Güncelleme Tarihi:
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, ABD’de Columbia Üniversitesi’nin organize ettiği ve okulun rektörü Lee Bollinger’in yönettiği Dünya Liderleri Forumu’nda konuştu. Daha sonra öğrencilerin sorularını yanıtlayan Gül, bir İsrailli öğrencinin
“Mavi Marmara filosu Kürdistan’a gitseydi, Türkiye’nin tepkisi nasıl olurdu. Sizin hükümetiniz ne yapardı. Siz de bu yardım filosunu durdurmaz mıydınız” sorusuna şu yanıtı verdi:
Kürtler vatandaşımız
“Ortada doğru olmayan bir şey var. Kürtler bizim kendi vatandaşlarımız. Bin yıldır bu coğrafyada birlikte yaşıyoruz. Onlar vatandaşlarımız. Benim buradaki heyetimde kim Türk, kim Kürt bilmiyoruz. Bunun için sormamız gerekir. Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit vatandaşlarıyız. Demokratik standartlarımızın noksanlığında haklı şikayetler vardı. Kürtlerle sıkıntılar vardı. Biz aynı milletin farklı parçalarıyız. İsrail ve Filistinliler aynı milletin parçaları değil. Gazze, İsrail’e ait değil. İşgal altındaki Filistin toprakları İsrail’e ait değil. Dolayısıyla, oradaki mücadele ile buradaki mücadele aynı değil. Gazze’de olup bitenlere, oradaki ambargoyu kıralım diyen sadece Türkiye değil. Onlardan önce dünyanın her yerinden pek çok insan ambargoyu kırmak için gitti. Başkan Barack Obama, Clinton, AB, herkes bu ambargonun kaldırılması için çağrıda bulundu.”
Hukuk içinde çözülür
Bir başka öğrencinin “Uluslararası tehlikelere karşı bölge ülkelerinin birlikte, ortak çalışması gerektiğini söylediniz. Ancak İsrail’e yönelik söylemleriniz farklı. Neden” şeklindeki sorusuna karşılık Gül, Türkiye’nin İsrail’i ilk tanıyan ülkelerden biri olduğunu, İsrail ile birçok anlaşmaya imza atıldığını, ancak Gazze olaylarının şok ettiğini söyledi. Gül, şöyle devam etti: “Gazze’de herkesin gözü önünde olaylar olunca, bu olay bizi şok etti. Eğer insanlar ölürse bunları görmezden gelmek mümkün değil. Bunlar uluslararası hukuk çerçevesinde çözülür. Kimse ben uluslararası hukukun dışında kalacağım diyemez.”
İran’a yaptırım kararına uyarız
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, New York’ta Columbia Üniversitesi kütüphanesindeki konuşmasında Türkiye’nin, BM’nin İran’a yaptırım kararına uyacağını belirtti. Gül, ancak bunun ötesinde bazı ülkelerin kendilerinin bazı ambargolar uyguladıklarını hatırlatarak “Biz enerji bağımlısı bir ülkeyiz, yüzde 98 oranında gaz ve petrol ithal ediyoruz. Türkiye’nin milli çıkarlarını düşünmek zorundayız” dedi.
Anayasa memnuniyeti
Konuşmasında Gül, 12 Eylül’deki referandumdan da söz etti. Gül, şunları söyledi: “Bu referandumdan sonra siyasi partiler arasında yeni bir anayasa yapılması yönünde büyüyen bir görüş birliği olduğunu görmekten memnunum. Türkiye’nin yine de bu kapsamda yapması gerekenler var ve demokrasinin standartlarını yükseltmesi, kapsamını genişletmesi gerekiyor.”
Twitter bilgi kaynağım
GÜL, Türkiye’de 40’tan fazla ulusal, yüzlerce yerel tv kanalı, yüzlerce yerel ve ulusal radyo kanalı olduğunu, internet kullanımının rekor kırdığını dile getirdi. “5 yıl önce tabu olan konular bugün yüksek sesle konuşulabiliyor. Ama bu değişimin Türkiye’nin dışında tam olarak algılanıp algılanmadığından emin değilim” diyen Gül, “Türkiye, İngilizce konuşulan ülkelerden sonra Facebook kullanıcısı en yüksek ülke” ifadesini kullandı. Kendi Twitter sayfasının sürekli takip edildiğini, Twitter’ın kendisi için okuduğu basın raporlarından çok daha direkt bir bilgi kaynağı olduğunu söyleyen Gül, şöyle devam etti:
WikiLeaks örneği
“Eski, doğu-batı, güney-kuzey rekabeti anlamını yitiriyor. İlk, ikinci ve üçüncü dünya ülkeleri sözcükleri de öyle.
İnternet devrimi ve her an hazır olan
küresel bilgi çok şey değiştirdi. Medyanın gücü artık çok daha geçerli. Bunun en büyük örneği (gizli belgeleri internette yayımlayan) WikiLeaks.”
Çalık’ın tartışılması güzel
CUMHURBAŞKANI Gül, Columbia Üniversitesi’ndeki toplantıda medya konusuna değinirken, kendisine şöyle bir soru yöneltildi: “Basın özgürlüğünü anlattınız. Türk başbakanın damadı Çalık Holding’in CEO’su. Kamu bankalarından açılan kredilerle ülkenin en büyük medya kuruluşlarından biri bu holdinge verildi. Bu holding daha sonra devletin kontrolündeki elektrik dağıtım şirketlerinin alımında çok aktif oldu. Hükümet kontrolündeki bankalar, siyasi liderler ve medya şirketleri arasındaki bu tür ilişkileri modern Türkiye için etik açıdan uygun buluyor musunuz?” Gül, bu soruya şu yanıtı verdi: “Türk basınının içinde bulunduğu durum ve çoğulculuğu söyledim. Sayın Başbakan’ın damadının herhangi bir şirketin başında olması tabii ki yasak olamaz. Önemli olan bu krediler hangi şartlarda verildi, garantileri yeterli oranda mı, faiz oranları yeterli mi, bunlara bakılmalıdır. Ben de bunu sordum. Libor artı çok yüksek bir faiz oranıyla alınmış bu krediler. Neticede tabii ki bunların ödenmesi gerekiyor. Ve geri ödenmesinde de aksaklık söz konusu değil. Önemli olan şey basına bir baskı, sınırlama söz konusu mu, değil mi? Tabii ki bunlar tartışılıyor. Bunlar güzel. Çok agresif bir şekilde bunlar tartışılıyor. Bu bile basın özgürlüğünün geldiği noktayı gösteriyor. Her bakımdan iyi noktadayız demiyoruz. Elbette yapmamız gerekenler var.”
Gül, Türkiye’nin ifade özgürlüğü alanında çok büyük adımlar attığını da belirterek, “Bugün her biri güçlü olan ve kendi gündemlerine sahip pek çok grup var Türk medyasında” dedi.