrikasında daima üretim yapılacağını söyledi. Türk mühendislerine çok derin saygı duyduğunu ifade eden Kugler, Türk mühendislerinin çok iyi eğitimli olduğunu ve çok organize bir şekilde çalıştıklarını, Oyak Renault’nun fabrikalarının Renault’nun üretim dünyasında gerçek bir referans olduğunu vurguladı. Kugler, niyetlerinin Bursa’daki kapasiteyi maksimum düzeyde kullanmak olduğunu belirterek, fabrikanın kalite ve üretkenlik düzeyini sürdürmesini önemli bulduklarını söyledi.
-Yerli otomobil-
Renault olarak Türkiye’ye derinlemesine kök salmış, Türkiye ile bütünleşmiş bir üretici olduklarını anlatan Kugler, ”Türkiye’de, entegre olmuş teknolojilerle, örneğin motor veya vites kutusu üreten tek üretici biziz. Oyak Renault ekibi ile gayet kararlı bir şekilde daha da ileriye derinlemesine götürmeye kararlıyız. İlk düzeyde durmaktansa daha da ileriye gitmek, Türk tedarikçiler ile bu üretimleri birleştirerek, bütünleştirerek devam etmeyi amaçlıyoruz ” diye konuştu. Kugler, Oyak Renault’nun Türkiye’deki tedarikçilerinin kalite düzeyinin merkezde bulunan tedarikçilerin düzeyinden daha üst seviyede olduğunu kaydetti. Renault’nun, Türkiye’deki otomotiv üreticilerin ”en Türk olanı” konumunda bulunduğunu dile getiren Kugler, şöyle devam etti:
”Türkiye’de üretim yapıyormuşuz gibi çalışmıyoruz. Tamamen Türk bir üretim yapıyoruz. Eğer günün birinde bir Türk markası ile bir Türk otomobili üretme arzusu olacaksa, en doğal ortak tabii ki Oyak Renault olacaktır. Halihazırda bu düzeyde resmi bir talep bize hükümetten gelmedi. Türkiye’de zaten entegre durumunda bulunan teknolojilerimizin mevcudiyeti sayesinde böyle bir projeyi en hızlı gerçekleştirecek olan biz olurduk. Daima bir kazan kazan düzeyi aranıyor. Halihazırda şu bilinmiyor;
Türk hükümeti kendisi bir oyuncu mu olmak istiyor bu konuda? Yoksa herhangi bir üreticiyi ya da bir şirketi bu konuda teşvik etmek mi istiyor? Şu anda bu henüz bilinmiyor. Şu veya bu şekilde böyle bir projeye katılırsak, tabii ki piyasayı daha da ileriye götürmek, Türk piyasasını geliştirmek ve Türkiye’de daha çok insanın otomobile erişimini kolaylaştırmak için yaparız bunu. Şu anda bu konuda halihazırda hükümetle bir görüşmemiz olmadı. Türkiye’de mevcut teknolojimiz var bu tür projeye her an katılabiliriz. Bunu söylemek istiyorum.”
-”Hükümetin bu konuda getireceği her türlü aydınlatmayı heyecanla bekliyoruz”-
Kugler, Türk mühendislerinin böyle bir markayı çıkartabileceğini ve üretebileceğini ifade ederek, ”Türkiye’de bir Türk mühendislik ürününü üretmek mümkün. Projenin içeriği de tam açık olarak bilinmiyor. Hükümetin bu konuda getireceği her türlü aydınlatmayı heyecanla bekliyoruz” dedi.
Jean-Christophe Kugler, bir soru üzerine de, Türkiye ile Fransa arasında son dönemde yaşanan siyasi krizlerin günlük işlerini etkilenmediğini belirterek, bunun da asıl nedenini Türk tüketicisinin Renault markasına güvenmelerinden geçtiğini belirtti.
-”Biz de işin içinde olacağız”-
Oyak Otomotiv ve Çimento Şirketleri Yönetim Kurulu Başkanı Celal Çağlar ise, yerli otomobile ilişkin, ”Öncelikle tam bir tarife bağlı olarak muhakkak böyle bir proje olduğu takdirde biz de işin içinde olacağız. Tam tarifin içinde nasıl bir Türk aracının tarif edildiği ve nasıl teşviklerle ileriye gidebileceğinin belli olması gerekiyor. Aynı şekilde ortağımızın da bu konuya ne şekilde bir katkıda bulunacağını, nasıl ortaklık yapabileceğimizin görüşmelerini yapıyoruz. Bu konuyu tartışıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Ürettikleri otomobillerin yüzde 70 yerlilik oranına sahip olduğunu bildiren Çağlar, üretilecek yerli otomobilin yerlilik oranının yüzde 70’leri bulmasının da ”müthiş bir şey” olacağını söyledi. Çağlar, ”Onu zaten biz yapıyoruz. Aradaki fark, isminin Fluence olması veya isminin Megan olması. Onun yerine isminin Murat veya Osman olması haline dönüşüyor. Yoksa yapılan işlemin tamamı üç aşağı beş yukarı aynıdır diye düşünüyorum” dedi.
-”(Arabayı yapalım Türkiye’de satalım) bakış açısı olamaz”-
Çağlar, yerli otomobile sadece Türkiye’de üretilen ve Türkiye’de satılan bir araç olarak bakmamak gerektiğine işaret ederek, üretilecek yerli otomobilin global pazarlarda da satılması gerektiğini söyledi. Dolayısıyla ”Bu arabayı yapalım sadece Türkiye’de satalım” diye bir bakış açısının olamayacağını ifade eden Çağlar, yerli otomobil konusunda teşviklerin önemli, ancak tek belirleyici olmadığını kaydetti. Çağlar, yerli otomobilin piyasaya çıkma süresine ilişkin bir soruya da
”Eğer Renault gibi çok güçlü bir şirketi destek olarak yanınıza almadıysanız o en az 2 yıl sürecek bir olaydır. Bu teknolojiye sahip olmayan bir şirket olursa minimum 2 yıl sürebilir. Ama Renault gibi bir şirketle detayları konuşmamakla birlikte çok daha kısa bir sürede ortaya test edilebilen bir araç çıkma ihtimali vardır. Türk arabası yapmak başka bir şey, onun dünyada pazarlanabiliyor olması başka bir şey. Bu iki şeyi ayırt etmek lazım” cevabını verdi.
-”Nissan Projesi prensip olarak devam ediyor”-
Nissan ile Oyak’ın Türkiye’de yatırım projesine ilişkin soruları da yanıtlayan Çağlar, bu projenin rafa kalkmadığını söyledi. Celal Çağlar, konuya ilişkin şunları anlattı:
”Bu projeyi her zaman akılda olan, her zaman gözlenen, hava koşullarının uygunluğuna bakılan bir proje olarak düşünmek lazım. Yeni projeleri getirmek, yeni yatırımlara başlamak çok çok güzel, ama biz şu anda devam eden mevcut üretimleri korumak için de gerekli özeni ve ihtimamı göstermemiz gerekir. Yeni derken elimizdekilere de daha iyi bakmamız gerekiğinin altını çiziyorum. Eldeki kuş, daldaki kuş...
Dünyada bir çok Türkiye yok, dünyada bir çok ülke var. Dünyada bir çok ülke olduğu için bu tip firmalar ülkedeki hava koşullarına bağlı olarak önceliklerini oraya veriyorlar. Stratejik öncelik Çin ve Hindistan’a verildi ama bu Türkiye’de stratejik öncelikler içerisinde, ama birinci sırada değil. Dolayısıyla Nissan Projesi prensip olarak devam ediyor.”