Ahmet Külahçı / Fotoğraf: AP
Oluşturulma Tarihi: Ocak 23, 2021 09:35
Demokratik ülkelerin devlet başkanları, başbakanları ve özellikle de dışişleri bakanları, dost ülkelerin iç işlerine karışmamaya son derece özen gösterirler.
Bazı ülkelerin politikaları hoşa gitmese de, genelde diplomatik bir dil kullanmayı yeğlerler.
Ama Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 45’inci Devlet Başkanı Donald
Trump’ın, seçimleri açık ara kazandığı halde rakibi Joe Biden’ın partisi Demokratlar’ın oy sayımında hile yaptığını ileri sürerek koltuğunu terk etmek istememesi ve gidişi döneminde hiç de öyle olmadı.
Demokrasinin yerleşik olduğu Avrupa ülkelerinden de eleştiriler yağdı.
İşte sancılı bir dönemden sonra, 20 Ocak’ta yemin ederek Beyaz Saray’a yerleşen Joe Biden’e
Almanya’dan gönderilen tebrik mesajlarında da bu çok açık bir biçimde dile getirildi.
Alman Cumhurbaşkanı Frank-Walter
Steinmeier, yayınladığı video mesajda, ABD Başkanı Joe Biden ile Yardımcısı Kamala Harris’i kutlarken, göreve başlamalarının “Demokrasi adına iyi bir gün” olduğunu söyledi.
Steinmeier, “Joe Biden’ın başkan olarak yemin etmesi ve Beyaz Saray’a taşınacak olmasıyla büyük bir rahatlama yaşadım. Almanya’da birçok insanın da bu duyguyu paylaştığından eminim” dedi.
Belli ki Almanya Cumhurbaşkanı gerçekten çok rahatlamıştı.
Çünkü Steinmeier, Donald Trump’a baştan beri hiç güven duymamıştı.
Trump, 8 Kasım 2016’da yapılan seçimi kazandığında Almanya Dışişleri Bakanı olan Steinmeier, diplomatik dil kullanma yerine düşündüklerini açık açık söylemeyi yeğlemişti.
Seçim sonuçları şekillenir şekillenmez, “Amerika seçti, ama bu seçim sonuçlarının önemi kesinlikle küçümsenmemeli. Bu sonuç Almanların çoğunun arzu ettiği sonuç değildir” demişti.
Trump’ın o dönemdeki seçim kampanyasında kullandığı dilin Amerikan toplumunu böldüğüne dikkati çekerek, “Trump’ın Amerikan toplumunda yarattığı bu çukuru kapatması hiç de kolay olmayacaktır” demişti.
“Trump’ın dış politikasının sağı solu belli olmayacak. Hiçbir şey daha kolay olmayacak, hatta çok şey daha zor olacak” demişti.
İşte o yüzden Almanya Cumhurbaşkanı, Biden’ın gelmesinin “Demokrasi adına iyi bir gün” olduğunu söylüyor.
O dönemde Almanya Dışişleri Bakanı olan Steinmeier, 2016 seçimlerini kazanan Donald Trump’ı kutlamadığı halde, şu andaki Federal Dışişleri Bakanı Heiko Maas, 3 Kasım 2020’de yapılan seçimleri kazanan Joe Biden’ı tebrik etti.
Trump’ın Beyaz Saray’ı terk etmesine sevindiğini gizlemeyen Maas, diplomatik bir tutum sergilemek yerine, “Doğal olarak onun gitmesinden mutlu oldum” dedi.
Yani çok açık bir biçimde ‘taraf’ olduğunu, ‘demokrasiden yana’ olduğunu dile getirdi.
*
Başbakan Angela Merkel de Washington’daki görev değişimini “Amerikan demokrasisinin gerçek şöleni” olarak niteledi.
Merkel, “Alman-Amerikan dostluğu ve iş birliğinde yeni bir dönemi sabırsızlıkla bekliyorum” dedi.
Federal Meclis Başkanı Wolfgang Schaeuble ise açtı ağzını yumdu gözünü.
Schaeuble, “Donald Trump’ın demokrasi için bir tehlike olduğu, özellikle Kongre binasının (Capitol) işgalinden bu yana tartışılmazdır” dedi.
Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) başbakan adayı olan Federal Maliye Bakanı Olaf Scholz da “Kongre’ye saldırı, demokrasiye saldırıdır” görüşünü vurgularken, bu saldırının ‘baş sorumlusunun’ yandaşlarını provoke eden Donald Trump’ın olduğunu söyledi.
Scholz, “Joe Biden ile demokrasi ve hukuk devleti Beyaz Saray’a geri dönecektir” dedi.
SPD Eş Başkanı Norbert Walter-Borjans da, “ABD Başkanlık makamı yeniden sağduyulu ve sorumluluk bilincine sahip bir şahsiyetin eline geçmiştir” diyerek, Trump’ın sağı solu belli olmayan, güven duyulmayan bir yapıya sahip olduğunu ima etti.
Yeşiller, Hür Demokrat Parti (FDP) ve Sol Parti de Trump’ı ‘demokrasiyi ayaklar altına almak’ ve Amerikan halkını kutuplaştırmakla suçladılar.
“Trump’ın gitmesi dünyayı sevindirdi” dediler.
Almanya’da sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) ise Avrupalı diğer aşırı sağcı ve sağ popülist partiler gibi, Trump’a sahip çıktı.
AfD, “Trump, demokrasiye canlılık getirdi” açıklamasında bulundu.
Nasıl bir demokrasi, nasıl bir canlılıksa?
AfD, Trump’ın ‘America-First’ (Önce Amerika) politikasını da övdü.
Ama Alman kökenli Trump’ın gitmesi Almanları da sevindirdi.
Hepsini olmasa da çoğunu.
Hem de en tepedekinden en alttakine kadar.