Güncelleme Tarihi:
“AĞUSTOS ayındaki ilk tehditten sonra bildiğiniz üzere 6 polis açığa alınmıştı. Son gelen tehdit yazısında onlara atıf yapılıyor, ‘Anlaşılan meslektaşlarımıza ne yaptığının bilincinde değilsin’ deniliyor, bunun sonuçsuz kalmayacağı ifade ediliyor, ‘Türk domuzu’ gibi ırkçı hakaretlere yer veriliyor. Ayrıca bu sefer annemin, kocamın, babamın isimlerine yer veriliyor. Babamın sosyal medya hesapları yok, cep telefonu bile benim üzerime, bu bilgileri herhangi birinin edinmesi mümkün değil. Demek ki, ağustos ayında polis bilgisayarında benim bilgilerim alınırken ailemin bilgileri de alınmış ve bana dört ay sonra ‘Babanın, annenin, eşinin ismini, çocuğun doğum tarihini de biliyoruz’ mesajı verilmek istenmiş. Ben polislere ‘Tehdit yazısını göndereni bulabildiniz mi?’ diye mail attım. Bunun üzerine cuma günü geldiler. Kişiyi tespit edememişler, edemiyorlarmış, ama nedense polis bir tehlike olmadığını söylüyor. Psikologları kullanılan terimlere bakmış, ‘Bunu ifade eden aktif olmayacaktır’ dediler... ‘Siz güvendesiniz, size bir zararı olmaz’ dediler. Güya böyle yazı yazan kişi zararsızmış, tehlikeli olmazmış...”
‘KENDİMİ GÜVENDE HİSSETMİYORUM’
“Bilemiyorum, şu an tehlikede olmadığımı söylüyorlar, ama tabii ki bunun garantisi yokmuş, bu nedenle silah taşıyabilirmişim. ‘İsterseniz silah alabilirsiniz’ dediler. Ben de aynen bu soruyu sordum; ‘Güvende olduğumu, tehlike olmadığını söylüyorsunuz aynı zamanda ‘silah için işlemler, izinler konusunda yardımcı olabiliriz, öğretebiliriz’ diyorsunuz. Benim silaha mı ihtiyacım var?’ diye sordum. Ben silahı çekene kadar, o yapacağını zaten yapar. Bu gerçekten son derece saçma bir öneri. Beni korumak yerine, ‘silahlanabilirsiniz’ demeleri anlaşılır değil. Koruma için ‘Gerekli değil’ dediler. Tuhaf tabii. Bir taraftan psikologların bunu yazan kişinin tehdit oluşturmayacağını söylediğini aktarıyorlar, diğer taraftan ‘Her zaman bir risk var tabii’ deyip ‘silah taşıyabilirsiniz’ diyorlar. Kendimi güvende hissetmiyorum. İkametgahımı değiştirdim, yeni adresim gizli. Daha güvende hissediyorum ama mesela dün akşam bürodan çıkarken bir sağ bir sola bakıyorum. Dikkatliyim ama korkmuyorum, çünkü istedikleri bu, tehditlere boyun eğmeyeceğim.”
‘BİLGİLERİM KİMLERE VERİLDİ’
“NSU’nun ‘Söz yerine eylem’ söylemi vardı. Dört ay içerisinde iki tehdit faksı geldi ve polis bana bunu yazan eyleme geçmez diyor. Ama NSU’nun söylemi doğrultusunda kendiliğinden harekete geçecek olanların olduğunu biliyoruz. Şimdi açığa alınan polislerle kendini özdeşleştiren bir sürü insan var. Geçen bu yönde mailler geldi zaten. Ben bunu polise de söyledim. ‘Yazmadan harekete geçecek olanlar var, NSU’da gördük’ dedim. Hiçbir yanıt vermediler. Ben ilk gelen tehdit faksından sonra suç duyurusunda bulunurken ancak bir memurun, kamu görevlisinin bu bilgilere erişimi olduğuna dikkati çekmiştim ve yapılan araştırmalarda bir polis memurunun bilgisayarından benim bilgilerimin alındığı ortaya çıkmıştı ve bunun ardından mahkeme kararıyla yapılan arama esnasında polislerin WhatsApp grubunda aşırı sağcı, kanun dışı sohbetler gün ışığına çıkmıştı. Bana verilen son bilgi, şu anda konuşmama haklarını kullandıkları, görevde olmadıkları, onlardan bir zarar gelmeyeceği yönünde. Anladığım denetim altındalar ya da her neyse. Demek ki, benim bilgilerimi başkasına verdiler ya da onlarla aynı görüşteki insanlar olaya müdahil oldu. Açıkçası benim bilgilerim kimlere verildi ben de bilmiyorum.”
‘HEDEF GÖSTERMESİNLER’
“İlk tehdit yazısında Usame bin Ladin’in eski koruması Sami A.’nın avukatlığını yapmama atıf vardı. Tehditlerin nedenini bilmiyorum ama ben siyasetçileri, en başta da söylemlerinden dolayı Alman İçişleri Bakanı Horst Seehofer’i sorumlu tutuyorum. Devlet görevlendirdiği, beni tuttuğu için, hukuk devleti gerektirdiği için avukat olarak savundum müvekkilimi. Bu hukuk devletinin bir gereğidir. Siyasetçilerin popülist söylemleri, avukatları hedef almaları, sanki onları tehlikeli olarak gördükleri, sınır dışı etmek istediklerini biz engelliyormuşuz gibi bir söylem üstlenmeleri, bizi hedef göstermeleri kabul edilemez. Almanya’da yargı bağımsızlığı varsa şayet, Alman İçişleri Bakanı da buna gayet tabii ki uymak zorunda. Çünkü demokratik bir ülkede yaşıyoruz ve avukat olarak ben görevimi yapıyorum. Sınır dışı, mülteci davalarında çalışan pek çok avukat düşman gibi gösteriliyor. Bu tehditler, sözlü saldırılar sadece beni değil, Alman hukuk devletini, hepimizi hedef alıyor.”