Güncelleme Tarihi:
Aygül Özkan’ın Almanya’daki yeni nesil politikacıların umudu olması bekleniyordu. Özkan Nisan ayında, Almanya’da bir eyalet hükümetinde bakanlık kademesine yükselen ilk Türk kökenli siyasetçi oldu. Gerçekten de bir siyasetçinin göreve gelir gelmez bu kadar övülmesi Almanya’da nadir görülen bir durum.
O dönem Aşağı Saksonya eyaletinin başbakanı bugün de Almanya Cumhurbaşkanı olan Christian Wulff, “Özkan yetenekleriyle ve karakteriyle bir rol modeli. İyi bir başlangıç yapacak ve iyi bir iş çıkaracak” demişti. Wulff ayrıca Özkan’ın bir çok politikacının yayılmasından endişe ettiği göçmen gettoları “paralel toplumlar”ın oluşumunu önleyeceğini söylemişti.
Özkan’ın bakanlığı sadece kendi partisi Hristiyan Demokrat Birliği’nin (CDU) içinde değil, Almanya’nın siyasi yelpazesin tamamında memnuniyetle karşılandı. Ancak Nisan’dan bu yana geçen zamana tartışmalar damga vurdu.
Yemin etmeden birkaç gün önce verdiği bir röportajda başta haçlar olmak üzere “Hıristiyan sembolleri”nin ve başörtülerin devlet okullarında yeri olmadığını söyleyen Özkan’ın bu görüşleri daha önce Alman yüksek mahkemesinin kararlarıyla desteklenmişti. Ancak partiden gelen baskılar sonucu Wulff’un eleştirisinin ardından Özkan özür dilemek zorunda kaldı.
Özkan daha sonra posta dağıtım şirketi TNT’nin yöneticisi olduğu dönemde imzaladığı maaş kontratları yüzünden eleştiri oklarına hedef oldu.
Son olarak geçtiğimiz hafta, Özkan gazetecilere “Aşağı Saksonya basın şartnamesi”ni imzalama çağrısı yaparak bir kez daha dikkatleri üzerine çekti. Bu şartname eyaletteki bütünleşme çabalarıyla ilgili haber yapan gazetecilerin ortak standartlara uymasını gerektiriyor.
Şartnameye imza koyan gazeteciler bütünleşmeyle ilgili haber yapmak, “uzun vadede Aşağı Saksonya’da bütünleşme sürecini desteklemek” ve bu amacı ilerletmek için “projeler hazırlamak ve projelere katılmak” zorunda kalacak. Özkan gazetecilerden ayrıca “kültürel açıdan hassas bir dil” kullanmalarını talep etti.
Bu açıklama hem gazetecilerden, hem muhalefetten hem de CDU’nun içinden eleştirilere neden oldu. Eyaletin kendisi de İskoç bir askerin çocuğu olan ve bir Alman’la evli olan yeni valisi David McAllister, Aşağ Saksonya’nın basın yayın projelerini sosyal bakanlığın değil hükümetin belirleyeceğini söyledi. McAllister, basın özgürlüğünün kendisi için çok önemli olduğunun altını çizerek, “Hepimiz bu olaydan çok şey öğrendik, aynı şeyin bir daha tekrarlanmaması için elimizden geleni yapacağız” dedi.
Bu arada muhalefetteki Sosyal Demokratların basın sözcüsü Daniela Behrens geçen hafta yaptığı açıklamada, “Bakanın böyle bir şey teklif etmesinden dolayı çılgına dönmüş durumdayım. Hiçbir basın mensubu bu teklifi imzalamaz. Bu sansürdür” dedi. Behrens basının bütünleşmeyle ilgili konuları daha sık haber yapmasının arzu edilen bir şey olduğunu ancak bunun siyasi çabalarla hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Özkan tepkiler üzerine planlarından geri adım attı ancak bu bakanın göreve gelişinden bu yana yaptığı ikinci büyük gaf oldu. Peki Almanya’nın ilk Türk kökenli bakanının sorunu ne?
Kendisini tanıyanlar Özkan’ın cesur ve çalışkan bir kadın olduğunu, sözünü sakınmadığını ancak hem siyasette hem de basında deneyiminin olmadığını belirtti. Bakan olmadan önce Hamburg şehir parlamentosunun bir üyesi olan Özkan, bu görevi sırasında daha çok arka planda kalıyordu.
Özkan’ın Aşağı Saksonya eyalet bakanlığı için adının önerilmesi aynı zamanda bir mesaj verilmesini amaçlıyordu: Göçmen ailelerden gelen Almanların üzerindeki cam tavan gün geçtikçe inceliyor, artık göçmenlerin de zirveye çıkma umudu var. Dahası Özkan’ın partisi CDU’ya daha kozmopolit bir imaj vermesi ve göçmenlerin de partinin muhafazakar görüşlerini paylaşabileceğinin kanıtı olması isteniyordu.
Göreve geldikten sonra Türk kökenli politikacıların gurur kaynağı olan Özkan bugün bir hayal kırıklığına dönüşmüş durumda. Çeşitli partilerden Türk kökenli siyasetçiler Özkan’ın göreve geldiğinden bu yana aldığı kararlar ve yaptığı açıklamalara sert eleştiriler getiriyor.
Ancak daha da önemlisi Özkan siyasi partilerin hiçbir deneyimi olmayan insanları çeşitli görevlere getirerek kendilerine ve göçmenlere bir fayda sağlamadığının kanıtı. Kuzey Ren Vestfalya’nın yeni başbakanı Hannelore Kraft da buradan yola çıkarak çok deneyimsiz bir Türk kökenli adayı kabinesine almaktan vazgeçti.