Türk - Japon trajik hikayesi

Güncelleme Tarihi:

Türk - Japon trajik hikayesi
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 2011 10:40

Japonya ile Türkiye’nin dostluğu, iki ülkenin de imparatorluk olduğu dönemlerde yaşanan bir facianın ardından başladı.

Haberin Devamı

Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdülhamid tarafından iade-i ziyaret ve dönemin Japon İmparatoruna hediye götürmek maksadıyla gönderilen Ertuğrul Fırkateyni’nin 16 Eylül 1890 tarihinde batması, dostluğun yanı sıra iki ülke ilişkilerinin başlangıcı olarak kabul ediliyor. Ertuğrul Fırkateyni faciasının üzerinden 121 yıl geçerken, Türkiye bu faciadaki kayıplarını hiçbir zaman unutmadı ve her yıl anma törenlerinde bulundu. Bu yılki anma törenine TCG Gemlik Fırkateyni katıldı.

Sultan II. Abdülhamid döneminde gönderilen fırkateynin hikayesi, ilk olarak Japonya prensi ve beraberindeki heyetin İstanbul’u ziyaretiyle başlıyor. Japonya Prensi ve Kara Kuvvetleri Korgenerali Komatsu Nomiya Akihito, Prenses Yoriko ile 2 Ekim 1886’da Yokohoma Limanı’ndan hareket ederek önce Amerika’ya, oradan da bazı Avrupa ülkelerine ziyaretlerde bulundu. Prens Komatsu ve berabaerindeki heyet 1887 yılında İstanbul’a geldi ve İstanbul’da bulunduğu süre içerisinde Osmanlı Devletinden sıcak karşılama ve muhabbet gördü.

Heyet daha sonra Tayland ve Hong Kong üzerinden 1888’de Japonya’ya döndü. Japon heyetinin ülkesine dönmesinin ardından gördükleri sıcak muamaleyi haber alan dönemin Japon İmparatoru Meiji, 10 Mayıs 1888’de Sultan II. Abdülhamid’e kendi imzasının bulunduğu bir mektup ve değerli hediyeler gönderek buna mukabele etti. İmparator Meiji, bununla da kalmayıp Osmanlı sultanına 1889’da üst düzey krizantem nişanı sundu. Bu hediyelerin ve nişanın ardından Sultan II. Abdülhami de hem iade-i ziyaret, hem de verilen hediyelere karşılık olarak dönemin deniz harp okulu mezunlarına eğitim seyahati olması için 1889’da Osman Paşa kumandasındaki Ertuğrul Fırkateyni’ni Japonya’ya gönderdi.

ERTUĞRUL FIRKATEYNİ’NİN GİZLİ DİĞER AMACI "İTTİHAD-I İSLAM"-
Uzmanlar, Ertuğrul Fırkateyni’nin gizli tutulan bir amacının daha olduğunu belirtiyor. Gönderilişinin altında Sultan II. Abdülhamid’in İttihad-ı İslam (dünyadaki tüm Müslümanları tek çatı altında toplama, Pan-İslamizm) siyaseti olduğunu kaydediyor.

Zira geminin o dönemki güzergahını inceleyen tarihçiler, Japonya yoluna çıkan Ertuğrul’un, Osmanlı’nın kendi sınırları dışındaki müstemleke ülkelerdeki Müslüman halkın bulunduğu topraklara ziyaretlerini buna delil olarak sunuyor.Tarihçiler, geminin güzergahında özellikle dönemin İngiliz müstemlekeleri olduğuna işaret ediyor ve Osmanlı’nın Müslüman halklara birliktelik mesajı vererek, kendisini zayıf gören yabancı devletlere karşı bir güç gösterisinde bulunduğunu, bunun da güzergah sayesinde rahatça anlaşıldığını belirtiyor. Ertuğrul Fırkateyni, 27 Temmuz 1889’da İstanbul’dan hareket etmesinin ardından arızalanmış ve Süveyş’e uğramıştı.

Süveyş’ten ayrıldıktan sonra sırasıyla Aden, oradan da Bombay’a hareket etti. Bombay’dan sonra Kolombo, oradan Singapur ve Hong Kong, en son olarak da Japonya’ya vardı. Seyahatin toplam 6 ay sürmesi planlanırken, fırkateynin sadece Japonya’ya gidişi 11 ay sürdü. Gemi Japonya’ya vardıktan bir hafta sonra kaptan Osman Paşa, İmparator Meiji ile görüşmüş, Sultan II. Abdülhamid’in gönderdiği el yazması mektubu ve Osmanlı İmtiyaz Nişanını Japon İmparatora teslim etmişti.

KOLERA SALGININDA İLK KAYIPLAR
Ertuğrul Fırkateyni, bilinenin aksine ilk şehitlerini Japonya’dan açılmadan vermeye başladı. Tarihçiler, Osmanlı fırkateyninin o dönem Japonya’daki kolera salgınında mürettebattan 13 kişinin hayatını kaybettiğini belirtiyor.Bu olay sonucunda geminin Wadanomisaki dezenfekte merkezinde karantina altında tutulduğu ifade ediliyor.

Japonya’da geminin üç ay kaldığını aktaran tarihçiler, Ertuğrul’un 14 Eylül 1890’da Yokohoma’dan hareket ettiğini, ancak şiddetli fırtınadan ötürü 16 Eylülde Oshima köyü yakınlarında Kashinozaki deniz feneri civarında kayalıklara çarparak battığını anlatıyor. Uzmanlar, kazadan 69 mürettebatın sağ kurtulduğunu, ancak şehit olan mürettebatın sayısının belli olmadığını söylüyor. Zira kaynaklarda fırkateynde bulunanlara dair kesin bir sayı bulunmuyor. Çeşitli kaynaklar şehit sayısını 600 dolayında veriyor.

Kazanın ardından ülkenin yerel idarecelerinden, merkezi hükümetine kadar kazazedelere gereken yardımın yapılması ve yerel halkın da Osmanlı mürettebatına misafirperverliği hala anlatılıyor. Tarihçiler, sağ kalan mürettebatın daha sonra Japonya’nın Hiei ve Kongo savaş gemileriyle, Ertuğrul’un Japonya’ya gelirken kullandığı güzergahın neredeyse aynısını kullanarak üç ayda İstanbul’a geldiğini belirtiyor.

Japonlar o dönem sadece Ertuğrul kazazedelerini kurtarıp İstanbul’a götürmekle kalmamış, Japon halkı şehit yakınları için yardım kampanyası düzenlemiş ve toplanan yardımları sağ kalan askerlerle Türkiye’ye göndermişti.

TÜRKİYE ERTUĞRUL’U UNUTMUYOR-
Japonların bu yardımı ve vefakarlığı Türkler tarafından da nesillerce unutulmamış, Irak-İran savaşında Türkiye İran’da mahsur kalan Japonları tahliye etmişti. Savaş başladığında Türkiye, İran’da mahsur kalan ve yabancılara ayrılan süre içerisinde ülkeyi terk edemeyen 215 Japon’u uçak göndererek kurtarmıştı. Japonlar da bu hadiseyi unutmamış ve ülkede Türkiye’nin bu vefakar dostluğu büyük ses getirmişti.

FELAKETLERDE BİRBİRİNE İLK EL UZATAN İKİ ÜLKE
İki ülke arasındaki bu dostluk hikayesi genelde trajedilerle devam etmiş, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde Japonya Türkiye’ye ilk yardım elini uzatan ülkelerden olmuştu. Japonya o dönem aralarında sağlık ekipleri ve deprem uzmanlarının da olduğu 76 kişilik yardım ekibiyle 500 prefabrike ev göndermişti.

Japonya’da dünya tarihinin en büyük felaketlerinden kabul edilen 11 Mart deprem ve tsunami felaketinde, ardından başgösteren nükleer felakette Türk yardım ekipleri ülkeye ilk ulaşan uluslararası yardım ekiplerinden olmuş ve felaketin en şiddetli bölgelerinde arama-kurtarma faaliyetinde bulunmuştu. ürkler bölgeye ilk ulaşan ve son ayrılan yardım ekiplerindendi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!