Güncelleme Tarihi:
SPD’nin o dönemdeki Genel Başkanı ve başbakan adayı Martin Schulz, aynı akşam daha sonuçlar şekillenmeye başlar başlamaz “Bizim yerimiz muhalefet” dedi.
Ve CDU/CSU ile yeni bir ‘büyük koalisyon hükümeti’ kurmayacaklarını ilan etti.
Ancak hiç de öyle olmadı…
CDU/CSU, Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller’le ‘Jamaika koalisyonu’ kuramayınca, ‘görev’ yine SPD’ye düştü.
Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in dolaylı da olsa ‘bastırması’ üzerine, Başbakan Angela Merkel yeniden SPD ile oluşturulan ‘büyük koalisyonun’ başına geçti.
Federal Dışişleri Bakanı olmayı düşünen Martin Schulz, umduğunu bulamadığı gibi, SPD Genel Başkanlığı’nı da bıraktı.
26 Eylül 2021’de yapılan genel seçimlerde SPD yüzde 25.7, CDU/CSU ise yüzde 24.1 oy aldı.
Bu da CDU/CSU’nun tarihindeki en büyük yenilgiydi.
Seçim akşamı parti liderlerinin katıldığı açık oturumda, CDU Genel Başkanı ve CDU/CSU’nun başbakan adayı Armin Laschet, tarihi yenilgiyi bir türlü kabullenmek istemiyordu.
Kafasında FDP ve Yeşiller’i de yanlarına alıp ‘Jamaika koalisyonu’ oluşturmak vardı.
FDP Genel Başkanı Christian Lindner, kendisinden yana olduğu için umutluydu da.
Ama seçimlerden birinci parti olarak çıkan SPD’nin başbakan adayının kafasında da aynı partilerle, yani FDP ve Yeşiller’le ‘Trafik lambası koalisyonu’ oluşturmak vardı.
Bunu açık açık dillendirdi de.
Ve SPD, FDP, Yeşiller ‘üçlüsü’, çok geçmeden ön görüşmelere başladı.
2017 yılındaki ‘Jamaika koalisyonu’ görüşmelerinde son anda “Kötü yönetmektense, yönetmemek daha iyidir” diyerek masayı terk eden FDP lideri Lindner’in yine benzer bir davranışta bulunacağını bekleyenler vardı.
Ama hiç de öyle olmadı.
5 gün süren ön görüşmelerde müstakbel ortaklar uzlaşmaya vardı.
Ve asıl koalisyon görüşmelerine başlanması yolu açıldı.
İşte CDU’nun gençlik teşkilatı ‘Genç Birlik’in (JU) Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Münster kentinde düzenlendiği ‘Almanya Günü’ne konuşmacı olarak katılan parti lideri Armin Laschet, hayal kurmaktan vazgeçip, tarihi yenilginin tüm sorumluluğunu üstlenirken, “Birlik Partileri şimdiye kadar hiç yaşanmayan bir noktaya geldi: Muhalefet” dedi.
Belli ki Laschet, Lindner’in bu sefer de SPD’ye sırtını dönüp kendisinin yanında yer alması umudunu da tamamen yitirdi.
Haklı da…
Çünkü SPD ve Yeşiller’le yapılan ön görüşmelerde FDP bazı alanlarda taviz vermek zorunda kalsa da, taleplerinin çoğuna olumlu yanıt aldı.
FDP baştan beri karşı olduğu için SPD ile Yeşiller, vergi artışından ve yıllık kazançları 100 bin euro olan bekarlar ile 200 bin euronun üzerinde olan evlilerden daha fazla vergi alınmasından, Varlık Vergisi’ni devreye sokmaktan vazgeçti.
FDP’nin bastırması üzerine SPD ile Yeşiller, yeni yatırımlar için taze borç alınması planlarından vazgeçti.
Otoyolda hız sınırında da FDP’nin dediği oldu.
SPD ile Yeşiller, otoyollarda hızın 130 km. ile sınırlandırılması planlarından da vazgeçti.
Tabii hep FDP’nin dediği olmadı.
FDP emeklilik yaşının ‘esnekleştirilip’ isteyenin 60 yaşından itibaren emekli olmasına imkân sağlanmasını savunurken, SPD ile Yeşiller’in şu anda olduğu gibi emeklilik yaşının 67’de kalması ve emekli aylıklarının son dönemlerde alınan aylığın yüzde 48’inin altına düşmemesi önerisi kabul edildi.
FDP sıcak bakmadığı halde, SPD ile Yeşiller’in ısrarıyla asgari saat ücretinin 12 euroya yükseltilmesi de.
İklim korunması, rüzgâr ve güneş enerjisine yatırım konusunda ise Yeşiller ile FDP’nin dediği oldu.
Yani ‘Trafik lambası koalisyonu’ oluşturmak için ‘üçlü’ yoğun çaba gösterdi.
Büyük bir olasılıkla bu hafta başlanması beklenen resmi koalisyon görüşmeleri zorlu geçecektir.
Ama her üç partinin önde gelen isimleri de ‘iyi yoldayız’ demekte.
Yani ‘Trafik lambası koalisyonu’ tamam gibi gözükmekte.
Seçim öncesi “Ben başbakan olmak istiyorum” diyen SPD’li Olaf Scholz da kendisini şimdiden başbakanlık koltuğunda görmekte.
Herhalde yerlerinin ‘Muhalefet’ olduğunu söyleyen Laschet de öyle.