Güncelleme Tarihi:
ANKARA’daki görevi yaklaşık 1,5 yıl önce başlayan Berger çifti, Türkiye-AB ilişkilerini ve Türkiye’ye dair izlenimlerini büyükelçilik konutunda değerlendirdi. Sefire Berger, Avrupa ve Türkiye’nin birbirine katacağı çok fazla zenginlik olduğunu, evlerinde ellerinden düşürmedikleri kahve fincanı ve cezveyle anlattı.
Günde en az beş kez büyük fincanda kahve içen Büyükelçi Berger’in Türk kahvesinden başka kahve tercih etmediğini ve evlerinde Türk kahvesi makinesi bulundurmadıklarını belirten Marilena Berger, bakır cezvede yaptığı kahveyi Türk motifleriyle süslü fincanlarla servis etti.
Evlerine gelen Avrupalı konuklarına da zaman zaman Türk kahvesi ikram ettiklerini belirten sefire Berger, Yunan olduğundan Türkiye’yi ve Türk kültürünü tanıdığını, ülkesinde de sık sık “Türk kahvesi” içildiğini vurguladı. Berger, “Ben bu kahveyle büyüdüm. Yapmayı bildiğimiz, tadındaki zenginliği sevdiğimiz ve içtiğimiz tek kahve budur” dedi.
MİSAFİRPERVERLİK VE YARDIMSEVERLİK
Büyükelçi Berger de kariyerinin büyük kısmını Ortadoğu’da geçirdiğini ve her yerde Türk kahvesi içildiğini belirterek memleketi Viyana’da bile Türk kahvesi dükkanları olduğunu, Türkiye’ye geldiğinde kendini evinde hissettiğini söyledi.
Türkiye’deki çeşitliliğin büyüleyici olduğunu söyleyen Büyükelçi Berger, “Nereye giderseniz farklı bir coğrafya, farklı yemekler hatta farklı insanlarla karşılaşıyorsunuz. Tüm bunları anlatan tek kelime var, o da misafirperverlik. Aynı zamanda tanıştığımız herkeste tanık olduğumuz yardımseverlik” diye konuştu.
Türklerin çok açık sözlü olduğunu söyleyen Büyükelçi Berger, “Türklerle bir konuyu tartışıyorsanız onların ne düşündüğünü, ne istediğini biliyorsunuz. Bu da anlamlı bir tartışma yapmanızı sağlıyor” dedi.
‘DİL BİLMESENİZ DE ANLAŞIYORSUNUZ’
Türkçesini geliştirmek için alıştırma yapmaya devam ettiğini belirten sefire Berger de Türkiye’de en çok insanların sıcaklığını sevdiğini anlattı. Berger, “Dil bilmeseniz de burada beden dili ve insanlardaki hassasiyet sayesinde harika bir şekilde anlaşabiliyorsunuz. Burada olmak harika, kendimizi evimizde hissediyoruz” ifadelerini kullandı.
Sefire Berger, eşinin işi sayesinde Türkiye’de Mardin, Van, Trabzon gibi birçok “harika” şehri ve bölgeyi gezme imkanı bulduğu için kendini şanslı hissettiğini söyledi.
Türkiye ile ilişkilerinin evlendikleri yıllara kadar uzandığını anlatan Berger çifti, eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen’in BM’de görev yaptığı dönemde nikah şahitleri olduğunu belirtti.
Kendisi Avusturyalı, eşi Yunan olan Büyükelçi Berger, “Her ikimiz de Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana Türklerle ve Türk kültürüyle çok eskiye dayanan ilişkileri olan ülkelerden geliyoruz. Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya, uzun yıllar komşuydu. Elbette bu yüzden Türk müziği, kültürü ve sanatının Avrupa üzerinde gözle görünür etkisi vardır” diye konuştu.
Türkiye ve AB arasında uzun zamana dayalı güçlü bir sözleşme olduğunu vurgulayan Berger, “İçinde barındırdığı çeşitlilikle Türkiye’nin, Türkiye-AB arasındaki bu sözleşmenin bir parçası olmasını dört gözle bekliyorum. AB’de birçok farklı dil ve kültür var. Türkiye ile yakınlaşarak kendi kültürümüzü zenginleştiriyoruz” dedi.
50 MİLYON İNSAN ÖLDÜ
Berger, 9 Mayıs Avrupa Günü’nün hem geçmişe hem de geleceğe bakma fırsatı sunduğunu kaydederek “Geçmişe baktığımızda AB’nin neden ortaya çıktığını düşünmeliyiz. AB, farklı Avrupa devletlerinin bin yıllık savaşlarına bir yanıt olarak ortaya çıktı” ifadesini kullandı.
Özellikle masum sivillerin, 50 milyon kişinin hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı’ndan 5 yıl sonra bir daha aynı acıların yaşanmaması için bir yapı ortaya konulduğunu söyleyen Berger, “Önemli olan, bundan sonra ne olacağı. Geriye değil, geleceğe bakmak gerek. AB, daha iyi ekonomi, iş, güvenlik isteyen vatandaşlarımız için bir gereklilik olarak ortaya çıktı. Birlik içindeyken ortaya koyabileceğimiz birçok şey var. Elbette Türkiye gibi ortaklarımızla da serbest ticaret, insan hakları gibi farklı konularda iş birliği alanlarımız var. Avrupa Günü, tüm bunları yansıtan bir gün” diye konuştu.